Güncelleme Tarihi:
Eyüboğlu Eğitim Kurumları'nın ikinci kuşak Genel Müdürü Cenk Eyüboğlu ile kuruluş hikayelerini, CIS'te ilk sıraya yükselmelerini ve yeni dönem planlarını konuştuk.
- Eyüboğlu Eğitim kurumları ne zaman kuruldu?
İlk adımı 1970 yılında babam Dr. Rüstem Eyüboğlu attı. O dönem Kadıköy'de Arı Dersanesi olarak kuruldu. 1983 yılında da Eyüboğlu Koleji olarak 20 öğretmenle eğitime başladık.
- Babanız eğitimci mi?
Babamın güzel bir hikayesi var aslında. 1940 yılında Rize'de doğuyor ve ilk okulu orada okuduktan sonra İstanbul'a göç ediyorlar. Ama zor bir çocukluk geçirmiş. Mesela o dönemleri 'ayağımızda çarık yoktu, okula öyle giderdik' diyerek gururla anlatır. Çok büyük bir başarı hikayesidir.
Neyse, ekonomi çok kötü olduğu için babam İstanbul'da okulu bırakıp gemilerde çalışmaya başlıyor. Gittiği limanlarda 3-4 dil konuşan insanları görünce de hep onlara imreniyor ve tekrar okula dönmenin yollarını arıyor. Çalışırken dışarıdan sınavlara girip ortaokulu bitiriyor.
- Sonra?
Daha sonra lise için Vefa Lisesi'ne başvuruyor. Ama yaşı diğer çocuklara göre 8-10 yaş büyük, çünkü yıllarca çalışmış. Hatta o dönem okulun müdürü yaşı çok büyük diye okula almak istemiyor fakat bir şekilde giriyor. Yaşı nedeniyle diğer öğrenciler arasındaki lakabı da 'baba' oluyor.
Liseyi bitirdikten sonra da İTÜ Elektrik Mühendisliği'ne giriyor, üstüne yükseğini yapıyor. Yıldız Üniversitesi'nde Elektrik Mühendisliği dalında doktora yapan ilk insandır.
3-6 YAŞ EĞİTİM ÇOK ÖNEMLİ
- Dersanenin ardından okullar zincirine geçiş nasıl oldu?
Babam dersane işini yetersiz görüyordu, daha fazlasını istiyordu. O fırsatı da bulunca 1983 yılında okullaşma süreci başladı. 1988'den itibaren de büyümeye başladık. İlk kolejdi, daha sonra ilköğretim okulu, fen lisesi ve anaokulları derken bugün itibariyle 10 okula ulaştık.
- Anaokullarına neden yöneldiniz?
Babam Özel Okullar Derneği Başkanı olduktan sonra devamlı araştırma yapıyorlar. Burada da 3-6 yaş arası eğitimin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Mesela İskandinav ülkelerinde 3 yaşındaki çocukların okula başlama oranı yüzde 100. Bizde ise bırakın 3'ü, 7 yaşından önce okula başlama oranı ancak yüzde 10'a ulaşıyor.
3-6 yaş arasında insan beyni ile çocuk beyni paralel. Siz istediğiniz kadar bilgiyi verebilirsiniz. Matematik, fen, yabancı dil... Ne verirseniz verin beyin paralel çalışıyor ve ilerisi için büyük avantaj elde ediyorlar. Biz de bunu görünce ülke için de çok önemli olduğunu düşünerek anaokullarına ağırlık vermeye başladık.
- Okul öncesi eğitim alan 'şu kadar daha başarılı olur' diye birşey var mı?
Nümerik birşey yok ama biz daha başarılı olduklarını çok net bir şekilde gözlemliyoruz.
- Neleri daha iyi yapıyorlar mesela?
Bir defa matematiği veya feni kesin daha iyi olur diyemezsiniz ama sosyal yönleri daha gelişmiştir diyebiliriz. 3-6 yaştaki fırsat penceresi çok açık, kafası sünger gibi, ne verirseniz alır. O nedenle bu eğitimler iyi bir altyapı oluşmasına katkıda bulunuyor. Altyapı sağlam olunca siz yukarıya daha sağlam çıkabiliyorsunuz. En önemlisi bu.
- Peki çocuklar uzun vadede okuldan sıkılmaz mı?
Asla öyle bir durum yok. Çünkü okul öncesinde eğitim tarzları çok farklı ve siz birçok şeyi oyunlarla öğretiyorsunuz.
Bu okul öncesi eğitim işinin bir pazarlama işi gibi düşünmeyin. Biz çok el bebek gül bebek çocuk yetiştiriyoruz. 18-19 yaşındaki çocuk bazen kendi işini beceremiyor. Halbuki bu şekilde 3 yaşında bir çocuk bir sürü ihtiyacını kendisi görebiliyor. Bizce Türkiye için çok önemli bir konu.
CIS'TE İLK SIRAYA OTURDUK
- Siz Uluslararası Okullar Birliği'ne tüm okullarınızla akredite olmuşsunuz. Bunun anlamı nedir?
