Güncelleme Tarihi:
EMİNE Sabancı Kamışlı Türkiye’nin en güçlü 50 kadınından biri. Şevket Sabancı ve ailesi tarafından kurulan Esas Holding’in Kurucu ortağı ve Başkan Yardımcısı. Aynı zamanda ailenin başlattığı Esas Sosyal’in Kurucular Kurulu Başkanı. Emine Sabancı Kamışlı 32 yıldır çalışma hayatı içinde. Aynı zamanda sivil toplum örgütlerinde de aktif bir isim. Müthiş enerjik bir kişilik. Onu çok heyecanlandıran ve “geleceğe yatırım” olarak gördüğü Esas Sosyal’in 1 yılda geldiği noktayı ve yeni hedefleri konuşmak için Esas Holding’te buluştuk. Buluşmamızda Esas Sosyal kapsamında 1 Ocak’ta farklı Sivil Toplum Örgütleri’nde profesyonel olarak çalışmaya başlayan 5 genç de vardı. Kısaca hatırlatmakta yarar var. Esas Holding Şevket Sabancı tarafından 2000 yılında risk sermayesi şirketi olarak kuruldu. Farklı sektörlerde yatırımlar yapan Esas Holding Türkiye’nin ilk sermaye yatırım gruplarından. Medline’ın satın alınmasıyla yola çıkan grup, Pegasus’un alınmasından sonra yatırım holdingi olma yolunda ilerlemeye başladı ve çok kez de yazıldığı gibi Pegasus Holding’i uçurdu! Varlık yönetimi, özel girişim sermayesi ve gayrimenkul alanlarında yatırım yapan holdingin şemsiyesi altında Pegasus, Ayakkabı Dünyası, MAC Sportif, Bonservis, UN RoRo, Esaslı Gıda ve Medline Acil var.
2016’DA TÜRKİYE’YE ÇEKTİ
Kurulduğundan bu yana büyüyen grup kriz ortamında dahi yatırım yapılabilir şirketleri kaçırmıyor. Yabancı sermayenin Türkiye ilgisinin düştüğünün söylendiği bir dönemde 2016’ın ilk aylarında Esas Holding çatısı altındaki iki farklı yatırımı da yabancılara sattı. Peyman kuru yemişleri 110 milyon dolara, Mars Entertainment Group 800 milyon dolara yabancılara satıldı. Esas Holding yurt içinde ve yurt dışında yeni fırsatlar peşinde. Ve holding kurucuları bugüne kadar yaptıkları “hayır” işlerine ek olarak Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan “diplomalı işsizlik” konusunda Esas Sosyal’i başlattılar.
Holding’te “Esas Sosyal” sizin sorumluluğunuzda. Nasıl doğdu Esas Sosyal?
Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri işsizlik. Bir şirketin bu konuda yol açması zor değil mi? Aile olarak “sosyal sorumluluk alanında ne yaparız?” diye baktık. Hepimiz farklı hayır işleri yapıyorduk. Onlara da devam ediyoruz. Biz oturup konuştuğumuzda aslında 15 yıldır öncelikle istihdam yaratmaya çalıştığımızı gördük. Bunu aile olarak hep çok önemsedik. Biz farklı işler yapıyoruz. Ülke dışında iş yaparken de önce ülkemizi “genç dinamik nüfusuyla” anlatıyoruz. Çünkü biliyoruz, gençler bizim geleceğimiz, sigortamız. Bu yüzden de gençler moralli olmalı, moralli olmazlarsa motivasyon olmaz, motivasyon olmazsa üretemezler…Hepimizin üretmesi lazım. Bir de ben şuna çok inanırım. Bu işlerde yola çıkarken, “ben ne isterdim” diye de bakmak gerekiyor. Öyle de bakmaya çalıştık.
EN YÜKSEK ÜNİVERSİTELİ İŞSİZLİĞİ
Üniversite mezunları iş garantisi istiyor…Ancak üniversite mezunu işsizlik oranları çok yüksek…
- Bizim ülkemizde eğitim alındıkça işsiz kalınıyor gibi bir durum var. Bunu değiştirmemiz şart. Üniversite mezunları arasında işsizlik oranı çok yüksek. Genel işsizlik daha düşük, üniversiteli işsizlik daha yüksek. Yüzde 28.5 diplomalı işsiz oranı.
Siz bu proje öncesinde araştırmalar yaptırmışsınız. O araştırmalarda ne çıktı? En önemli sorunlar neler?
- Bulundukları üniversite, fırsat eşitsizlikleri, iş deneyimleri yok…Bu da daha başlarken gençlerin moralini bozuyor. Bunlar önemli problemler ve biz de bunları nasıl ortadan kaldırırız? diye baktık. Benim de iki oğlum var, aşağı yukarı bu yaşlara gelmek üzereler. Ben onlardan da çok şey öğreniyorum. Bu proje için ben de sahaya indim. Odak çalışmaları yaptık. Türkiye’nin her yerinden her üniversiteden gence şans vermemiz gerekiyor. Herkesin farklı özellikleri var. İlk adımda İlk Fırsat diye başlattık projemizi.
İlk Fırsat yani ilk adımda size başvuran öğrenciler arasından seçtiklerinize STK’larda iş olanağı sağlıyorsunuz. Neden STK’lar?
- Sivil Toplum’da ciddi iş olanakları var ve gençler için çok öğretici. İlk adımda STK’larda işe başlamalarını uygun gördük. Çünkü STK’lar unutuluyor, STK’lar da reel bir sektör. Oralarda kendilerini geliştiriyorlar. 1 yıl oralarda çalıştıktan sonra daha önceden saydığımız problemleri bertaraf etmiş oluyorlar. Özgüvenleri artıyor. Sosyal fayda da yarattıkları için tatmin de oluyorlar.
