Güncelleme Tarihi:
Aşkın, yaptığı açıklamada, Türkiye'de genetiği değiştirilmiş organizmalar yerine meyve ve sebzelerdeki ilaç kalıntılarının gündeme getirilmesi gerektiğini belirterek, “Türkiye için asıl sorun GDO değil, meyve ve sebzelerdeki ilaç kalıntıları” dedi. Aşkın, GDO için ise “Bir bardak suda fırtına kopartılıyor” yorumunda bulundu.
Genetiği değiştirilmiş organizmalar hakkında bilgi veren Prof. Dr. Aşkın, şunları kaydetti:
“GDO, aynı türden olmayan farklı bir alemden herhangi bir geni enzimler vasıtasıyla kesip, diğer bir maddeye aktarmak demek. Kuzey Afrika'da soğuktan arpaların zarar görmesi üzerine buna dayanabilecek yeni arpa çeşitleri elde edebilmek için, Kuzey Denizi'nde yaşayan soğuya dayanıklı bir balıktan bir gen alınıp, arpalara aktarılmıştır. Böylece yeni çeşidin soğuktan zarar görmesi engellenmiştir.”
Türkiye'de GDO'lu ürünler tartışılırken meyve ve sebzelerin örnek gösterildiğine dikkati çeken Aşkın, Türkiye'de genetiği değiştirilmiş bir meyve ve sebzen bulunmadığını ve dışarıdan da Türkiye'ye GDO'lu meyve ve sebzenin girmiş olabileceğini düşünmediğini kaydetti.
GDO'lu ürünlerden uzak durulması gerektiğine ve özellikle meyve ve sebzelerin üzerinden bu şekilde yorum yapılmasına tepki gösteren Aşkın, halkta yersiz panik yaratıldığını ileri sürdü. Mısır ve soya fasulyesi haricinde çok fazla bir riskin söz konusu olmadığını ileri süren Aşkın, dünyada ticari olarak yetiştirilen geni değiştirilmiş bir meyve ve sebzenin bulunmadığını belirtti.
Öte yandan şu anda bitkiler arasında melezleme tekniğini kullandıklarını belirten Prof. Dr. Aşkın, “Meyve yetiştiricileri olarak bitkiler arasında gen transferi yapıyoruz. Buna melezleme deniliyor. Aynı tür içinde yer alan bitkiler, birbirleriyle melezlenerek, gen alıyorlar. Bu tür içerisinde istediğiniz özellikleri taşıyan gen mevcut değilse başka alemlere gidiliyor. GDO da bu alemler arasında yer alıyor” diye konuştu.
Aşkın, asıl ilaç kalıntısına karşı tedbirlerin alınması gerektiğini bildirdi. Aşkın, sözlerine şöyle devam etti:
“Gündemdeki konulardan biri mısıra zarar veren bir böceğe karşı genetiği değiştirilmiş bir mısır kullanılıyor olması. Bu mısırda söz konusu böceği öldürecek zehir üreten madde oluşuyor. Şimdi ise bu maddenin insanlara da zarar verebileceği yönünde bir mantık ortaya atıldı. Öncelikle bu mekanizmanın bu şekilde işleyip işlemediği tartışılmalı. Bir zincir yürütürsek, zaten biz bu böceğe karşı dirençli olan tarımsal ilaçlama yapıyoruz. GDO'lu ürün kullanmadığımız takdirde zaten biz o tarımsal ilaçlama sistemiyle o ilacı vücuda alıyoruz. Asıl önemli olan bu ilaçların vücutta ölümcül seviyede alınmaması. Ölümcül seviyeye ulaştığı takdirde insanlara daha fazla zarar verebiliyor. Bir şey iyi mi kötü mü derken, mevcut durumu da gündeme getirmek gerekiyor. Bizim asıl sorunumuz GDO'lu değil, ilaç kalıntısı olan meyve, sebze ve tarla bitkileridir. Asıl bu konu üzerinde kafa yormak gerekiyor.”
“ZEYTİNYAĞI KULLANIN” UYARISI
Prof. Dr. Atilla Aşkın, meyve ve sebze yerine mısır ve soya fasulyesine dikkat edilmesi gerektiğini belirtti. Aşkın, “Bu ürünler bir milyon ton, iki milyon ton şeklinde yurda giriyor. Mısır ve soya fasulyesi çocukların beslenmesine yönelik mamaların, materyallerin üretiminde kullanılıyor. Evde kullandığımız kızartmalık mısır özü yağlarda ve bunlardan yapılmış tüm ürünlerde genetiği değiştirilmiş mısırı bulmak mümkün” dedi.
Tüm sıvı yağlar içerisinde en sağlıklısının zeytinyağı olduğunu belirten Aşkın, insanlara bu yağı kullanmalarını önerdi. Zeytinyağının herhangi bir kimyasal değişime uğramadığını kaydeden Aşkın, genetiği değiştirilmiş bir zeytinin de bulunmadığını ve zeytinin ana vatanının Türkiye olduğunu söyledi.
Öte yandan GDO'lu ürünlerde Avrupa'da olduğu gibi mutlaka etiket uygulaması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Aşkın, “İnsanlar aldığı ürünlerin GDO”lu olup olmadığını bilmeli ve kendi tercihlerini bu şekilde yapmalı” diye konuştu.