Fırtına dinmiyor

Güncelleme Tarihi:

Fırtına dinmiyor
Oluşturulma Tarihi: Ocak 31, 2014 01:22

Merkez Bankası faizleri yükseltti. Ancak, bu kararın oldukça geç biçimde alınması yanında, buna eklenen olumsuzluklar da finansal çalkantıyı artırıyor.

Haberin Devamı

MERKEZ Bankası faizleri yükseltti. Sonuçları için biraz zaman gerekiyor. Ancak, bu kararın oldukça geç biçimde alınması yanında, buna eklenen olumsuzluklar da finansal çalkantıyı artırıyor. Bir yandan FED’in kademeli freni kararlılıkla devam ederken, diğer taraftan da siyasi söylemlerdeki potlar kendi krizimize yakıt sağlıyor.
Birincisi, önceki gün FED’in ikinci defa 10 milyar dolarlık kısma kararı alması şunu söylüyor; FED, gelişen ülkelerdeki mali piyasa çalkantısını çok da umursamıyor, ya da bu ‘yan etkiye’ alışılması gerektiğini düşünüp nihai olarak kendi bahçesine bakıyor. FED’in bu duruşu sergilemesi, bizim gibi gelişen ülkeler için pek de iyi bir haber değil.
İkincisi, Merkez Bankası’nın uzun süre faiz artırımına direnerek 20 milyar dolar kadar rezerv kaybetmesi, uluslararası analistlerde şunu akla getirdi; faizi artırma konusunda direnç ve politik baskı varsa rezerv kaybı sürdürülebilir değil, bu yüzden bu ülkenin varacağı yer sermaye kontrolü uygulamak zorunda kalmasıdır. Bu düşünce yayıldı.
Merkez Bankası’nın faiz kararından sonra Başbakan Erdoğan’ın İran seyahati dönüşünde B ve C planları olduğu ve “Önümüzdeki günlerde açıklayacağımız bir çalışmamız olabilir. Alışılmışın dışında bir şey olsun istiyoruz” biçimindeki sözleri, yayılan sermaye kontrolü geleceğine dair söylentileri destekledi.
Başbakan’ın adeta ‘kedinin aklına ciğeri’ düşüren sözleri, kurları yükseltirken, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “sermaye hareketlerine herhangi bir kısıtlama gelmeyecek” demesiyle eski seviyesine döndü. İşin doğrusu, Başbakan bu biçimde söyledikten sonra ‘ortak aklın’ kalmadığı bir kabinde, sıra dışı bir hamlenin pek de olasılık dışı olmadığı konuşuluyor. Merkez Bankası’nın ‘başbakan’ın sabrettiği kadar’ bir süre sonunda yeniden politik baskı altına gireceği düşüncesi ve ‘alışılmışın dışında bir çalışma’ haberi, TL’nin istikrarı için iyi bir tablo vermiyor.
Sermaye kontrolü, ülkeye döviz giriş ya da çıkışında kısıtların olması ya da vergi uygulanması (Tobin vergisi), yerleşiklerin bankalarda ya da fiziksel olarak döviz bulundurmalarına sınır getirilmesi gibi uygulamalar. Yakın geçmişte, ülkeye çok para girişi nedeniyle Brezilya birkaç kademede uyguladı ve başarılı sonuç alamadı. Kapalı ekonomilerin çoğunda ve de 2000’li yılların öncesinde de, çoğunlukla sabit kur rejimi olan ya da para kurulu uygulaması olan ülkelerce uygulandı. Türkiye gibi tasarruf açığı yüksek olan ve sermaye hareketlerinin serbestçe yapıldığı bir ülkede, sermaye akışının azaldığı bir konjonktürde kısmi de olsa sermaye kontrolü uygulamaya kalkmak büyük bir hata olur. Yapılacağını da sanmam.

Haberin Devamı

Merkez Bankası’nın olağanüstü toplantı tutanak özeti

Haberin Devamı

MERKEZ Bankası karar organı Para Politikası Kurulu’nun (PPK) Salı günü olağanüstü yaptığı toplantının özeti dün yayınlandı. Şu ana temalar ortaya çıkıyor;

Neden yapıldı?
Enflasyonun uzun süre hedefin belirgin olarak üzerinde seyretme riski arttı. TL’deki hızlı değer kaybı da enflasyon görünümündeki bozulmayı artıran bir unsur. En belirgin vurgulama şu; “Merkez Bankası fiyat istikrarının bozulmasına izin vermeyecektir”.
Bankanın yaptığı sert faiz artışının, döviz kuru belirsizliğini ve ekonomik risk algılamasını azaltmak yoluyla sadece fiyat istikrarını değil, aynı zamanda makroekonomik istikrarı destekleyeceği not ediliyor.
Neden bu kadar?
Enflasyon beklentilerindeki ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın engellenmesi için güçlü ve önden yüklemeli bir parasal sıkılaştırmaya gidildiği belirtiliyor. ‘Önden yüklemeli’ sözü, başka bir gelişme olmazsa yeni bir faiz artırımı niyeti olmadığını vurguluyor.
Neden sadeleşti?
Çoklu faiz araçlarının azaltılmasının nedeni de “sermaye girişlerindeki yavaşlama nedeniyle politika öngörülebilirliğinin artırılması”.
Ne kadar sürecek?
Peki, bu faiz seviyesi ne kadar süre ile kalacak? PPK, “enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun süreceğini” söylerken, gerekli olduğunda likiditenin sıkılarak ilave bir sıkılaşmaya gidileceği belirtiliyor. Bunun anlamı, normal koşullarda yüzde 10’da tutulacağı, gerektiğinde yüzde 12’ye doğru çekileceğidir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!