Güncelleme Tarihi:
ABD Merkez Bankası (Fed) Başkan Yardımcısı Stanley Fischer, bankanın kademeli parasal sıkılaştırmaya devam etmesinin hem ülke ekonomisinde süren büyümeyi en yüksek seviyeye çıkarabileceğini hem de istenmeyen dışsal etkilerini azaltabileceğini söyledi.
Fischer, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Uluslararası Bankacılık Araştırma Ağı (IBRN) tarafından başkent Washington'da gerçekleştirilen konferansta konuştu.
Dünya genelindeki büyük merkez bankalarının küresel finans koşulları ve diğer ekonomileri başta Döviz kurları olmak üzere birkaç farklı kanaldan etkilediğini belirten Fischer, Fed'in global finansal kriz süresince ve sonrasında uyguladığı yüksek seviyede genişlemeci para politikasının diğer ülkelerin büyümelerini hızlandırdığını dile getirdi.
Özellikle yükselen piyasa ekonomilerinin (EME) para birimleri ve varlık fiyatlarının Fed'in genişlemeci politikaları ile değer kazandığını anlatan Fischer, "EME merkez bankaları daha sıkı para politikasıyla Fed'e yakın seviyede genişlemeci ancak daha riskli para politikası arasında denge bulmaya çalışmak zorunda kaldı." dedi.
Merkez bankalarının para politikaları arasındaki farklılıkların sürdüğünü bildiren Fischer, buna karşın ABD'de daha sıkı para politikasına geçilmesinin küresel odak noktası haline geldiğine dikkati çekti.
"TAPER TANTRUM SENARYOLARI DOLARIN HIZLA DEĞERLENMESİNE YOL AÇTI"
Fed'in iki numaralı ismi Fischer, birçok gözlemcinin Fed'in sıkılaştırmaya başlamasının etkilerini değerlendirirken "taper tantrum" döneminde yaşananlara benzer senaryolar üretmesinin doların hızla değerlenmesine neden olduğu yorumunu yaptı.
ABD devlet tahvili faizlerinin Fed'in bir önceki başkanı Ben Bernanke'nin Mayıs 2013'te varlık alımlarının azaltılacağı sinyalini vermesinin ardından aniden gerilemesi finans terminolojisinde "taper tantrum" olarak adlandırılıyor. Türkçeye "azaltma öfkesi" şeklinde çevrilebilecek taper tantrum, yükselen piyasa ekonomilerinden de ciddi sermaye çıkışına neden olmuştu.
"FAİZ ARTIRIMLARINA VERİLEN TEPKİ İYİ HUYLUYDU"
Federal Açık Piyasa Komitesinin (FOMC) bu senaryolara rağmen faiz artırdığını hatırlatan Fischer, "Bu ortama ve endişelere rağmen finansal piyasaların FOMC'nin Aralık 2016 ve Mart 2017 toplantılarında yaptığı toplam 50 baz puanlık artışa verilen tepki iyi huyluydu." ifadesini kullandı.
Fischer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bence bu olumlu reaksiyonda, piyasa aktörlerinin faiz artışlarını FOMC'nin ABD ekonomisine ilişkin temel beklentilere ve global görünüme yönelik güveninin işareti olarak algılaması etkili oldu. Güçlü bir ABD ekonomisi küresel ekonomi için büyük bir artı ancak pozitif piyasa tepkisinin arkasındaki ana neden; yabancı ülkelerin ekonomik büyümelerinin daha sağlamlaşmış görünmesi ve ekonomilerine yönelik aşağı yönlü risklerin son yıllara kıyasla fark edilir seviyede azalması."
Avrupa'da işsizliğin istikrarlı bir şekilde düştüğüne, Brexit'in ciddi finansal bozulmalara yol açmadığına ve Çin ekonomisinin büyümeye devam ettiğine değinen Fischer, farklı para politikalarından kaynaklanan etkilerinin yönetilebilir olacağı öngörüsünde bulundu.
Stanley Fischer, bankanın kademeli parasal sıkılaştırmaya devam etmesinin ülke ekonomisinde süren büyümeyi en yüksek seviyeye çıkarmanın yanı sıra istenmeyen dışsal etkileri azaltabileceğini sözlerine ekledi.