Sadi ÖZDEMİR
Oluşturulma Tarihi: Eylül 21, 2004 01:30
Elazığlı Ahmet Arslan, çiğköfte fabrikası kurdu ve hijyen (sağlık) kurallarına uygun standartta üretim yaparak franchising sistemiyle ‘fast food’ zincirine dönüştürdü. Ahmet Arslan, ‘McDonald’s da başladığında bizim gibiymiş. O nasıl yaptıysa ben de yapabilirim’ diyor.
ANADOLU’nun benzersiz lezzetleri genellikle hijyen (sağlık) açısından standart kazanamadığı için sokaklara sıkışmış durumda. Çiğköfte de bu lezzetlerden biriydi. Taa ki Elazığlı Ahmet Arslan gibi birkaç girişimci çiğköfteyi üretim ve satış sürecinde hijyen şartlara kavuşturuncaya kadar. Tıpkı yüzlerce yıllık simitin son birkaç yılda en gözde fast food olması gibi yakında çiğ köftenin de fast foodlarını her köşede görebilirsiniz. Çünkü bu konuda ilk adımı atanlar arasında yer alan Ahmet Arslan, 3’ü franchising olmak üzere 8 tane çiğköfte dükkanı açmayı başardı. Ahmet Arslan üretim sürecine ISO 9001:2000 Kalite Yönetim Sistemi Sertifikası da aldı. Markasını tescil ettirdi şu anda dükkanlar da dahil 30 kişilik bir işletme olan Elazığlı Çiğköfteci Ahmet Usta; ‘Çiğköfte bizim tekelimizde değil tabii ki bizim gibi hareket edip yapanlar da olabilir’ diyor. Oğlu Fatih ve kızı İlknur ile şu anda çok küçük olan aile işletmesini büyütmeyi hedefleyen Ahmet Arslan, şöyle başlıyor anlatmaya:
TORNACIYDIM
‘15 sene Elazığ’da torna atölyesi işlettim. Tornacı çıraklığı yaparken bir çiğköfteci vardı ve çok güzel yapardı. Çiğköfte yapmanın püf noktalarını ondan öğrendim. Zaman geldi; tornacılıktan usandım artık ve bırakmayı düşündüm. Dükkan da atölye de benimdi ama bıkmıştım. ‘Artık İstanbul’a yerleşeyim’ diye kafaya koydum. İstanbul’da ‘çiğköfte yapar geçinip giderim’ diye düşünüyordum. Benim evde yaptığım çiğköfteyi herkes çok beğendiğine göre halk da beğenirdi. Günlerce düşündüm ve karar verdim. Allah’ın yardımıyla da buralara geldim.’
Çiğköfte işine başlamak için ‘dükkan mı, seyyar mı’ olmak daha uygun önce bunu araştırdığını söyleyen Ahmet Arslan, ‘Beğediğim yerlerde kiralar çok pahalıydı ve ‘ilk kez girdiğim iş tutar mı tutmaz mı’ diye şüphe vardı. O yüzden de önce bir Anadolu aldım ve onunla başladım. Arabayı güzelce yaptırdım ama en çok dikkat ettiğim şey temizlikti. Bu konuda çok titiz olmam gerektiğini biliyordum.’
Ahmet Arslan, çiğköfteyi insanların ancak çok emin oldukları ustalardan yediklerini iyi biliyordu. Lezzet artı temizlik ile öne çıktı. Ahmet Arslan şöyle anlatıyorn ilk girişimcilik dönemini:
‘Avcılar’da yan yolda (üniversiteden biraz aşağıda) bir köşeyi günlerce izledim, inceledim. Akşam, gündüz, öğlen; kim geçer, kaç araba geçen, durabilirler mi, olur mu olmaz mı? hep düşündüm ve sonunda başladım orada. Çok şükür kısa zamanda da beğenildim. Esnaflığım da çiğ köftem de iyi gidiyordu. 1998’den itibaren 2-2.5 sene orada sattım çiğ köfteyi. Oğlumla birlikte yaptık. Ben çiğ köfteyi evimde kendi mutfağımda yaptım, orada sattık. Müşteri sorardı; ‘nerde yaptın’ diye. Ben de ‘evimin mutfağında yapıyorum’ derdim. Bir süre sonra müşteri profilim yüksek tabakadan olmaya başladı. Nadiren alırlar. Lezzetin ve temizliğin iyiyse alırlar.’
