Güncelleme Tarihi:
Türkiye ekonomisindeki toparlanmanın yaz aylarından itibaren belirginleştiğini kaydeden Merkez Bankası (MB)Başkanı Naci Ağbal, salgın dönemine özgü koşullarda sağlanan kredi ve parasal büyüklüklerdeki hızlı artışın da etkileriyle güçlenen iç talebe ve altın ithalatına bağlı olarak cari işlemler açığının yükseldiğini belirtti. Ağbal’ın, finansal istikrar raporunda yer alan açıklamasında, mevduat dolarizasyon eğiliminin arttığını belirtti. Bu durumun, kurlar ve döviz rezervleri üzerinde baskı oluşturarak, fiyat istikrarına ve makrofinansal istikrara yönelik riskleri artırdığına dikkat çeken Ağbal, fiyat istikrarının, finansal istikrar için vazgeçilmez bir unsur olduğuna vurgu yaptı.
ETKİLİ POLİTİKALAR
Ağbal, şöyle devam etti: “Diğer yandan, finansal istikrar da fiyat istikrarı için en önemli unsurlardandır. Fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi odaklı sıkı parasal duruşumuz mevcut makrofinansal risklerin azaltılmasına destek olacaktır. Finansal istikrarın korunması ve finansal sistemin güçlendirilmesi hedefleri çerçevesinde, bütüncül bir yaklaşımla, yurt içi ve küresel gelişmeler ve risk unsurları yakından takip edilecektir. Finansal piyasaların gelişmesi ve etkin çalışması gözetilecek, makrofinansal ölçekte kırılganlıkların oluşmasının önlenmesi ve var olan kırılganlıkların azaltılması amacıyla ilgili paydaşlarla koordineli ve etkili politikalar uygulanacaktır”
SADE ZORUNLU KARŞILIK SİSTEMİ
Merkez Bankası dün sabah saatlerinde de normalleşme sürecinde piyasanın beklediği adımlardan birisi olan zorunlu karşılık oranlarında değişikliğe gitti. Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğle ilgili Merkez Bankası’ndan da açıklama yapıldı. Açıklamada, 19 Kasım’da kısa vadeli fonlamanın tamamının politika faizinden yapılmasına karar verildiği, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda politika faizi artırılarak parasal sıkılaşma gerçekleştirildiği hatırlatılarak, “Bu defa parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini artırmak amacıyla sade bir zorunlu karşılık sistemine geçilmesine karar verilmiştir” denildi.
KREDİ ŞARTI KALDIRILDI
Açıklamada, reel kredi büyümesine göre farklılaşan zorunlu karşılık ve faiz/nema oranları uygulamasının yürürlükten kaldırılmasına karar verildiği belirtilerek, “Zorunlu karşılık ve faiz/nema oranlarının tüm sektör için aynı oranlar üzerinden uygulanmasına, Türk lirası cinsinden zorunlu karşılıklara ödenen faiz/nema oranının tüm sektör için yüzde 12 olarak uygulanmasına, dolar cinsinden mevduat/katılım fonu yükümlülükleri için tesis edilen zorunlu karşılıklara yüzde 1.25 olarak uygulanan komisyon oranının yüzde 0 olarak belirlenmesine karar verilmiştir” denildi. Kararla Türk Lirası zorunlu karşılıklar vadesiz 1 aya kadar ve 3 aya kadar, vadeli hesaplar için yüzde 4’ten 6’ya çıkarıldı. Yabancı para zorunlu karşılık oranı, vadesiz, 1 aya kadar, 3 aya kadar, 6 aya kadar ve 1 yıla kadar vadeli hesaplarda yüzde 17’den yüzde 19’a çıkarıldı. Açıklamada, yapılan bu değişikliklerle, rezerv opsiyon kullanım oranlarının aynı seviyede kalması halinde, sistemin zorunlu karşılık tesislerinin yaklaşık 12.3 milyar Türk lirası ve 5.7 milyar dolar döviz ve altın cinsinden artmasının öngörüldüğü belirtilerek, faiz/nema ve komisyon oranlarında yapılan değişikliklerin dün itibariyle, Türk lirası ve yabancı para oranlarına ilişkin değişikliklerin ise i 25 Aralık’ta başlayacak olan 11 Aralık 2020 yükümlülük döneminden itibaren geçerli olacağı kaydedildi.
MERKEZ’İN ADIMI NE ANLAMA GELİYOR
Zorunlu karşılık, bankaların mevduatlarına karşılık olarak Merkez Bankası hesaplarında tutmak zorunda oldukları para anlamına geliyor. Merkez Bankası, bu zorunlu karşılıklara belli bir faiz ödüyor ve buna nemalandırma deniliyor. Merkez Bankası, kredi büyümesinin teşvik edildiği bir önceki dönemde zorunlu karşılıklara ödenen faizlerde çeşitliliğe giderek, “reel kredi büyümesi” şartına bağlamıştı. Reel kredi büyümesi şartını sağlayan bankalar, daha az oranda zorunlu karşılık tutarak daha fazla faiz ödemesi alabiliyorlardı. Kredi büyümesi şartını sağlamayan bankalar için de dezavantajlı bir durum söz konusuydu. 1 aya kadar mevduatta reel kredi büyümesini sağlayan bankaya yüzde 4, sağlamayan bankaya yüzde 7 zorunlu karşılık uygulanıyordu. Merkez Bankası yüzde 4’ü 6’ya çıkararak kredi büyümesini engellemek ve enflasyon üzerindeki baskıyı azaltmak istiyor.