Güncelleme Tarihi:
“Gayrimenkul sektöründe konut, AVM ve ofis üçgeninin dışında da girişimcilik hareketi görüyoruz” diyen Kalyoncu, “Örneğin e- ticaret ve lojistik faaliyetlerinin artışı ile depo ve veri merkezi yapıları artmaya başladı. Ekonominin getirdiği dinamikleri iyi okuyan gayrimenkul girişimcileri de var. Bunun için de illa büyük ölçekli bir yatırımcı olmaya gerek yok. KOBİ ölçeğindeki bir yatırımcı belki AVM projesi yapamaz ama Tiny House ya da Glamping projeleri üretebilirler. Daha geniş spektrumda hareket eden bir gayrimenkul sektörü görebiliriz. Her girişimci faaliyet alanını çeşitlendirmeyi göz önünde bulundurur. Bunlar da önemli fırsatlar içeriyor” şeklinde konuştu.
EN ÖNEMLİ SORUN ARSA
Pandemi döneminde azalan üretim ve artan maliyetler nedeniyle konut fiyatları her geçen gün artıyor. Konut geliştiricilerin yeni projeler üretmek için çalışmalara başladığını ve böylece yeniden arz talep dengelenmesinin sağlanacağını söyleyen Kalyoncu, en büyük problemin arsa maliyetleri olduğunu ifade etti. Kalyoncu, “Arsa sahibi ile geliştiriciler, arsadan ortalama olarak yüzde 50/yüzde 50 pay alıyor. Bu pay, İstanbul’un bazı bölgelerinde, örneğin Bağdat Caddesi’nde yüzde 75’e çıktığı zamanlar oldu. Bu oran zamanında gayrimenkul sektörüyle ilgisi olmayan kişilerin verdiği tekliflerle buraya çıktı. Aslında arsa sahibinin aldığı pay yüzde 30-40 seviyesinde olmalı. Bu konuda üyelerimizin bilinçli teklifler vermesi ve fiyatların sorunlu sınırlara gitmemesi konusunda da öneriler paylaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
Maliyet artışlarının sektörü yeni arayışlara yönlendirdiğini belirten Kalyoncu, “Bu tür durumlar bizi yeniliğe, icat çıkarmaya itiyor” dedi.
AHŞAP ALTERNATİFİ
Kalyoncu, “Örnek vermek gerekirse pandemiden sonra artan müstakil yapılarda ahşap daha çok kullanılmaya başlandı. Hatta çapraz lamine panel teknolojisi ile 10 katlı binalar yapılmaya başlandı. Şu anda betonarme yapıya göre yüzde 20 fazla maliyetle üretiliyor. Bu tür alanlara ilgi arttıkça, talep oluştukça üretim maliyeti daha da düşecektir. Önemli olan süreci kolaylaştıracak yatırımların yapılması. Biz de bunu destekleyecek girişimlerde bulunuyoruz” şeklinde konuştu.
YERLİ YEŞİL SERTİFİKA
Karbon ayak izi, atık yönetimi, su ve elektrik tüketimi gibi konularda artık daha radikal önlemler alınması gerektiğini belirten Kalyoncu, “Hızla değişen dünyaya uyum sağlamak için önceliğimizi Tabiat, Teknoloji ve Tasarım olarak belirledik. Bundan sonra 3T olarak belirlediğimiz bu prensiplerimizi derneğin tüm işleyişine adapte ediyoruz” dedi. Dünya çapında bildiğimiz sertifikaların hepsinin yabancı olduğunu, Türkiye’nin dinamiklerine uygun bir yerli yeşil sertifikasyona ihtiyaç duyduğunu belirten Kalyoncu, “Bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir adım attı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yeşil Sertifika Bilgi Sistemi’ni (YES-TR) hayata geçirdi. Gelecek yıl ilk sertifikaların alınması bekliyoruz” diye konuştu.