Güncelleme Tarihi:
SOSYAL Güvenlik Kurumu Denizli İl Müdürlüğü’ne bağlı denetmenlerin, beş yıl önce eşinden boşanan H.A. adlı kadının yaşadığı eve gelerek, apartman görevlisine, “Kocası veya kocası dışında evine erkek alıp alıyor mu?” diye sorduğu ortaya çıktı. SGK, işlemi “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eşlerin maaş almasının önüne geçme amacıyla yapılan denetim” diye açıkladı. Ancak H.A. maaş almadığı ve talep etmediği için SGK’nın “durumdan vazife çıkardığı” anlaşıldı. H.A. da SGK hakkında tazminat davası açtı. Denizli İdare Mahkemesi, “Eşinden ayrı olarak hayatını idame ettiren davacı hakkında üçüncü kişilere yöneltilen bu tip soruların, Türk toplum yapısı dikkate alındığında son derece olumsuz izlenimlere sebebiyet vermeye açık olduğu, kişisel şeref ve itibarının, manevi bütünlüğünün zedelendiği” sonucuna vararak, SGK’yı 10 bin TL tazminat ödemeye mahkum etti.
EVE GEÇ GELİYOR MU?
Denizlili H.A. adlı kadın, eşinden beş yıl önce ayrılıp tek başına yaşamaya başladı. Bu arada, SGK İl Müdürlüğü’nde çalışan dört denetmen 15 Eylül 2014’te H.A.’nın evine gelerek, apartman görevlisi A.K. ile görüştü. Bir gün sonra denetmenler site yöneticisiyle telefon yoluyla görüşme yaptı. İki görüşmede de “H.A.’nın yalnız yaşayıp yaşamadığı, evine yabancı kişilerin girip girmediği, geç saatlerde girip sabah erken saatte çıkan erkeklerin olup olmadığı ve kadının çalışıp çalışmadığını” soruldu.
56’NCI MADDEYE DAYANDIRILDI
H.A. apartman görevlisi sayesinde durumdan haberdar oldu. SGK yetkilileriyle yaptığı yüz yüze görüşme sırasında H.A.’ya “anlaşmalı boşanma davası ile evliliğini bitirdiği için hakkında araştırmanın yapıldığı, kadınların anne-babalarından maaş almak için bu şekilde anlaşmalı boşandıkları ve konu ile ilgili istedikleri gibi araştırma yapabilecekleri” belirtildi. Ardından “mevzunun abartılacak yönünün olmadığı” söyledi. SGK’dan gönderilen 24 Eylül 2014 tarihli yazılı cevapta ise bu uygulama, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir” şeklindeki 56. maddesine dayandırıldı.
SGK’DAN MAAŞ ALMIYOR
Ne var ki H.A., eşinden beş yıl önce boşanmıştı ve bu sürede maaş ya da sosyal güvence bağlanması için SGK’ya başvurmamıştı. Bu nedenle avukatı Jülide Keleş Yarışan aracılığıyla tazminat davası açtı. Dava dilekçesinde, “H.A.’nın bu şekilde inceleme altına alınması, hakkında kuşku uyandırıcı sorular sorulması, yalnız yaşayıp yaşamadığı, evine kimlerin girip çıktığı, geç gelen erken giden erkekler olup olmadığı yönünde soruların yöneltilmesi kişilik haklarına saldırıdır ve anayasal koruma altındaki uluslararası hukukça korunan insan haklarına aykırıdır. Apartman yöneticisi, kapıcı ve komşuları nezdinde küçük düşürülmüş ve hakkında olumsuz yargılar oluşmasına, şayia çıkmasına neden olmuş, müvekkilin ruhsal dengesini ve sosyal yaşantısını bozmuştur” denildi. Denizli İdare Mahkemesi, 30 Nisan 2015’te H.A.’yı haklı bularak kadına 10 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi. Kararda, Anayasa’nın 20. maddesine göre “herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı” ifade edildi.
Keyfi müdahalelere
karşı koruyor
DAVA dilekçesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin sekizinci maddesinde de “Herkes özel yaşamına ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir” denildiği vurgulandı. Bu iki hükmün bireyi kamu makamlarının keyfi müdahalelerine karşı koruduğu ifade edilerek, “Bu hükümler devleti sadece müdahalelerde bulunmaktan kaçınmaya zorlamakla kalmaz; devlete negatif yükümlülüğünün yanında, saygı kavramına ilişkin olan pozitif yükümlülükler de getirir. Bu konuda hukuki düzenlemeler yapılması ve bireyin haklarını koruyucu mekanizmalar oluşturulması ve gerektiğinde özel tedbirlerin uygulanması, pozitif yükümlülükler arasında yer almaktadır. Şeref ve itibarı etkileyen sözel saldırılar karşısında devletin bireylerin maddi ve manevi bütünlüğüne etkili olarak saygı gösterilmesini sağlama şeklinde pozitif bir yükümlülüğü de vardır” denildi. Kararda, şöyle devam edildi: “Özel yaşam kavramı, belirli bir kalıba sokulamayacak ölçüde geniş bir kavramdır. Bu kavram kişinin maddi ve manevi bütünlüğünü içerir. Özel yaşam bazen bireyin fiziksel ve sosyal kimliği ile ilgili konuları kapsar. Kişisel şeref ve itibar da manevi bütünlük içerisinde ye alır. Kişisel itibar hakkı Anayasa’nın 20.maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi tarfından korunan özel yaşama saygı hakkının bir parçasıdır.”
Olumsuz izlenimlere
sebebiyet vermeye açık
DENİZLİ’deki olayda, apartman görevlisi A.K.’nin ifadesine bakıldığında, verilen yanıtlardan hangi soruların sorulduğunun anlaşıldığı ifade edildi. Kararda, “Davacının kocası veya kocası dışında evine herhangi bir erkek alıp almadığı yönünde sorular sorulduğu anlaşılmakta olup eşinden ayrı olarak tek başına hayatını idame ettiren davacı hakkında üçüncü kişilere yöneltilen bu tip soruların, Türk toplum yapısı da dikkate alındığında davacı hakkında son derece olumsuz izlenimlere sebebiyet vermeye açık olduğu, davacının kişisel şeref ve itibarının, dolayısıyla manevi bütünlüğünün zedelendiği, idarenin kötü işleyen bu eylemiyle davacının acı ve ızdırap duyması olayında hizmet kusurunun bulunduğu” kabul edildi.