Güncelleme Tarihi:
TASARRUF Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), hafta sonu Sümerbank’tan olan borçlarından dolayı yapılan protokolün dışında hareket ettiği gerekçesiyle Garipoğlu’nun 70 şirketine el koyunca, ortaya garip bir hikaye çıktı. Hayyam Garipoğlu’nun şoförü iken üzerine yapılan 2 şirketin kendisinin olmadığını yıllarca ispatlamaya çalışan, ancak mahkeme kararı ile ‘bu şirketler senin’ denilen Oktay Erdoğan, şirketlerine el konulduğunu duyunca şaşırdı. Yıllardır mağduriyetini kimseye anlatamamaktan yakınan Erdoğan, “Eğer mahkemenin dediği gibi bu 2 şirket benimse TMSF nasıl el koyabilir? Yok şirketler benim değil de Garipoğlu’nunsa, bunların milyarca liralık borcu neden benim üzerime” dedi.
Mahkemeye başvurdum
TMSF’nin 18 Temmuz’da el koyduğu 70 şirket arasında, kendi adına kurulan “Sümer Uluslarlararası Elektronik İletişim Hizmetleri” ve “FDC Elektronik Yazılım Ticaret”i de gören Oktay Erdoğan, yaşadığı şaşkınlığı şöyle dile getirdi: “Ben yıllarca bu iki şirketin benim olmadığını anlatmaya çalıştım. Mahkemeye başvurdum, ‘bu iki şirketin sahibi de Hayyam Garipoğlu’dur, ben sadece onun yanında, şoför olarak çalıştım’ dedim ama derdimi kimseye dinletemedim. ‘Bu şirketler senindir’ dediler.”
Derdimi anlatamadım
Açtığı davalardan sonuç alamayınca işin peşini bıraktığını, ancak TMSF Sümerbank’tan dolayı Garipoğlu’nun diğer şirketlerini de inceleme altına alınca buraya da başvurduğunu dile getiren Erdoğan, bu girişimlerinin sonucunu da şöyle anlattı: “Bu şirketlerin benim değil Hayyam Garipoğlu’nun olduğunu bizzat gittim, kendim anlattım. ‘Ben sadece Garipoğlu şirketlerinden Globus’ta çalışan bir şofördüm’ dedim. Ancak bana ‘mahkeme kararı gerektiğini’ söylediler. Ama mahkemeden öyle bir sonuç çıkmadığı için, bu şirketlerin Garipoğlu’na ait olduğunu anlatamadım.”
Şimdi nasıl tespit ettiler
Bütün uğraşlarına karşın kendisinin değil Garipoğlu’na ait olduğunu ispat edemediği Sümer Uluslarlararası Elektronik İletişim Hizmetleri ve FDC Elektronik Yazılım Ticaret’in adını el konular şirketler listesinde görünce şaşırdığını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu: “Yıllarca uğrayıp, kimseyi bu şirketlerin Garipoğlu’na ait olduğuna ikna edemedim. Hal böyleyken, TMSF’nin bu iki şirkete şimdi el koyduğunu öğrendim. Şimdi bu durumda şunu sormak istiyorum, eğer bu şirketler benimse TMSF, bu şirketlere nasıl el koyar? Bu şirketler bana aitse, nasıl olur da Sümerbank yüzünden el konulan Garipoğlu Grubu şirketleri arasında yer alır. Yok eğer bu şirketler Garipoğlu’nunsa niye hala benim üzerimde görünüyorlar. Toplam ne kadar olduğunu duymak bile istemediğim milyarca liralık vergi borcu niye benim üzerime?”
TMSF yeni maddi deliller mi buldu
OKTAY Erdoğan, son yıldır yaşadıklarını elindeki belgelerle anlatmaya çalışırken, TMSF’nin kendi başvuru üzerine yazılı olarak verdiği yanıtı da gösterdi. Bu yanıtta şöyle deniliyor:
“Tarafınızca 23 Haziran 2004’te TMSF’ye göndermiş olduğunuz dilekçenizde belirtilen firmalardan Globus İç ve Dış Tic. Ltd. şirketi (Oktay Erdoğan’ın şoförlük yaptığı şirket) hakkında Fon tarafından icra takibi yapılmaktadır. Dilekçenizde belirtilen diğer firmaların (Erdoğan’ın yönetim kurulu başkanı göründüğü Sümer Uluslararası Elektronik İletişim Hizmetleri ve FDC Elektronik Yazılım Ticaret) Fon’a borcu bulunmamaktadır. Bu nedenle söz konusu firmaların mal varlığının tespiti ve Hayyam Garipoğlu Grubu ile bağlantısının maddi delillerle desteklenmesi halinde bu şirketler hakkında 4389 sayılı Bankalar Kanunu gereğince işlem yapılabilecektir.”
