Güncelleme Tarihi:
Covid-19 pandemisinin ortaya çıkmasıyla birlikte majör Merkez Bankaları parasal genişleme hamlelerine başladı. Tahvil alımlarıyla piyasaya likidite pompalayan Merkez Bankaları, Covid-19 pandemisinin sonunun geldiğini gösteren gelişmeler sonrası tüm dünyada hayatın normalleşmeye başlamasıyla sıkılaşma politikasına yöneldi. Majör Merkez Bankaları sıkılaşma adımları olarak, politika faizlerinde artırıma giderken; ayrıca tahvil alım programlarında da hızı düşürdü. Bu para politikası adımlarında, baş aktör yine ABD Merkez Bankası (Fed) oldu.
Her ay 120 milyar dolar tahvil alımı yapan Fed, 2021 yılı Kasım ayında varlık alımı azaltımına (tapering) kademeli olarak başlarken sonrasında hızlandırdı. Fed, mart ayı toplantısında ise, beklentiler doğrultusunda politika faizinde 25 baz puan faiz artırımına giderek; faizleri 0-0,25'ten 0,25-0,50 aralığına yükseltti. Fed böylelikle Kasım 2018'den bu yana ilk kez faiz artırımı yaptı. Bu süreçte, Fed’in piyasalara yaptığı sözlü yönlendirmeler sonrası gerçekleşen adımlar, piyasa aktörleri tarafından tam not aldı.
GÖZLER FED’İN BİLANÇO KÜÇÜLTME ADIMINDA
Fed yaklaşık 9 trilyon dolar olan bilançosunu küçültmeye başlayarak, piyasadaki bol likiditeyi azaltacak; yani piyasadan dolar çekecek. Bu durumun ise, dünyada dolar varlıklarını kuvvetlendirmesi bekleniyor.
Fed geçtiğimiz hafta, Federal Açık Piyasa Komitesi'nin (FOMC) 15-16 Mart tarihinde düzenlenen toplantısına ilişkin tutanakları yayımladı. Bu tutanaklarda 95 milyar dolarlık aylık bilanço daraltmanın uygun olacağı ifade edildi. Ayrıca bilanço daraltma planının mayıs toplantısında onaylanması beklentisi öne çıktı.
Fed’in para politikasını belirleyen FOMC'nin bir sonraki toplantısı 3-4 Mayıs tarihinde gerçekleşecek. Bu toplantıda piyasalar 50 baz puanlık faiz artırımına kesin gözüyle bakarken; 2022 yılının kalanında Fed’den 225 baz puanlık daha faiz artışı beklentisi piyasalar tarafından fiyatlanıyor.
Diğer taraftan, piyasalarda likiditenin bollaşmasının getirisi olarak küresel enflasyonist risk yükselmeye devam ederken; salı günü açıklanan ABD mart ayı enflasyon rakamları her ne kadar piyasa beklentilerine yakın gelse de yükselişini sürdürüyor. ABD enflasyonu 40 yılın zirvesini yenilerken; önlenemeyen bu yükseliş Fed’in sıkılaşma politikasına yönelik takvimi öne çekmesine sebep olmuştu.
BİLANÇO KÜÇÜLTME OPERASYONUN ARDINDAKİ İKİ GEREKÇE
Murat Özsoy – Biz Finansal Danışmanlık Kurucu Ortağı
ABD Merkez Bankası (Fed), 2021 yılının sonlarında Fed Başkanı Powell’ın söylemlerinde dile getirdiği parasal genişlemenin sonladırılması politikasına 2022 yılı ile başladı. Bu politikayı bir yandan tahvil geri alımını yavaşlatma ile yaparken diğer yandan da politika faizini de artırma yoluyla da desteklemeye başladı. Özellikle politika faizini artırma tarafında mayıs ayındaki toplantıda yapması beklenen 50 baz puan (bps) artış ile bunu daha da kuvvetlendirmesi bekleniyor.
FED’İN BİLANÇOSU NEDEN BÜYÜDÜ?
