Oluşturulma Tarihi: Temmuz 03, 2004 00:00
SON bir hafta içinde, hem akaryakıt fiyatları hem de köprü geçiş bedelleri arttırıldı. Daha önce de şeker fiyatları artmıştı. Zamlanan bu mal ve hizmetlerin fiyatları, devlet tarafından belirlenmektedir.Petrol ve metal fiyatları da son bir yıl içinde ciddi şekilde yükseldi. İki hafta önce, The Economist dergisi, dünyada enflasyonun artmakta olduğunu kapak konusu yaptı. Ben de üç ay önce, enflasyon geldi ve geliyor diye peşpeşe iki yazı yazmıştım. Ben, yazılarımda hem, metal ve malzeme fiyatlarının dolarla ifade edilirse yüzde 40’a varan oranlarda arttığını söylemiş hem de Türkiye’deki enflasyonun TL ile ölçülmesine nazaran, dolarla ölçüldüğünde daha yüksek çıktığını vurgulamıştım. Bu son gelişmeler üzerine, uzun zamandır yazmadığım ‘fiyat artışları ile enflasyon arasındaki ilişki’ konusuna dönmem gerektiğini düşündüm. Taner Berksoy ve Asaf Savaş’la Nevşehir’den dönerken bu konuyu aramızda kısaca tartıştık. Asaf’a göre, fiyat artışlarının ne zaman enflasyona dönüştüğünü veya dönüşebileceğini hissedip tedbir alma konusunda ABD
Merkez Bankası Başkanı Greenspan büyük usta sınıfına giriyor.* * *Önce kuramsal bir saptama yapalım. Serbest Pazar Ekonomisi, fiyat mekanizması tarafından ‘yönetilir’. Hatırlanacağı üzere, filozof Adam Smith 200 yıl önce bu olayı gözlemlemiş ve buna ‘görünmez el’ (invisible hand) adını takmıştı. Fiyat mekanizması iyi çalışıyor ifadesinden, her mal veya hizmetten, istenildiği zaman, istenilen yerde, istenilen miktarda bulunması anlaşılır. Bunun içinde fiyatların nispi olarak artıp azalabilmesi gerekir. Aynen bir geminin kayalara çarpmaması için, sağa-sola veya ileriye-geriye hareket edebilmesi gerektiği gibi. Eğer, değişik mal ve hizmetlerin fiyatları, zaman zaman birbirlerine nispeten artıp azalmıyorsa, fiyat mekanizması çalışmıyor demektir. Çünkü iktisadi hayatın dinamikleri böylesi bir fiyat hareketsizliğine imkan vermez. Eğer fiyatlar yapay olarak ‘dondurulursa’ ekonominin, dümeni kilitlenmiş bir gemi gibi kayalara çarpması kaçınılmazdır. Fiyatı artan malın, talebi düşmeli arzı artmalıdır ki; ortaya mal kıtlığı çıkmasın. * * *Enflasyon ise, fiyatlar genel seviyesinin artmasıdır. Mekanik olarak bakıldığında enflasyon, parasal bir fenomendir. Yani para arzının, milli gelirden daha hızlı artmasıdır. Ekonomi politik olarak enflasyonu yorumladığımızda, bunun bir ‘milli gelir dağılımı’ kavgası olduğunu anlarız. Yani, kişler artan fiyatlar karşısında, harcamalarını miktar olarak azaltmamak için, kendi ürettikleri mal veya hizmet fiyatlarına zam yapmaya başlarsa, belli bir sektörde başlayan fiyat artışları ekonominin tamamına yayılır. İşte bu enflasyondur. Biraz daha teknik terminolojiyle yazmak gerekirse, kişiler, elde ettikleri ‘faktör gelirleri’ (aldıkları ücretler, kiralar, faizler ve kárlar) düşmesin diye bunlara zam yapmaya başlarsa ‘enflasyon sarmalı’ devreye girmiş demektir. Nitekim ham petrol fiyatlarının artmasıyla, 1970-1980 arasında Batı’da ve ülkemizde başlayan enflasyonun sebebi ‘ücret-fiyat’ sarmalıydı. Bu sarmal (spiral) hem bizde hem de Batı ülkelerinde ‘işçi sendikalarının’ ücret pazarlık yeteneklerinin kısıtlanması sayesinde frenlenebilmişti. Son Söz: Gördüğün her fiyat artışı, enflasyon değildir.
button