Güncelleme Tarihi:
Sayıları 3 ya da 4 milyonu bulan EYT’lilerle ilgili belki de önümüzdeki aylarda, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) veya devlet bütçesinden bir şekilde kaynak bulunup, bu kişiler düşük emekli aylığı ile emekli edilebilir. Aralarında çalışanlar varsa hem emekli aylığı hem de çalıştıkları işten maaş almaya devam ederler; çalışmayanların ise aldıkları emekli aylığı az da olsa derde deva olur, bu sayede devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanırlar. Belki de gelecekte de yapılan analizler sonucu EYT’lilerin bütçeye maliyetinin sürdürülemez olduğuna karar verilir ve bu kişiler yaşı bekler.
1.79 ÇALIŞAN 1 EMEKLİYE BAKIYOR
EYT’liler bugünün konusu, gelecekte ise -ki, öyle çok uzak da değil- bizi daha büyük tehlike bekliyor. İşin aslı biz bugünkü tartışmayı da yanlış yerden yapıyoruz. Tartışma konusu yaştan çok, emekli maaşı olması gerekiyor. Neyi gözden kaçırdığımızı tespitlerle anlatayım. 2017 yılında bütçeden SGK’ya yapılan transfer 132.4 milyar, 2018’de 148.3 milyar olmuş. Bu yıl ise bütçe transferinin 192 milyar olması, 2020’de ise 218.7 milyara çıkması bekleniyor. 2019 yılında sosyal güvenlik kuruluşlarına yönelik bütçe transferinin GSYH’ya oranının önceki yıllara göre artarak, yüzde 4.5 olması bekleniyor ki, bu oran 2017’de 4.26, 2018’de 3.98’di. 2014 yılında emekli aylıklarının GSYH’ya oranı yüzde 7.1 iken, 2018’de bu oran yüzde 8.1’e çıkmış; 2019’da ise 9.7’ye çıkması bekleniyor. 2020’de ise beklenti yüzde 9.5 olması. 2020’de sosyal güvenlik kuruluşlarının toplam gelirlerinin 460 milyar lira, giderlerinin ise 510 milyar lira olması öngörülüyor.
Daha çarpıcı veri ise aktif-pasif oranı. Çalışanların, emeklileri finanse etmesine aktif-pasif oranı deniyor. Bu konuda ideal oran 4 çalışanın bir emekliyi finanse etmesi. Bizde hiçbir zaman bu oranlara çıkılamadı ama 2000’lerde bu oran 2 iken bugün 1.79’larda. Yani, 1.79 çalışandan alınan primler ile sadece bir emekliyi finanse ediliyor. Önemli bir veri de emekli aylığı bağlama oranı. İşin çok tekniğine girmeyeceğim, kişiler çalışırken aldıkları maaşın tamamını emekliliklerinde alamıyor. Aylık bağlama oranı sigortalının statüsüne göre yüzde 50 ile yüzde 70 arasında değişiyor.
ÖZEL EMEKLİLİKSİZ OLMAZ
Büyük resim işte bu. Elbette bu tabloda geçmişte uygulanan erken emeklilik sistemleri, yüksek aylık bağlama oranlarının da etkisi büyük. Sizce bu durum sürdürülebilir mi? Hadi bugün yarın sürdürdük, bundan beş, on sene sonra ne olacak? Bu bir kısırdöngü. Emekliye çalışırken ki hayat standardını düşürmeden emekli geliri sağlayamazsak, emekliler çalışmaya devam eder; bu sefer istihdamı artıramayız ve aktif/pasif oranı bozulmaya devam eder. Ne mi demek istiyorum? Adına ister tamamlayıcı emeklilik, ister bireysel emeklilik, ister mesleki emeklilik deyin; biran önce, kalıcı ve sürdürülebilir ve sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı bir özel emeklilik sistemine geçmemiz gerekiyor. Bu iş öyle tasarruf için falan da olmamalı, sadece emeklilik için olmalı. Konut, evlilik gibi konular için zaten bizim mevcutta konut hesabı, çeyiz hesabımız. Hiç olmazsa bugün yeni işe başlayanlar için böyle bir sistemi kurgularsak gelecekte sosyal güvenlik açısından kafamız daha rahat olur.
Dünyanın hemen hemen tüm ülkelerine bakın, -buna İskandinav ülkeleri de dahil- çoğunda emeklilik yaşı 65 ve yine çoğunda devlet ve özel emeklilikten oluşan çalışanın, işverenin, devletin elini taşın altında olduğu üç basamaklı emeklilik sistemleri mevcut. Belki bu yazdıklarım bazı kesimlerin hoşuna gitmeyecek ama artık büyük resmi görmenin zamanı geldi.