Tahvil geri alımının sonlandırılması yoluyla parasal genişlemenin sonlanması, diğer tabirle bilanço küçültme operasyonu olarak adlandıracağımız bu politikanın ne olduğunu iyice anlamak için kısaca bilanço neden büyüdü ve neden böyle bir politika izlenmeye başlayacak hafızalarımızı tazelemekte fayda var. Ardından bunun piyasalara ne gibi etkisi olabilir bunu çok daha iyi anlayabiliriz.
Tüm dünyada etkili olan Covid-19 salgını kaynaklı yaşanan likidite darlığına bir çözüm olması için, Fed önderliğinde başlayan parasal genişleme politikası, tahvil alımı yoluyla piyasaya likidite enjekte etmeye dayanıyordu. Fed açısından baktığımızda 2020 yılı Mart ayında 4 trilyon dolar olan bilanço büyüklüğü bugün geldiğimiz aşamada 9 trilyon dolar seviyesine dayandı. Fed tahvil alımları sonucunda piyasaya sürdüğü bu paralar da bankalar kanalıyla şirketlere ve hanehalklarına uygun şartlar içeren krediler olarak aktarıldı. Kovid-19 salgının etkisinin nerdeyse ortadan kalkması, normalleşmeye dönülmesi ve özellikle bol likiditenin yol açtığı enflasyonist ortam artık piyasaya enjekte edilen bu likiditenin geri çağrılması vaktini de getirmiş oldu.
Ayrıca şunu da hatırlayalım. Fed bu bilanço büyültme adımını atmaya başladığında -hatta Avrupa Merkez Bankası (ECB)’yi de dahil edelim- tüm ekonomistlerin ve finans alanındaki uzmanların bu politikanın gelecekte enflasyon yaratma endişelerini dile getirmişlerdi. Ancak o zamanlar gerek Fed gerekse ECB tarafından verilen yanıt : “Şu anda dünyada bir likidite sıkışıklığı var, öncelikle bunu çözmemiz lazım, enflasyon endişesi şu anda masamızda değil, likidite sorun çözüldükten sonra ona ayrıca bakacağız” şeklinde olmuştu.
İŞTE ŞİMDİ VAKTİ GELDİ
Tüm dünya şu anda yüksek enflasyon ile mücadele veriyor. ABD’den her ay açıklanan enflasyon oranı son 40 yılın verileri baz alındığında yeni rekorlar kırıyor. Bunun ardında çeşitli gerekçeler var. Tedarik tarafında yaşanan problemler, yüksek talebe yanıt veremeyen arz kısıtları, enerji ve gıda fiyatlarında hızlı yükselişler, Rusya ve Ukrayna savaşının sebep olduğu girdi maliyetlerindeki artışlar gibi. Yüksek enflasyon ile mücadele etmek için de Merkez Bankalarının elindeki en güçlü araç, faiz oranı. Merkez Bankaları enflasyon ile başa çıkmak için de ellerindeki bu faiz aracını kullanarak talebi dizginlemeye, ekonomiyi soğutmaya çalışır. Bunun sonucunda da enflasyonun gerilemesi beklenir.
BİLANÇO KÜÇÜLTME NE ANLAMA GELİYOR?
Fed yukarıda anlattığım Covid-19 dönemi parasal genişlemenin aksi yönünde şimdi vadesi gelen tahvilleri kurumlara iade etmek suretiyle piyasadan dolar çekecek. Yani piyasadaki bol likiditeyi azaltmaya başlayacak. Bilanço küçültme operasyonun ardında aslında piyasadaki bol likiditeyi çekmenin yanısıra başka bir gerekçe daha var. Hem ABD hem de küresel çapta geri ödenmesi mümkün olmayacak bir borçlanmaya gidilmesine de yol açmamış oluyor. Bilançonun Mart 2020’de 4 trilyon dolardan bugünkü 9 trilyon dolara ulaşmış olması da bu aşırı borçlanmanın ne boyuta geldiğinin net göstergesi. Böylece Fed, yüksek enflasyonist bir ortamda ayrıca küresel çapta aşırı borçlanmadan kaynaklı bir riskin de gündeme gelmesini önlemek istiyor.
