Güncelleme Tarihi:
FİNANSTA ‘toplumsal kredi notu’ dönemi başlıyor. Bir grup gazeteciyle buluşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz “Belli alanlara kredi veren bankaları düzenlemelerle teşvik edecek bir çalışma yürütüyoruz. Teknolojik alanlara daha çok kredi verilmesini istiyoruz. Belli sosyal alanlara kredi verilmesini istiyoruz. Bunu yapan bankaların karşılık oranlarını düzenliyorsunuz. Belli destekler veriyorsunuz” bilgisini paylaştı.
BELLİ ALANLAR ÖNE ÇIKARILACAK
Toplumsal kredi notu uygulamasıyla ilgili Merkez Bankası’nın bir çalışma yürüttüğünü söyleyen Yılmaz, belli alanlara kredi veren bankaları teşvik etmek istediklerini belirtti. Yılmaz, şu bilgileri verdi: “Batı’da bu tür uygulamalar var. Şöyle; diyelim ki teknolojik yatırımlara siz daha fazla kredi verilmesini istiyorsunuz veya sosyal birtakım konuları da önemli görüyorsunuz. Bu yüzden daha fazla kredi sağlanmasını istiyorsunuz. Bankacılık sistemi kanalıyla. Bunu yapan bankaların karşılık oranlarını ayarlayabiliyorsunuz. Büyüme performanslarına daha fazla esneklik sağlayabiliyorsunuz. Bu çalışmayı Merkez Banka’mız, Bankacılar Birliği’yle, bankalarla birlikte yürütüyor. Ben bunu çok önemli görüyorum. Bu toplumsal kredi notu dediğimiz hadise tasarrufların doğru alanlara kanalize edilmesinde önemli bir mekanizma olarak görev yapacaktır. Bunlar sabit alanlar olmak zorunda da değil. Dönemsel olarak da yapılabiliyor. Bu yıl için ‘şu şu konular’ diyebilirsiniz. Gelecek yıl bunu revize edip başka konuları gündeme getirebilirsiniz. Böyle hani ‘ilelebet bir alan belirledim, hep bu alan’ gibi de bakmayın. Bu açıdan da Merkez Banka’mızı tebrik ediyorum.”
Ücret artışları konusunda da önemli açıklamalarda bulunan Yılmaz, asgari ücret görüşmelerinin aralıkta başlayacağını ve sosyal diyalog mekanizmasından önce yorum yapmayı doğru bulmadığını belirtti. Yılmaz, şöyle devam etti:
İMKÂNLARI ZORLAYACAĞIZ
“Ücretlerle ilgili şunu söylemek isterim; esas olan bizim vatandaşımızın satın alma gücünü artırmamız. Dolayısıyla enflasyonu düşürme perspektifimiz aslında kalıcı bir şekilde refah artışının önünü açan bir perspektif. Bunu yapmadığınız sürece çok yüksek artışlar da yapsanız sonuçta enflasyon satın alma gücünü eritiyor zaman içinde. Kalıcı bir şekilde refah artışı yapmanın yolu enflasyonu düşürmekten geçiyor. Bu konuda da tüm toplumsal kesimlerin uzlaşması gerekiyor. Gerektiğinde bazı fedakârlıkların da yapılması gerekiyor. Emekli aylıklarında da primle ücret arasında aktüeryal denge olması gerekiyor. Türkiye’de bu denge özellikle EYT’den sonra oldukça düşük düzeylere gerilemiş durumda. EYT daha bitmiş bir süreç değil. 2 milyon insan emekli oldu ama daha gelecek 3 milyon kişi daha var. Böyle bir yükle de karşı karşıyayız. Bunun da ilerisi için yansımaları var. Bu hakikaten sosyal güvenlik sistemimiz üzerinde çok önemli bir baskı unsuru oluşturdu. Bu durumu bütçemizin imkânları dahilinde elimizden geldiğince yönetmek durumundayız. Sosyal güvenliğe transfer ettiğimiz kaynaklar farklı isimler arasında. Toplam 1 trilyon lliraya yakın kaynağı sosyal güvenlik sistemimize transfer ediyoruz. (Emekli aylıkları artışında) İmkânlarımızı sonuna kadar zorlayarak elimizden geldiğince bütün kesimleri destekleyici bir yaklaşımımız olacak.”
