Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Global Girişimcilik Kongresi'nde konuştu. Erdoğan'ın açıklamaları özetle şöyle: "Ülkemizin içinde ve yurt dışında sayısız defa elinde bir çanta ile yola çıkıp 5 – 10 yıl içinde çok ciddi cirolara sahip işletmeler kurmuş insanlarımıza rastladık. Her biri bir başarı hikayesi olan bu örnekler istisna değil oldukça yaygındır. İnsanlarımızın ruhunda var olan girişimcilik mayasını doğru yönlendirmelerle çok daha büyük başarılara dönüştürmemiz gerekiyor. Biz aynı zamanda maalesef her işimizi el yordamıyla yapma olan da bir milletiz. Halbuki dünyada ve ülkemizde her konuda olduğu gibi girişimcilik hususunda da çok ciddi bir birikim var. Bu birikimi değerlendirmeyi öğrenmek mecburiyetindeyiz.
'EKONOMİDE SINIF ATLADIK'
Geçtiğimiz 15 yılda yaptığımız reformlarla ülkemizi demokraside ve ekonomide adeta sınıf atlattık. Bu sayede Türkiye sadece 2006 yılından 2017 yılına kadar yaklaşık 180 milyar dolarlık uluslararası yatırım çekmiş bir ülkedir. Bu tabi her şeyden önce güvendir. Bu güven olmamış olsa bu 180 milyar dolarlık yatırımı küresel sermayeyi siz ülkenize çekemezsiniz. Bu başarının 2008 küresel finans krizine, Irak ve Suriye’de yaşanan hadiselere, 2013’ten bu yana kesintisiz maruz kaldığımız saldırılara, 15 Temmuz darbe girişimine rağmen elde edildiğini unutulmaması lazım. Daha stabil dönemle bu dönemi geçiriyor olsaydık ikiye üçe katlayabilirdik.
'İLK 10'A GİREN YATIRIMLAR VAR'
Yatırımlar dünyadaki tüm yatırımlar içerisinde bakıyorsunuz örneklemede ilk 10’a giren yatırımlar var. İşte şu anda bunlardan en önemlisi bu yıl sonuna doğru açılışını yapacağımız havalimanımız. İstanbul’da dünyanın bir numarası veya iki numarası olacak. Ve ilk açılışı itibariyle yıllık yolcu potansiyeli 90 milyon olacak. İkinci etap 2023’te orası bitecek. O bittiği zaman bu 150 milyon. Hatta hatta 200 milyona kadar bir yolcu kapasitesine ulaşabilecek. Herhalde dünyada bu şekilde bizim havalimanımızla birlikte üç tane var. Bunu biz mi yaptık? Hayır. Biz ufuk açtık ama girişimcilik ruhunu verdiğimiz, girişimcilerimizi teşvik ettiğimiz 5 tane girişimcimizi bir araya getirmek suretiyle onlar yaptı. Biz zaten göreve geldiğimizde 15 yıl önce, dedik ki biz devlet olarak tüccarlık yapmayacağız. Ticaretin içinde olmayacağız. Bu alandan çekiliyoruz, bu alanı girişimcilerimize bırakacağız. Ve bunu başardık ve bu oldu. İnanmayanlar vardı ama başarıldı. Geçtiğimiz yıl elde ettiğimiz yüzde 7,4 büyüme oranıyla G20’de birinci, OECD ülkeleri arasında ikinci sırada yer aldık.
'İSTİKRAR OLMASA KÜRESEL SERMAYENİN BURAYA GELMESİ MÜMKÜN DEĞİL'
Türkiye geçmişte G20 ülkeleri arasında yer alan bir ülke değildi. Ama şimdi yer alıyoruz. AB ortalamasının yüzde 2,4 olduğu dikkate alındığında Türkiye’nin büyüme başarısı daha da iyi anlaşılacaktır. Bu yıl kamu ve özel sektör yatırımlarının tutarı tarihinde ilk defa 1 trilyon lirayı aşacak. Bu da 2002 yılına göre 4 katlık bir artışı ifade ediyor. Milli gelirimiz de 4 katlık artışla 860 milyar dolara çıktı. Bu nereden nereye geldiğimizi göstermesi bakımından çok önemli.
