Güncelleme Tarihi:
ABD Merkez Bankası (Fed) yabancı merkez bankalarının ABD Hazine tahvillerini dolarla değiştirmeye yönelik yeni bir adım atarken, Japonya elinde bulundurduğu 1,2 trilyon dolarlık tahville bu imkandan en çok yararlanabilecek ülke oldu.
Kovid-19 salgınının ekonomik etkilerine ilişkin endişeler devam ederken, hükümetler ve merkez bankalarının salgının ekonomik etkilerine karşı aldığı önlemlere her geçen gün yenileri ekleniyor.
Dünya çapında merkez bankalarına, devreye aldığı politikalarla öncülük eden Fed, salgının ekonomik etkileriyle mücadele kapsamında attığı olağanüstü adımlarla öne çıkıyor.
Son olarak yabancı merkez bankaları için yeni bir kredi kolaylığı başlattığını duyuran Fed, bu kapsamda yabancı merkez bankalarının ABD Hazine tahvillerini ABD dolarıyla geçici olarak takas edeceğini açıkladı.
Söz konusu uygulamayı finansal piyasaların sorunsuz bir şekilde işlemesine yardımcı olmak amacıyla başlattığını vurgulayan Fed, 6 Nisan'da başlayacak ve 6 ay sürecek uygulamanın aynı zamanda ABD doları fonlama piyasalarındaki gerilimleri de hafifletmeye yardımcı olacağını belirtti.
Analistler, Fed'in yeni adımının yabancı ülke merkez bankalarına yeni bir repo penceresi açtığını, likidite sıkıntısının yaşandığı mevcut konjonktürde dolar temininin piyasalara rahatlama sağladığını söyledi.
Fed'in aslında kendi tahvillerini teminat alarak dolara erişim imkanı sunduğuna işaret eden analistler, bu noktada yabancı ülkelerin ellerindeki tahvil miktarının öne çıktığını, diğer taraftan tahvil piyasasında faizlerin seyrinin de önem kazandığını ifade etti.
ÇİN İKİNCİ SIRADA
AA muhabirinin ABD Hazine Bakanlığı verilerinden derlediği bilgilere göre, Ocak 2020 itibarıyla 1 trilyon 211 milyar dolarla en fazla ABD hazine tahvilini elinde tutan ülke Japonya oldu.
Mayıs 2019 dönemine kadar en çok ABD tahvilini elinde bulundurarak ABD Başkanı Donald Trump'ın korumacı önlemlerine karşı "tahvil kozuna" sahip Çin, 1 trilyon 78 milyar dolarlık tahville listenin ikinci sırasında yer aldı. İngiltere ise 372,7 milyar dolarlık tahville üçüncü sırada bulundu.
Bu ülkeleri, elinde bulundurduğu 283,3 milyar dolarlık ABD tahviliyle Brezilya, 271,4 milyar dolarlık tahville İrlanda, 255,2 milyar dolarlık tahville Lüksemburg, 238,1 milyar dolarlık tahville İsviçre, 229,6 milyar dolarlık tahville Hong Kong ve 216,1 milyar dolarlık tahville Cayman Adaları izledi.
TAHVİLLERİNİ EN ÇOK FİLİPİNLER ARTIRDI
Son verilere göre, elinde tuttuğu ABD tahvilini 1 ayda en çok artıran ülke Filipinler oldu. Söz konusu ülkenin bulundurduğu ABD tahvili miktarı, Ocak 2020'de bir önceki aya göre yüzde 16,4 artışla 40,5 milyar dolara ulaştı.
Bu dönemde İngiltere'nin bulundurduğu ABD tahvili miktarı yüzde 12,1 artarken, Singapur'un yüzde 8,7, Avustralya'nın yüzde 8,6 ve Norveç'in yüzde 8,4 yükseldi.
En çok ABD tahvilini elinde tutan Japonya'nın aynı dönemde tahvil miktarı yüzde 4,9, Çin'in ise sadece yüzde 0,8 artış kaydetti.
"FED, ABD TAHVİL PORTFÖYÜ ÇOK OLAN ÜLKELERE RAHATLAMA İMKANI SUNDU"
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Deniz Yatırım Stratejisti Orkun Gödek, Fed'in yeni repo imkanı ile temelde iki noktayı hedeflediğini belirtti.
Öncelikle New York Fed nezdinden hesabı bulunan 170'ten fazla global merkez bankası ve uluslararası para kurumunun, portföylerinde bulunan ABD tahvilleri karşılığında 6 Nisan'dan itibaren 6 ay süre ile Amerikan doları cinsinden fonlama yapabileceğini anlatan Gödek, "Böylece maliyeti daha önce açıklanan ve önce 5, devamında ise 9 merkez bankası ile genişletilen swap hattının üzerinde bir operasyon olsa da dolar likiditesine duyulan ve duyulması muhtemel ihtiyaç karşılanmış, piyasa volatilitesi düşürülmüş olacak." dedi.
Gödek, bu noktada ABD tahvil portföyünün miktarının her şeyden önemli olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Kimi ülkelere bu operasyon rahatlama imkanı getirirken, 2015'te portföyü 80 milyar dolar düzeyinde bulunan ve devam eden süreçte düzenli bir şekilde azaltıma giderek ocak ayı itibarıyla 2,8 milyar dolara düşüren Türkiye gibi nispeten az kıymeti bulunan ülkeler içinse pek bir anlam ifade etmeyecek. İkinci kısım ise Fed'in devreye aldığı kendi programları ve para politikası uygulamalarını desteklemeyi, ters yönde sapma ihtimalini engellemeyi amaçlıyor. Böylece likidite ihtiyacı duyan ülkelerin ABD tahvil piyasasında satış yaparak Amerikan doları ihtiyaçlarını karşılama isteklerini tamamen engellemek mümkün olmasa da kısmen azaltacak. Açıklanan devasa varlık alım programı sonrasında bono ve tahvil faizlerindeki yukarı yönlü gelişim Fed'in bu aşamada arzu ettiği en son şey. Bu nedenle atılan adımı iki farklı yönden detaylı incelemenin daha faydalı olduğuna inanıyorum."