DEZENFLASYON VARSA KİRA TARTIŞMASI OLMAZ
Yılmaz, ev kiralarındaki yüzde 25’lik artış sınırına da önümüzdeki dönemde gerek kalmayacağını belirtti. Yılmaz, “Muhtemelen bu dezenflasyonist döneme girdiğimiz bir ortamda artık böyle bir ihtiyacımız kalmayacak. Hakikaten farklılıklar oluştu. Aynı binada çok farklı kiralar, ücretler, bu çok sağlıklı bir durum değil. 2024’ün ortalarından itibaren zaten ciddi anlamda bir dezenflasyon sürecine girmiş olacağız. Böyle bir tartışmaya da ihtiyaç kalmayacak diye düşünüyorum ben doğrusu” ifadelerini kullandı.
YILDA 500 MİLYON DOLAR DIŞARI GİDİYOR
Merkez Bankası’nın üzerinde çalıştığı diğer bir konunun da Troy olduğunu ifade eden Yılmaz, “Troy dediğimiz, Türkiye’nin ödeme sistemi. Bu ödeme sistemleriyle yurtdışına giden kaynak yıllık 500 milyon dolar civarında. Dolayısıyla bu Troykart gibi yerli milli ödeme sistemlerinin devreye girmesi yine cari açık perspektifiyle ülkemizde bu kaynakların kalması açısından önemli” diye konuştu.
KKM ANİDEN SONA ERMEYECEK
Kur Korumalı Mevduat (KKM) modelinin ağustos ayında pik yaptıktan sonra 640 milyar liralık bir eksilmeyle şu anda 2 trilyon 768 milyar liralık bir büyüklüğe geldiğini belirten Yılmaz şunları söyledi: “KKM’de ciddi bir düşüş var. Her enstrümanı zamanına, yerine göre değerlendirmek gerekir. O gün için bir ihtiyaçtı. Ve görevini ifa etti. Şimdi farklı bir çerçevede devam ediyoruz. KKM o gün devreye girmemiş olsa yaşayacağımız kur şokunun getireceği maliyeti düşündüğünüz zaman, buraya ödediğimiz maliyet ondan çok daha düşük. Ama bir yere kadar bu araçlar. Şimdi de böyle aniden sona erdirme gibi bir yaklaşımımız yok. Dolayısıyla KKM görevini yaptı. Şimdi aşamalı bir şekilde buradan çıkıyoruz. Çıkarken de finansal istikrarsızlığa, döviz kuru piyasalarında sorunlara yol açmadan bunu yapıyoruz. Daha küçük ölçekli, kamuya risk oluşturmayan bir şekilde finansal sistemimiz içinde her zaman bir enstrüman olarak da düşünülebilir. Kamunun yükümlülük üstlenmediği, finansal sistemin kendi içinde kullandığı bir enstrüman olarak her zaman olabilir.”
KREDİ KULLANDIRMA DEVAM EDİYOR
Kredilerde reel kesimin desteklenmeye devam ettiğini vurgulayan Yılmaz, “Mayısta toplam kredi hacmi bankacılık sektöründe 9 trilyon 129 milyar lira oldu. 17 Kasım itibarıyla bu rakam 11 trilyon 107 milyar lira seviyesine yükseldi. Sadece TL cinsinden işletmelere kullandırılan net kredi toplamı seçimden bu yana 498 milyar TL. Yani yaklaşık 500 milyar TL işletmelere kredi kullandırılmış. Bu miktarın yaklaşık yine 189 milyar lirası doğrudan KOBİ’lere kullandırılmış. Yani işletmelere, KOBİ’lere kredi kullandırmaya bankacılık sistemimiz devam ediyor. Ha maliyetlerini tartışabilirsiniz. Daha mı yüksek, daha mı düşük? Ama kredi kullandırılması süreci devam ediyor” açıklamasını yaptı.