Daha çok üretmek için fabrikasını da kurdu
AHMET Arslan, bir süre sonra ‘Elazığlı Çiğköfteci-Ahmet Usta’ adını tescil ettirir ve Etiler, Cihangir gibi semtlerde şubeler açar ve işin daha ileri gideceğini düşünerek fabrikasyon üretimi düşünür. Orta büyüklükte bir karıştırıcı ile çiğköfte yapımında çok zaman alan malzemesinin karıştırılması işlemini yapmaya başlar. Yoğurma işlemini yine kendisi ve ustaları birlikte elle (eldivenli) yapmaya devam eder. Ahmet Arslan şöyle anlatıyor:
‘Karıştırıcı 10 saatte yapılacak işi 3 saate indirdi. Kapasitemiz 100-130 kiloyu bir seferde yoğuracak kadar. Akşamdan şube ve franchisee’lerimizden siparişleri alıyoruz, ona göre yoğurma planı çıkarıyoruz. Çiğköfte buradan direkt şubelere gidiyor. Çiğköfteyle birlikte satılacak yeşillik de buradan gider. Dükkanların personeli tarafımdan sıkı bir eğitimden geçirilir.’
Vatanımdan çıkan bulgurla tek rakibim McDonald’s
AHMET Arslan, çiğköftenin fast food standartlarına ulaşması için TÜBİTAK’la çalışmaya başlar. Arslan, ‘McDonald’s tek rakibim. Onlar da bir kulübede başlamışlar. Ben de bunu vatanımızdan çıkan bulguru, salçayı baharatları bir top hamur yapıyorum; bunu her tarafa yaymak istiyorum. Çiğköfte de neden bir hamburger kadar yaygın olmasın ki. Benim çiğköftem +4 derecede 3 gün bekleyebiliyor, iddialıyım.’
Göletlere turizmci ilgisi
SULAMA ve enerji amacıyla yapılan göletlerin su sporları, sportif avcılık ve balıkçılığa açılmasının ardından, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na 60’ın üzerinde başvuru geldiği öğrenildi. DSİ kontrolündeki 378, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kontrolündeki 574 olmak üzere, su ürünleri potansiyeli bulunan 952 göletin balıkçılığa açılmasına ilişkin Haziran ayında imzalanan protokolden sonra, bugüne kadar 60’ın üzerinde firma tarım il müdürlüklerine proje teklifi iletti. Bunlardan uygun bulunan 21’i ise bakanlık merkez teşkilatına gönderildi. Şimdiye kadar yapılan değerlendirmeler sonucunda uygun bulunan 6 teklife ilişkin sözleşmelerin 1 ay içinde imzalanmasının beklendiği kaydedildi. Tarım il müdürlüklerinde bulunan 40 civarındaki teklifin değerlendirilmesi ise devam ediyor.
Uygulamayla özellikle, yerleşim yerlerine yakın bölgelerde eksikliği hissedilen mesire alanlarının oluşturulması, bu amaçla göletlerin iç ve dış turizme yönelik su sporları, sportif avcılık, günibirlik kamp yeri olarak düzenlenmesi öngörülüyor.
Ayla Plastik’ten Yunanistan’a ihracat
BURSA’da ‘Büke’, markasıyla mobilya ekipmanları ve dekoratif aksesuarlar üreten Ayla Plastik, Yunanistan’a ilk ihracatını yaptı. Firmanın, Doğu Avrupa ülkelerinden Bulgaristan, Makedonya ve Sırbistan’dan sonra Yunanistan’a ilk kez ihracat yaptığı bildirildi. Doğu Avrupa’da pazarda lider konumuna geçmeyi hedefleyen firmanın, 5 yıl öncesine kadar üretiminin tamamını iç piyasaya veriyordu. Firma yetkilileri; ‘İhracata başlayınca pazar sıkıntımız kalmadı, ardından da üretim kapasitemizi arttırdık. Teknolojiye yatırım yapıp kalitemizi de üretimimizi de arttırdık. Yunanistan ile de ticari anlaşma yaptık ve böylece bir AB üyesine ilk doğrudan ihracata da başladık’ diye konuştu.
Peter Pande Six Sigma Konferansı için geliyor
ENERA Colsulting tarafından düzenlenecek Six Sigma Konferansı’na Peter Pande geliyor. Son 15 yılda dünyanın lider kurumlarında devrim yaratan yönetim stratejisi Six Sigma’nın özünde ne yattığını daha iyi anlamak isteyenler için önemli fırsat olacak konferans, 1 Aralık’ta Lütfi Kırdar’da gerçekleşecek. The Six Sigma Way adlı kitabı, Forbes Dergisi tarafından ‘Son 20 yılın en etkili 20 iş kitabından biri’ olarak seçilen Peter Pande, süreç iyileştirme, organizasyon değişimi ve Six Sigma sistemleri konusunda deneyimli bir uygulayıcı, danışman ve en tanınmış uzmanlar arasında gösteriliyor.