Ne kadar kaynak ayırdınız bu işe?
Biz 5 yıl için 20 milyon lira ayırdık. STK’lara gençlerin maaşlarını ödüyoruz. Onlar bu süre içinde eğitimlerden de geçiyorlar, yurtdışı kurs olanaklarını değerlendiriyorlar. Yalnızca iş değil. Bu sene 15 pozisyon için 9 STK ile çalıştık. 2017 yılında 15 gençten 30 gence çıkacağız. STK sayısı da artacak.
ALTIN PARAŞÜT SORUNU VAR
Özel sektörde 3-5 şirketin çabası yeter mi?
Çok büyük bu sorun. Eğitimli gençler evde oturuyor, çoğu mezun olunca önerilen maaşları beğenmedikleri için işe başlayamıyor…-Reformu sadece devletten beklemememiz lazım. Kafa yapımızı değiştirmeliyiz. Biz öğrencilere, yeni mezunlara, ailelere de sorular sorduk. Türkiye’de bir hep altın paraşüt var ailelerin sunduğu. “Kızım ben ilkokul mezunuyum, sen gittin üniversiteleri okudun, gidip 2000 liraya mı çalışacaksın?” diyorlar. “Başka iş bulursun” diyorlar. Aileler çocukları rahat bırakmalı.
Gençler kendileri karar verse değişir mi?
-Gençlerin hepsi bizden akıllı. Onlara güvenmeliyiz. Bizim farkımız tecrübemiz. Tecrübe her zaman geleceğin garantisi değildir. Tecrübe eskiye bakar. Mühim olan kapının açılması, bakalım kapı açılsın içeri girsinler. Eğitim sistemimiz de düşünmeye yönelik olmalı. “Devlet baba bunları yapsın” demeden de yapmalıyız. Devlet işsizliği önlemek için fonlar da ayırdı. İşkur’un yaptıkları tam duyulmadı. Belki bunlar daha erişilir olmalı. Muazzam bir gençliğimiz var, onlar da risk almalı. Üniversiteyi bitip hayata hemen atılmalı. Hep derler su, şeker, yağ, irmik var fakat helva olmuyor. Onu devlet yapsın, bunu Emine yapsın diye bakılıyor. Sen ne yapıyorsun? Çaba olmadan sonuç alınmıyor. Biz herkesi buna çağırıyoruz. Biz bir yerden başladık. Gençlere güveniyoruz.
BAŞKA ŞİRKETLER DE ARAMIZA KATILSIN
Ne olacak 5 yıl sonra?
Hayalimiz şu, bu projeyi evet biz başlattık ama bizim değil. Biz güzel şeyler yapalım başka şirketler de gelsin onlar da aynı yolla gençleri desteklesinler istiyoruz. Bu iş elele verirsek büyür. Biz gençleri diğer şirketlerle de buluşturalım onlar da bu yolla gençlere olanak tanısın isteriz. Mesela kadın günü yapılıyor, altın günleri yapılıyor. Sonra bu kadınlar geliyor, bir tanıdığına iş var mı? diye soruyor. Bu altın günlerini yapmak yerine bir gencin önünü açmak çok daha iyi değil mi? Bir gencin bir işyerine girip deneyim kazanmasını desteklemek neden düşünülmüyor?
Siz biz yol açıyoruz diyorsunuz ve diğer şirketleri de çağırıyorsunuz…
Biz bilinç yaratmak istiyoruz. Herkes başta bize “bu iş çok zor” dedi. Gençler bize inandı. STK’larda nasıl çalışılacak kimse bilmiyordu. Şimdilerde proje anlaşılmaya da başlandı. Yaz ayları için global şirketler stajer alıyor. Mülakatlar, testler yapılıyor. 10 hafta çalıştırılıyorlar, beğendiklerine iş teklif ediyorlar. Hiç tanımadıkları bir kişiyi almaktansa denedikleri birini alıyorlar. Bir yıllık bir iş deneyimi genci bir adım öteye taşır. Bunu biz de yapmalıyız, şirketler de bize katılmalı. STK’larda gençlerin performansı izlenebilir ve o gençlere farklı iş olanakları doğabilir. Bu şirketler için de çok iyi olur. Çünkü bir yerde performansını izlediği birini işe daha kolay alırlar.
Başka şirketlerle de görüşüyor musunuz?
Farklı şirketlere de anlatmaya başladık. Gönlümüz bu sayının çok artmasından yana.
KENDİMİ ALLAH’IN LÜTFU OLARAK GÖRÜYORDUM
Sanayici bir aileden geliyorsunuz, avantajlarla başladınız hayata…
- Evet avantajlar var ama avantaj aynı zamanda göreceli bir kavram. Güçlü aile ve iş imkanları var. Ama diğer yandan da “ben de yapmalıyım” stresi var. 2.5 yıl bizimle, ailemizle hiç ilgisi olmayan bir sigorta şirketinde çalıştım. Herhangi bir çalışan gibi çalıştım. Özgüvenim gelişti. London School of Economics’i bitirdiğimde kendimi iş dünyasına Allahın lütufu olarak görüyordum. Bence çoğu genç de okulunu bitirdiğinde kendini böyle görüyor. Sanıyorsunuz ki iş dünyası sizi bekliyor. Ayakların yere basması nötr ortamda sağlanıyor. Bizden sonraki nesillere de söylüyorum, olanağınız varsa da aile işinde başlamayın çalışmaya, bir yerlerde kendinizi ispatlayıp gelin.