Nilgün KARATAŞ
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 11, 2002 01:58
Dünyanın 30 ünlü markası önümüzdeki ay taklit ürün konusunda Türk gümrükçüleri eğitmek için uzmanlarını yollayacak. Aralarında eski FBI ajanlarının da bulunduğu bu uzmanlar, gümrükçülere dijital fotoğraf makinesi hediye edecek ve şüpheli ürünlerin ihbar edilmesini isteyecek.
Sahte ürünler konusundaki başarısıyla ünlenen Türkiye, dünya markaları tarafından yakın markaja alındı. Marka Koruma Grubu adı altında ortak çalışmalar yapmaya başlayan uluslararası markalar, sahte ürünlerle mücadele edebilmek için polisiye tedbirlerin yeterli olmadığını görünce yetkilileri bilinçlendirmeye yöneldi.
Türkiye'de sahteciliğin boyutlarının milyar dolarlara ulaşmasından rahatsız olan dünya markaları, eğitim çalışmalarını da gündemine aldı. Dünya Gümrük Örgütü, Amerika Gümrük Teşkilatı ve Amerika Patent Ofisi'nin katkılarıyla İstanbul'da 17-19 Haziran tarihinde düzenlenecek panele, uluslararası 30 marka uzmanlarını yollayacak. Aralarında FBI'da görev almış ajanların, emekli polislerin de bulunduğu bu uzmanlar Türk gümrükçülerine taklit ürünlerle mücadele yöntemlerini anlatacak. Bu seminerde, Uzak Doğu'dan üzerinde Türkçe yazan ambalajlarıyla gelen bu ürünleri gerçeğin ayırt edebilmekte zorlanan gümrükçülere digital fotoğraf makineleri dağıtılacak. Uzmanlar, sahte olduğundan şüphelendikleri ürünün fotoğrafını çekip, internet ortamında kendilerine bildirmelerini isteyecek. Asıl markalar da bu fotoğraflara göre, harekete geçecek.
2.6 MİLYAR DOLARLIK KAYIP
Özellikle Uzak Doğu'dan gelen ve başarılı ambalajıyla gerçeğinden ayırt edilemeyen taklit ürünlerin Türkiye'ye girişini bu yöntemle azaltmaya çalışan Marka Koruma Grubu, yurtiçindeki taklitçilere karşı da sıkı bir çalışma içinde. Gümrükçülerle yapılan eğitim çalışmalarının benzerini maliyeciler ve savcılarla da yapmayı planlayan Marka Koruma Grubu, PriceWaterhouseCoopers'a hazırlattığı bir raporu da ilgililere gönderecek.
Taklitçiliğin sadece bu markaların değil Türkiye'nin sorunu haline geldiği vurgulanan bu raporda, rakamlarla özellikle Maliye Bakanlığı'nın dikkati çekilecek. Beyazlatıcılar, çamaşır deterajanı, diş macunu, gıda mamülleri, bulaşık deterjanı, yüzey temizleyiciler, şampuan, tütün, traş bıçağı ve çakmak olmak üzere 10 ürünü inceleyen PriceWaterhouseCoopers uzmanlarının tespiti şöyle: ‘‘Sadece bu 10 üründeki taklitler yüzünden firmaların 2000 yılında uğradığı zarar 90 ile 145 milyon
dolar arasında. Maliye'nin vergi kaybı 44 ile 82 milyon dolar civarında. Ancak tüm sektörler hesaba katılınca Maliye'nin KDV, gelir ve kurumlar vergisi açısından toplam zararı 2.63 milyar dolar. Çünkü projeksiyonlara göre taklitçilerin yarattığı ekonomi GSYİH'nın yüzde 1.4'üne ulaşmakta.’’
Raporu hazırlayan uzmanlardan Erdoğan Öcal, tamamen kayıt dışı olan bu para ile yılda 2 milyon kişiye asgari ücretle istihdam olanağı sağlanabileceğini belirtirken, ‘‘Bu işin ekonomik yönü bir de bunun rakamlarla ölçülemeyen sağlık yönü var’’ dedi. Taklit ürünlerin Türkiye'nin imajını da olumsuz yönde etkilediğini vurgulayan Öcal, yabancı sermayenin Türkiye'ye ilişkin kaygı duyduğu konulardan birinin de bu olduğunu kaydetti. Taklit ürünler konusunda yeterli mücadelenin olmayışının uluslararası şirketlerin yatırım kararlarını etkilediğini dile getiren Öcal, ‘‘Türkiye bugün bu konuda bir şey yapmazsa yarın çok büyük baskı görecek. Taklitçilik Avrupa Birliği'nin de üzerinde önemli durduğu bir konu’’ dedi.
Kaçakçılar taklit mal işine girdiMarka Koruma Grubu'nun talebiyle rapor hazırlayan PriceWaterhouseCoopers ekibinden avukat Nilay Acar, aslında Türkiye'de yasaların ve mevzuatın bazı detaylar dışında Avrupa Birliği (AB) ile uyum içinde olduğunu ancak, sorunun uygulamalardan kaynaklandığını vurguladı. Acar'ın verdiği bilgiye göre, şikayet olmadan emniyet teşkilatı taklitçilere müdahale edemiyor. Sahte ürünlerle mücadele eden firmalar da emekli polis ve komiserlerden, avukatlardan oluşmuş ekiplerle çalışıyor, baskınlar yaptırıyor. Ancak baskında işin sahibi değil sadece işçi yakalanıyor, asıl taklitçi başka bir yerde üretimine devam ediyor. Mahkemeler zaten çok uzun sürüyor, üstelik sahte ürünün saklandığı deponun kirasını da şikayetçi ödüyor. PriceWaterhouseCoopers uzmanlarından Cenk Ulu da aslında taklitçilerin suç dosyasının çok daha kabarık olması gerektiği görüşünde. Ulu, daha çok uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapan örgütlerin son yıllarla önemli bir gelir yöntemi olarak taklit mal ticaretine yöneldiğine dikkat çekti.
Taklitte dağıtım üssü RamiTaklit ürünlerin peşine düşen PriceWaterhouseCoopers uzmanlarının bazı tespitleri şöyle:
Taklit ve sahte denilince akla ilk gelen açık satılan ürünler. Ancak taklitçilerin asıl başarısı ambalaj konusunda. Diş macunu, sigara gibi ürünleri bile taklit edilirken ambalajlar birebir hazırlanıyor. Taklit üründe etiket bilgileri, Sağlık Bakanlığı izni, TSE damgası unutulmuyor.
Taklitçiler için Anadolu hem iyi bir pazar hem de iyi bir üretim yeri. En başarılı taklitler Manisa ve Akdeniz Bölgesi'nden geliyor. Taklit ürünlerin dağıtım üssü ise Rami ve İkitelli.
Taklit konusunda Türkiye bir numara değilse bile, ilk üç arasında. Birincilik Uzak Doğu'da. Bu ülkelerden Türkiye'ye özel ürünler geliyor. Taklit mal Çin'den bile gelse ambalajı Türkçe hazırlanıyor.
Tüketici bu anlamda çaresiz. Gerçek ürün fiyatına satılan sahteyi ambalajına bakarak anlamak neredeyse imkansız. Mesela sahte deterjan aldıysanız bilin ki içinde kireç ya da tuz da var. Asıl markanın bir şikayet noktası da bu zaten. Çünkü kullandığı üründen memnun kalmayan tüketici direkt markayı suçluyor.
Firmalar taklitlerini tespit edip, yakalasa bile bunu açık açık gösteremiyor.