Son olarak; bu politikanın gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye açısından etkilerine baktığımızda da gelişmekte olan ülke para birimleri karşısında ABD dolarının daha da güçlenmesinden bahsedebiliriz. Özellikle mayıs ayında beklenen 50 baz puan (bps) faiz artışıyla da güçlenecek bu sıkı para politikası karşısında gelişmekte olan ülkeler de kendi içlerinde sıkı para politikasına giderek bir denge bulmaya çalışıyorlar.
BİLANÇO KÜÇÜLTME PİYASALARA NASIL YANSIR?
Eral Karayazıcı - Inveo Portföy Fon Yönetim Müdürü
Ekonomiler yardıma ihtiyaç duyduğunda merkez bankalarının devreye girmesi, ekonomiler sağlığına kavuştuğunda da ilacın kademli biçimde azaltılıp sonra da kesilmesi bu işin doğası gereğidir.
Finansal piyasalar adına her manşet ayrı bir fiyatlama gerekçesidir ve bu tür politika değişikliklerinde ara akım olarak kalacak şekilde varlık fiyatlarında dalgalanmalarla karşılaşırız. Ancak bilanço küçültme ve faiz artırım döngüleri sırasında piyasalarda ana trend ne olur derseniz ekonomi sağlığına kavuştuğu için olumsuz bir etkisi olmaz.
DOLARDA KALICI YÜKSELİŞ YAŞANMAZ
Ekonomik büyüme döngülerinde (eş zamanlı olarak faizler artar) risk alma iştahı yükseldiği için aslında dolarda ara akımlar göz ardı edilirse kalıcı değer artışı yaşamaz.
2022 yılında Fed’in faizleri normal düzeyine yeniden yükseltecek olması ve bilançoyu küçültecek oluşu Ekim 2021’den bugüne fiyatlanıyor. Bunu bize en iyi gösteren cephe kısa vadeli (2-3 yıl) ABD tahvil faizleri.
Geride kalan 6 ayda 2 yıl vadeli tahvilin faizi yüzde 0,3’ten yüzde 2,3 düzeyine 3 yıl vadeli tahvilin faizi de yüzde 0,4’ten yüzde 2,5 düzeyine yükseldi. Başka bir deyişle, ABD Merkez Bankası’nın yüzde 0,5 olan politika faizini yüzde 2,5’e kadar yükseltmesi önden yüklemeli biçimde fiyatlandı.
Piyasalar bir bütündür ve 200 baz puan kadar bir Fed faiz artırım seti bu cephede fiyatlandıysa para piyasaları dahil her yerde fiyatlanmıştır. Nitekim bu fiyatlamayı yaşayan diğer bir cephede EuroDolar oldu. Bir sene önce 1,22 olan parite şimdi Ukrayna faktörünün de katalist oluşuyla 1,08 seviyesinde.
PİYASALAR İÇİN ASIL RİSK NE?
Piyasalar için risk Fed’in faizi yüzde 2,50 veya 2,75’e kadar yükseltmesi değil. Risk Fed’in çok daha fazla faiz arttırmak zorunda kalması ve bilanço küçültürken vitesi öngörülenden daha hızlı yükseltmek zorunda kalma ihtimalleri. Çünkü 2022 yılını önceki normalleşme süreçlerinden ayıran faktör enflasyon.
Gerek ABD gerek diğer ülke merkez bankaları rekor düzeye tırmanan enflasyonun önümüzdeki çeyreklerde gelişiminden rahatsız olursa ekonomileri durgunluğa itme pahasına öngörülenden daha hızlı adımlar atabilir.
ENERJİ FİYATLARININ SEYRİ OLDUKÇA ÖNEMLİ
Bunu dünya en son 1979 petrol krizini takiben 1980-1883 parkurunda yaşamıştı.
Bu riskin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği üzerinde en belirleyici cephe enerji fiyatları olacak. Eğer başta petrol, enerji fiyatları önümüzdeki süreçte ilave sert ve kalıcı değer artışlarına imza atarlarsa küresel enflasyon daha da hızlanacak ve merkez bankaları el frenini çekme ihtiyacı hissedecektir.
Ben işin bu noktaya geleceğini sanmıyor, hele Ukrayna-Rusya hattında bir barış anlaşmasına da imza atılırsa enerji fiyatlarının sakinleşeceğini ve bu tehdidin devre dışında kalacağını düşünüyorum.