Bundan 5 yıl önce bu cevabı veren TMSF’nin, kendisinden istenen ‘maddi delilleri’ bulup bulmadığını merak eden Erdoğan, şimdi ‘şirketlerine’ nasıl el konulduğunu öğrenmek istiyor.Bu durumu ilettiğimiz TMSF yetkilileri, inceleme yapap gerekli bilgiyi vereceklerini söylerken, “Yaptığımız incelemeler sonucunda şirketin gerçekte kime ait olduğunu görebiliyoruz” açıklaması yaptılar.
10 yıllık hikaye
TMSF’nin şirketlere el koymasının ardından bize ulaşarak ortaya çıkan karışık durumu anlatan şoför-patron Oktay Erdoğan’ın, mahkeme dilekçe ve kararlarıyla da desteklediği hikayesi şöyle:
Oktay Erdoğan, Haziran 1999’da Hayyam Garipoğlu’nun sahibi olduğu Globus İç ve Dış Ticaret şirketinde çalışmaya başlar. Garipoğlu’nun muhasebecisi olan Serdar Altınbay’ın hemşehrisi olarak bu şirkette iş bulan Erdoğan’ın görevi, ofisboy ve şöförlüktü. Erdoğan, işe başlamasından bir ay sonra gümrük işlemlerinden belediye işlemlerinin takibine kadar birçok işle görevlendirilir. Kapsamlı bir vekaletname ile Globus’un pekçok işine koşturan Erdoğan, bir süre sonra ilginç bir teklif alır.
Şoförlükten başkanlığa
Patronu Oktay Erdoğan adına şirket kuracağını söyler. Oktay Erdoğan, üniversite menuzu olmadığını, şirketleri idare edemeyeceğini, bu işlerden hiç almadığını söyler. Ancak, “Bu şirketleri kurabilmek için en az 5-6 kişi lazım. Bu işleri zaten biz ve bilen adamlar idare edecek” diye ikna edilir ve 2 şirketin kurucularından biri olur. Bu şirketlerden birisi Sümer Uluslarlararası Elektronik İletişim Hizmetleri, diğeri de FDC Elektronik Yazılım Ticaret’tir.
‘Sen bu işe karışma’
Bu şirketlerin kurulduğu tarih ise Eylül 1999’dur. Buna göre Erdoğan, şoför olarak başladığı Garipoğlu’nun yanında, 4 ay sonra 2 şirketin yönetim kurulu başkanı olmuştur. Gerçi arada sırada bazı imzalar atması istenir ama Yönetim Kurulu Başkanı Oktay Erdoğan’dan alınan oldukça kapsamlı bir vekaletname ile işler sorunsuz bir şekilde yürür. Ancak bir yıl sonra Hayyam Garipoğlu, Sümerbank’taki usulsüz krediler nedeniyle tutuklandığında Oktay Erdoğan, bu işten rahatsızlık duymaya başlar. Erdoğan, kendi adına kurulu şirketlerin akıbetiyle ilgili bilgi almak isteyince aldığı yanıt ‘sen bu işe karışma’ olur.
Bu şirketler senin
Erdoğan, işe bir kere karışmıştır. Başına kötü işler gelmesinden korkarak, ‘kandırıldım’ diye mahkemeye başvurur. Avukatı bu durumu, “Banka patronları odacı, çaycı, şoför gibi kişilere şirket kurdurtup, paraları bu yıldan haksız bir suretle kendi zimmetlerine geçirdiği bilinen bir vakıadır. Müvekkilim de kandırılmıştır” diye açıklar. Ancak sonuç değişmez. Şirketler, Erdoğan’ın üzerine kalır.