Ve burada güven var, istikrar var. Bu istikrar bu güven olmamış olsa küresel sermayenin Türkiye’ye girmesi mümkün değil, kendi girişimcilerimizin de adım atması mümkün değil. Bu bir başka önemli gelişmeyi de sağladı. O da şu, kendi girişimcimiz üçüncü dünya ülkelerinde onlar da kendilerine ayrıca pazar bulma imkanı yakaladılar. Çünkü güçlüydüler. Karşı tarafa güven veriyordu, karşı taraf da onlara inanıyordu. İhracatımız 36 milyar dolardan 160 milyar dolara yükseldi.
'TURİZMDEN BEKLENTİMİZ YÜKSEK'
Turist sayımız 13 milyondan 32 milyon, turizm gelirimiz 12,4 milyar dolardan 26,3 milyar dolar seviyesine çıktı. Bu arada turizmde darbe girişimleri sebebiyle sıkıntılar yaşadık. Ama onu da aştık, aşıyoruz. Bu yıl turizmde beklentimiz çok yüksek. Turist sayısında inanıyorum ki 36 milyonu falan yakalayabiliriz. Şu anda özellikle ciddi manada işaretler geliyor 40 olur diye. Biz şimdi 36’ya kenetlendik, inşallah gökten ne yağar ki yer kabul etmez diyoruz, yola böyle devam edeceğiz. Döviz rezervlerimiz 17,5 milyar dolardan, bir ara 130 milyar dolara kadar çıktı. Ancak son dönemde bu rakam 110 milyar dolar seviyesine özellikle bu darbe girişimi ertesinde inmiş seviyede. Biz tekrar çıkartmaya muktediriz.
'ÜLKEM İÇİN 3 ÇOCUK İSTİYORUM'
Aramızdaki gençlerden birileri diğer gençleri kıskanmasın. Bütün ailelere en az 3 çocuk istiyorum diyorum ülkem için. Çünkü genç dinamik bir nüfusa ihtiyacımız var. Eğer genç nüfusa sahip olmazsak, bak dünya yaşlanıyor. Yarın biz de yaşlanacağız. Ekonominin temel taşı insandır. Bazen böyle ekonomide dersi verirken şöyle anlatırlardı. İnsan, emek, sermaye, yatırım. Tamam da bu anlattıklarınızın hepsi birbiriyle çelişkili. Bunların hepsinin temelinde insan yatıyor. İnsan varsa, emek var. İnsan varsa sermaye var. İnsan varsa yatırım var. İnsan yoksa bunların hiçbiri yok. Diğerleri insanın türevi. Yatırımı önce insana yapmamız lazım. Öyleyse diyorum ki genç nüfusa Türkiye’nin ihtiyacı var. Uluslararası camiaya da mesajımı vermiş oluyorum. İnsandan çekinmeyelim ve bütün bu girişimciliğin ruhunda da ne var? İnsan var. Öyleyse girişimci insanlara ihtiyacımız var.
'BÜYÜK REFORMLAR GEREKTİĞİNİN FARKINDAYIZ'
Türkiye sadece Asya ve Avrupa’nın geçiş noktası değildir. Ticaretten sanayiye eğitimden sağlığa turizmden tarıma kadar çok geniş bir alanda milyarlarca nüfusa ve çok geniş bir coğrafyaya hitap eden stratejik bir merkezdir. Hedefimiz ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmektir. Büyük hedeflerin büyük reformlar gerektirdiğinin farkındayız.
