Güncelleme Tarihi:
ABD Merkez Bankası'nın (Fed) özellikle küresel ekonomik kriz sonrası başarıyla yürüttüğü sözle yönlendirme uygulaması, ABD Başkanı Donald Trump'ın banka politikalarını eleştirmekten kaçınmamasıyla gölgelenirken, gelinen noktada yatırımcı fiyatlamalarının değişmesi uygulamanın başarısını sorgulatıyor.
ABD'nin göreve geldiğinden bu yana sosyal medyadan yaptığı açıklamalarla dünya gündeminden düşmeyen sıra dışı başkanı Donald Trump, sadece çatışma içinde bulunduğu ülkelere yönelik değil, Fed politikalarına karşı da eleştiri getirmekten geri kalmıyor.
Trump, ilk olarak Temmuz 2018'de Fed'in faiz artırımlarına ilişkin Twitter hesabından, "(Ekonomi ve borsada) Ne zaman yukarı gitsek faizleri tekrar artırmak istiyorlar. Bu konuda mutlu değilim ancak onlara (Fed'e) en iyisini düşündükleri şeyi yapmaları konusunda izin veriyorum. Fed, ekonomik toparlanmayı aksatabilir. Ekonomi alanında bu kadar yoğun çalıştıktan sonra faizlerin yukarı çıkması hoşuma gitmiyor." paylaşımını yapmıştı.
Bu paylaşımıyla Beyaz Saray'ın 1992'den bu yana Fed'in para politikalarına ilişkin yorum yapmaktan kaçınması geleneğini ihlal eden Trump, bundan sonra da eleştirel söylemlerini sürdürdü.
Trump faktörünün yanı sıra dünya büyümesindeki yavaşlama, jeopolitik gerilimlerdeki tırmanma ve ticarette korumacılık eğiliminin artması gibi endişelerin bulunduğu bir ortamda, ABD'de enflasyonun istenilen düzeyde bulunmaması ve ekonomik göstergelerin beklentilerin altında kalması, Fed'in faiz artırım döngüsünden çıkmasını beraberinde getirdi.
Bu yıla ilişkin faiz patikasında beklenenin dışında gerçekleşen bu gelişme sonrası, 2018 sonlarına doğru Fed'in sözle yönlendirme politikasındaki başarısı da sorgulanmaya başladı.
Sözle yönlendirmedeki başarının sorgulanmasında Trump'ın Fed'e yönelik eleştirileri başrol oynarken, küresel konjonktür ile ABD ekonomik verilerinin beklentilerin altında kalmasının etkisiyle yatırımcıların birçok kez terse düşmesi de etkili oluyor.
Trump, Powell'a da bayrak açtı
Trump, bu hafta gerek attığı twitlerde gerekse de yaptığı mülakatlarda sadece Fed politikalarını değil, direkt olarak Fed Başkanı Jerome Powell'ı da hedef aldı. İsterse Powell'ı görevden alabileceğine, buna yetkisi olduğuna dair açıklamalarda bulunan Trump, gözdağı verirken faizlerin inmesi gerektiğini de defalarca dile getirdi.
ABD'nin faiz indirimine ve parasal gevşemeye ihtiyacı olduğunu belirten Trump, paylaşımlarından birinde, "Fed ne yaptığını bilmemesine rağmen ABD tarihinin en iyi haziran aylarından birini gerçekleştirme yolundayız. Eğer Fed, doğru olanı yapsaydı bir de o zaman ne olabileceğini düşünün... Dow Jones binlerce puan daha yukarıda olur, büyüme yüzde 4, hatta yüzde 5'lerde olabilirdi..." ifadelerini kullandı.
Yine yaptığı paylaşımla ABD'de hisse senedi piyasalarının haziranda tarihin en iyi ayını geçirdiğine işaret eden Trump, "Thank you Mr. President!" şeklinde kendisine teşekkür ederek gündeme oturdu. Trump, en son verdiği bir demeçte Fed'in faizleri şu anki seviyelere yükseltmemesi gerektiğini savunarak, "Powell'ın yerine (Avrupa Merkez Bankası Başkanı) Mario Draghi olmalıydı." yorumunu yaptı.
Başkan Trump cephesinde bu gelişmeler yaşanırken, Powell ise enflasyon eğilimlerinin para politikasında gevşeme için argüman olduğunu, kısa dönem siyasi kararlardan bağımsız olarak faiz oranı konusunda karar vereceklerini vurguladı. Powell'ın açıklamalarına ek olarak St Louis Fed Başkanı James Bullard da ilk faiz indirimi hamlesinin 50 baz puan şeklinde gerçekleşmesinin abartılı olabileceğini belirtti.
Bu açıklamalar sonrası temmuz ayı faiz indirim beklentisi 50 baz puandan 25 baz puana doğru evrilirken, bu durum bankanın sözle yönlendirmedeki başarısını bir kez daha sorgulattı.
Sözle yönlendirme
"Forward Guidance" olarak literatüre giren ve "sözle yönlendirme" şeklinde dilimize aktarılan politika ile merkez bankaları, ileriye dönük beklentilerin yönetimini sağlıyor. "İleriye dönük faiz seviyeleri için bir taahütte bulunmak" olarak da yorumlanan politikaya, Fed'in yanı sıra Avrupa Merkez Bankası (ECB) gibi önde gelen merkez bankaları da başvuruyor.
Özellikle küresel ekonomik kriz sonrasında bu politikasıyla beklentileri şekillendiren Fed, ilk kez geçen yıl sözle yönlendirmede başarısız kaldığına yönelik eleştirilerle gündeme geldi. Faiz artırım patikasına girdiği dönemde, bu artırımların sayısına ilişkin piyasa fiyatlamalarında yanılgıya uğratan Fed'in, bu yıl ise faiz indirimi ve bunun ölçüsüne dair tatmin edici ipuçları vermediği görülüyor.