Uluslararası Okullar Birliği (Council of International Schools), dünyadaki özel okulların çatı kurumu. Çok presitijli bir kurum. Yıllar önce eğitimde mükemmelliyetçiliğin simgesi olarak uzun bir yola çıktılar. Siz eğer uluslararası olmak istiyorsanız bazı gerekleri yerine getirip önce bu kuruma üye olursunuz. Daha sonra kurum gelip sizin ne yaptığınızı denetler ve üyeliğin en üst noktası olan akreditasyon için karar verir.
İşte bu akreditasyon işi çok zordur, çünkü çok ciddi denetim gerektirir.
- Neye bakıyorlar?
Bize en son tam 26 kişilik bir denetim ekibi geldi. Bunlar Türkiye'de 1 hafta kaldılar ve 150 civarındaki her sınıfa ortalama dörder kez girdiler.
Önce güvenliğe baktılar. Mesela 2 bin 500 kişiyi aynı anda tahliye edebiliyor musunuz? Öğrenci sağlığına bakarlar. Aşıları tam mı, denetleme nasıl? Sonra finansal duruma bakarlar. Vaatlerini yapabilecek misiniz yapamayacak mısınız? Çünkü talepleri büyük yük getirir. Bunun için de iyi bir finansman gücüne sahip olmanız gerek. Mesela bizde sadece İngilizce bölümünde 85 öğretmen var. Bu kaliteyi tutturabilmek çok zor.
Ayrıca kaynaklarınıza bakarlar. Laboratuarlardan binalara, modern eğitim ortamı var mı? En önemlisi de müfredat. Siz bunu iyi uygulayabiliyor musunuz ve çocukların başarısı nedir? Sonra hizmet içi eğitim. Biz okulu altından da kaplayabiliriz teknolojinin de en alasını getirebiliriz. Ama kapıyı kapatınca ne kalıyor geriye? Öğretmen... Onun rol model olması lazım, bu nedenle hizmet içi eğitime çok önemli.
- Kurumun dünyada kaç üyesi var?
Dünya genelinde 1200 civarında özel okul üye. Bu okulların da ortalama üçer şubesi var. Ama iş akreditasyona gelince sayı çok düşüyor. Yaklaşık 400 civarı okul akreditasyon alabildi.
- Siz?
Biz bu sene büyük bir başarıya imza attık ve Türkiye'deki tüm okullarımızla akreditasyon aldık. Daha önce de bazı okullarımız akredite idi ama bu sene ilk defa 10 okula ulaştık. Böylece dünyada en fazla akredite okulu olan eğitim kurumu ünvanını aldık.
İşte bu yüzden bizin denetlemeye bu kadar büyük bir ekip geldi. Çünkü onay çıkarsa dünyada ilk sıraya oturacağımızı biliyorlardı. Bizden önce 7 okulla Geneva Uluslararası Okulu başta olurdu, şimdi onları da geçtik. Bu sonuç hem bizim hem de Türkiye için gurur kaynağı.
YURTDIŞINDAKİ ÜNİVERSİTELERLE ORTAKLIK PLANI
- Sizin her kademede yatırımınız var. Peki üniversite de kuracak mısınız?
Planımız var. Kendimize Çekmeköy'ün ilerisinde bir arazi aldık. Bizim niyetimiz böyle derme çatma küçük değil ama yurtdışındakiler gibi büyük bir kampüs üniversitesi kurmak.
Biz abim Mert Eyüboğlu ile birlikte Bentley Üniveristesi'nde danışma komisyonundayız. Orada şunu çok net görüyoruz: Türkiye hakikaten çok orta bir noktada, İstanbul keza öyle. Bir çekim merkezi. Güneyde körfez ülkelerinden buraya sıcak bakan 300 milyonluk bir nüfus var ve bunların 80 milyonu genç. Keza kuzeyde Türki cumhuriyetler var.
Avrupa'da birçok üniversitenin kendine ait büyük kampüsü vardır. Biz de bu büyük üniversitelere çağrı yaptık, gelin dedik, oradaki yatırımı beraber burada yapalım. Zaten çok ciddi bir öğrenci potansiyeli var ve bölge olarak çekim merkeziyiz. Bugün Kuveyt'te Duke, Boston ve Princeton üniversite açıyor. Bizde neden olmasın...
- Türkiye'de açılabiliyor mu?
İşte biz o yasal düzenlemeleri bekliyoruz. Kendimiz açmak yerine yurtdışından iyi bir üniversite ile ortak açma fikri daha ağır basıyor. Türkiye'de 107 üniversite var ama sadece 1 üniversite ilk 500'de. Eğer sizden daha iyileri, daha bilgilileri ve daha tecrübelileri varsa neden yararlanmayalım ki?
SATIN ALMA YAPABİLİRİZ...
- Diğer kademelerde büyüme devam edecek mi?
Evet biz daha da büyüyeceğiz. Bir defa anaokullarında hem vizyon hem de misyon olarak büyümemiz lazım. 4-5 yılda 15 anaokuluna çıkmayı planlıyoruz. Bize hergün satın alma teklifi de geliyor bu arada.
- Niyetiniz var mı?
Var. Geçen sene bir okulu satın alıyorduk ama mevzuatla ilgili sıkıntılar nedeniyle son anda olmadı. İlköğretim ve anaokulu düzeyinde satın alma yapacağız.