IMF ÖRNEĞİ
Geçmişte küresel politikalar, şirketler ön plandaydı. Ancak dünyanın tek bir merkezden yönetilemeyecek kadar büyük olduğu anlaşılmaya başlandı. Eski sistemin zaaflarından biri de ekonomiyle siyasetin birbiriyle çok fazla karıştırılmış olmasıydı. Türkiye olarak biz de bu sıkıntıyı yaşamış bir ülkeyiz. IMF ile yaptığımız anlaşmaların adeta ülkemizin siyasi olarak vesayet altına alınması noktasına gittiğini gördük. Davos’ta bir toplantı yapıyoruz, o zaman ismini vermeyeyim. Dönemin IMF Başkanı. Kendilerine o zaman 23,5 milyar dolar borcumuz var. Ben hafıza kaydını bir kenara itip konuşmam. Açık ve net konuşurum. Burada uluslararası camianın temsilcileri olduğuna göre açık konuşayım.
'IMF'İN RUHUNDA VASİYETÇİLİK VAR'
Kendisiyle konuşurken 23,5 milyar dolar borcumuz var. Ama onlar bizim ekonomimizle ilgili masaya oturup bunu konuşmuyor. Siyaseten de bizi idare etmek istiyorlar. Dedim ki bakın siz Türkiye’ye belli bir borç verdiniz, teşekkür ederim. Taksitleri alıyor musunuz? Alıyorsunuz. Zaman zaman hesapları gelip kontrol ediyor musunuz? Ediyorsunuz. Bunlar sizin doğal hakkınızdır. Ama siyaseten de idare etmek istersen bu ülkenin başbakanı benim, kusura bakma ona karışamazsınız. Şimdi IMF’nin ruhunda vesayetçilik var. Dünyanın zavallı garip ülkelerin bir çoğu bunların vesayetçi anlayışından kurtulamadıkları için onları inim inimi inletiyorlar. Biz borcumuz IMF’ye ödedik bitirdik. Ondan sonra ne oldu biliyor musunuz? 5 milyar avro bizden borç istediler. Arkadaşlar sordu, verin dedim. Bunlar şaşırdı, bu borcu almaktan vazgeçtiler. Bizim şu an IMF’ye bir kuruş borcumuz yok.
'DOLAR YERİNE ALTIN'
Şimdi borcumuzu ödedik anlaşmayı sonlandırdık. Bunu niye söylüyorum? IMF’yi kuran kim? Bu devletler. Mesela bir G20 toplantısında teklifim oldu. Niye borçlandırmaları dolarla yapıyorsunuz? Gelin buraya biz başka bir para birimi kullanalım. Ben diyorum ki, bu borçlandırmalar altınla olsun. Çünkü altının bu noktadaki ayarı hiçbir şeye benzemez. Biz dolarla, sürekli olarak dünya bir kur baskısı altında kalıyor. Devletleri ve milletleri bizim bu kur baskısından kurtarmamız lazım. Altın tarih boyunca hiçbir zaman baskı unsuru olmamıştır. Dolayısıyla altınla bu adım atılsın. Bazı emperyal ülkeler, Afrika’nın topraklarındaki altını elmasları gittiler oralardan topladılar. Oralara bir faydası oldu mu? Olmadı. İşte ben girişimci ruhunu insanlık için kullanan siz değerli dostlara bunu hatırlatmak istiyorum.
SURİYE'DEKİ SÜREÇ
Suriye’de 7 yıldır bir süreç var. Bu süreç içerisinde bu emperyal güçler acaba Suriye’den ne kadar insanı kendi ülkelerine çekip aldılar? Almadılar. Ama Türkiye 3,5 milyon insanı şu anda kendi ülkesinde barındırıyor, misafirperverliğini gösteriyor. Peki onlar ne yaptı? Geldiler, kimyasal silah dediler vurdular. O çocuklar bize geliyor, ne halde olduğunu ben görüyorum. Ama diğerleri bunu görmüyor. Ve tutturdukları tek şey var. “kimyasal silah kullanıldığı için vurduk” ben de diyorum ki niye sadece kimyasal silahı değerlendiriyorsunuz? Konvansiyonel silahı niye düşünmüyorsunuz? Konvalsiyel silahla ölenleri bir kenara koy, sadece kimyasal silahla öldürülenlere bak. Böyle adalet olur mu? Bunu bir çok kez gündeme getirdiğimiz halde kimsenin umurunda değil. Diğeri basit çünkü. Biz diyoruz ki gelin bu dünyada yeni bir barışın temelini atalım. Rastgele bu ülkelere bombaları yağdırmayalım. Bunun bedelini çıkarttığını zaman bu kadar büyük rakamların kullanıldığı, öbür tarafta sefaletin yüzdüğü dünya bizim için reva mıdır? Lafa geldiği zaman barış, barış, barış. Gel vur burayı sonra barış de. Olmaz olsun böyle barış.
'KİMSE BİZE SUS DİYEMEZ'
Sayın Trump da ifade etti. Trilyonlar konuştu ta eski Bush, baba Bush değil, oğul Bush. Göreve geldiğimde Amerika’nın başı oydu. İlk Irak’ı onunla vurdular. Oradan daha sonra Obama, aynı şekilde devam. Bir çok şeyleri yine konuştuk. Bu konuda deneyimli tecrübe, kitabımız oluşuyor. İnşallah kaleme alacağız, gerçekleri ortaya koyacağız. İstiyoruz ki dünya bunları girişimci ruhunda farklı şekilde yoğursun. Avrupa’nın mülteci göçü karşısında yaşadığı panik ve insanlık dışı önlemleri unutamayız. Bizim 911 km sınırımız var. İlk vurdukları yer biz oluyoruz. Kimse bize sus diyemez. 12 bin km mesafeden buraya niye gelinir? Öbür taraftan bakıyorsunuz Avrupa’dan buraya vurmak için niye gelinir? Bunların hepsi düşündürücü. Kimseyi zalimlerin insafına, denizlerde boğulmaya terk etmeden herkese kapılarımızı açtık. Bu insani tutumumuzdan asla taviz vermedik. Bununla kalmadık, ülkemize gelen mültecilerin sebebi olan, tehditlerin kaynağı durumundaki terör örgütlerinin üzerine de kararlılıkla gittik.
'BÖLGEDEKİ BARIŞ OPERASYONLARINI SÜRDÜRECEĞİZ'
Türkiye’nin kimsenin toprağında gözü yoktur. Yaptığımız operasyonların iki amacı vardır, birincisi ülkemize yönelik tehditleri ortadan kaldırmaktır, ikincisi mülteciler için Suriye’de güvenli huzurlu bir bölge oluşturmaktır. Güvenli hale getirdiğimiz Suriye topraklarına binlerce mülteci geri dönmüştür. Şimdi Afrin’de en az onun kadar dönecek. Biz bölgedeki barış operasyonlarını sürdüreceğiz.
Bize de benzer çelmeler taktılar. Mesela İHA istedik, silahlı İHA istedik. Batı şunu söyledi, ‘kongreden izin çıkmıyor’ dediler. Ama istediğiniz yere istediğiniz izni çıkarıyorsunuz. Ama Türkiye’ye gelince çıkmıyor. Bu tür komşular bizi ev sahibi yaptı. Şimdi bunları biz üretir hale geldik. Diğerleri de üretecek. Ali Sabancı Pegasus’unu inanıyorum ki yurt dışından almayacak. Ali Bey mesele bu, bunun adımını da atmamız lazım. Girişimci diyoruz ya bunun adımını da atmamız lazım.
Yerli otomobil konusunda 5 girişimcimiz adımını attı. Ve 5 girişimcimizle yüzde yüz yerli otomobilimizi kendimiz üreteceğiz. Ama uçağımızı da üreteceğiz. İstanbul, Ankara Ali beyin işaret ettiği husus çok önemli. İstanbul bizim için girişimcilik ruhunun en önemli merkezi. Ama bunun koordinasyonunda da tabi ki Ankara önemli bir merkez durumunda. Dolayısıyla bunların hepsi değerlendirmeye takdire şayan tavsiyelerdir.
Hepinize İstanbul'a hoş geldiniz diyorum. Ama sadece buraya kapanıp kalmayın. İstanbullumuz'u gezip dolaşırsanız tabi ki çok daha isabetli olur diye düşünüyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR