Güncelleme Tarihi:
TÜSİAD Başkanı Yalçındağ, World Energy Outlook 2009 raporu Türkiye tanıtım toplantısına katıldı.
Toplantıda bir konuşma yapan Yalçındağ, World Energy Outlook 2009 Türkiye sunumunun, 2030 yılına kadar uzanan bir zaman perspektifi içinde dünyada, Türkiye’yi nelerin beklediğine ilişkin bir ufuk turu yapılmasına imkan sağlayacağını kaydetti. Yalçındağ, “Türkiye’nin enerji vizyonu, arz güvenliğinin sağlanması, liberalizasyon ve iklim enerji entegrasyonu unsurlarından oluşan bir üçgen üzerine inşa edilmelidir. Bu da ülkemizde, ancak rekabet ve yatırım ortamını kuvvetlendirecek yapısal reformların gerçekleştirilmesi yönündeki siyasi irade ve özel sektör işbirliği ile mümkün olacaktır” dedi.
Enerji açığının henüz oluşmadığı bu dönemde yatırımların önünün açılmasının, uzun vadede enerji sıkıntısına girilmesini engelleyeceğine dikkat çeken Yalçındağ, yeni yatırımlar için başta devlet finansmanının ve özel sektörün yatırımları için uygun bir yatırım ortamı yaratılması gerektiğini kaydetti. Yalçındağ şöyle konuştu:
“Gerekli enerji yatırımlarının özel sektör tarafından yapılarak Türkiye’nin dünya enerji piyasasında arzu edilen yere gelmesinin bir diğer koşulu da enerji sektöründeki liberalizasyon sürecini hızlandırmaktır. Türkiye’de enerji piyasalarının serbestleşme süreci öngörülen şekilde işlememiş, elektrik ve doğalgaz piyasalarının serbestleşmesini öngören kanunlar arzu edildiği şekilde uygulamaya konulamamıştır. Rekabetçi ve işleyen enerji piyasalarının oluşturulması için bu piyasalarda özel sektörün payı artırılarak, kamunun payı azaltılmalıdır. Bu durum, etkili denetim ve gözetim mekanizmalarının tesisini de zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede, kamunun bir piyasa oyuncusu olmaktan çıkarak düzenleme ve denetleme görevlerini etkili bir şekilde yürütmesi gerekmektedir.”
ENERJİ SEKTÖRÜNÜ ULUSLARARASI ARENEDA ANA İŞBİRLİĞİ ALANI OLDU
21’inci yüzyılda artan küreselleşmeyle birlikte, ekonomik gelişmenin, enerji güvenliğinin sağlanmasının ve sürdürülebilir çevre politikası konularında ülkelerin karşılıklı bağımlılıklarının arttığına dikkat çeken Yalçındağ, bu durumun enerji sektörünü ulusal ve uluslararası arenada ana işbirliği alanlarından biri haline getirdiğini kaydetti. Yalçındağ, “World Energy Outlook 2009 Türkiye sunumunun, 2030 yılına kadar uzanan bir zaman perspektifi içinde dünyada, bizi nelerin beklediğine ilişkin bir ufuk turu yapma imkanı sağlayacak” dedi.
Enerji arz güvenliğinin sağlanması ve küresel iklim değişikliğiyle mücadele zorunluluğunun, ülkelerin ortak bir konu ve ortak bir piyasada bir araya getirdiğini belirten Yalçındağ, Türkiye’nin de enerji vizyonunu en iyi şekilde çizebilmesi için, küresel alandaki gelişmeleri çok yakından takip etmesi gerektiğini kaydetti.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN BOYUTLARI DAHA CİDDİ OLACAK
Uluslararası Enerji Ajansı’nın son raporunun mesajının çok açık olduğunu, ifade eden Yalçındağ, yıllardır süregelen enerji politikaları devam ettiği taktide iklim değişikliğinin etkilerinin daha ciddi boyutlarda olacağını söyledi. Yalçındağ, “2012 yılında sona erecek Kyoto Protokolü sonrasında, yeni iklim rejiminin çerçevesi, Kopenhag Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 15. Taraflar Konferansı’nda belirlenecektir. Kopenhag'da siyasi bir karar alınması ve takip eden süreçte de, hukuki bağlayıcılığı olan bir anlaşmanın ortaya konulması beklenmektedir. Tüm ülkelerin katılımıyla, ‘ortak fakat farklı sorumluluklar’ ilkesi çerçevesinde bir anlaşmaya varılacağını ümit ediyoruz. Bu çerçevede, Kopenhag’da küresel, kapsamlı, gerçekçi, hakkaniyetli ve farklı ulusal şartlara ve imkanlara sahip ülkelerin de yer almasını sağlayacak bir anlaşmaya varılmasını arzu ediyoruz” dedi. Yalçındağ, bu kapsamda, Türkiye’nin de ekonomik, sosyal ve endüstriyel gelişmişlik seviyesini gözeterek, hızla seyreden emisyon artışını azaltmak için önlemler almasının beklendiğini belirtti.
Tüm dünyada toplam küresel sera gazı emisyonlarının üçte ikisinden enerji sektörünün sorumlu olduğunu söyleyen Yalçındağ, Bu durumun enerji sektöründe bir dönüşümü zorunlu kılmakta olduğunu, ciddi yatırımlar gerektiren bu dönüşüm ise hiç kolay olmayacağını kaydetti.
ENERJİ VERİMLİLİĞİ
Türkiye’nin küresel iklim değişikliğiyle mücadele ve düşük karbonlu ekonomiye geçiş sürecinde gerek arz güvenliğinin sağlanması, gerekse ekonomik büyüme için en önemli aracın enerji verimliliği olduğunu söyleyen “Enerji Bakanlığı verileri uyarınca ülkemizde, bina sektöründe yüzde 30, sanayi sektöründe yüzde 20 ve ulaşım sektöründe yüzde 15 olmak üzere yaklaşık 7.5 milyar TL değerinde enerji tasarruf potansiyeli bulunmaktadır. Bu bağlamda enerji verimliliğinin sağlanmasını amaçlayan ve sürdürülebilir kalkınma prensipleri çerçevesinde bir ulusal enerji vizyonu oluşturulmasını desteklemektedir” şeklinde konuştu.
25 YIL İÇERİSİNDE DÜNYA ENERJİ TÜKETİMİ YÜZDE 50’NİN ÜZERİNDE ARTACAK
Gelecek 25 yıl içerisinde dünya enerji tüketiminin yüzde 50’nin üzerinde artacağının tahmin edildiğini belirten Yalçındağ, “Uluslararası Enerji Ajansı projeksiyonlarına göre, 2020 yılına kadar Türkiye’de enerji tüketimi, dünya ortalamasının da üzerinde artacaktır. Bu durum, enerjide arz güvenliğinin sağlanmasını, ülkemizde ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği açısından zorunlu hale getirmektedir. Unutmayalım ki, Türkiye petrol ve doğal gaz enerji kaynakları bakımından sınırlı ve ithalatçı bir ülkedir. 2008 yılında enerji tüketiminin yüzde 70’inden fazlasını enerji ithal ederek karşılamıştır. Bu oran, kaynak çeşitliliğinin sağlanması ve enerji ihtiyacının mümkün olduğunca yerli kaynaklardan karşılanması zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Bu çerçevede, petrol kaynaklarının aranması, geliştirilmesi ve üretilmesini temin edecek şekilde Petrol Kanunu güncelleştirilmelidir. Ancak burada daha da önemli olan yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının özendirilmesidir” ifadesini kullandı.
“ENERJİ'DE 2020 YILINA KADAR 100 MİLYAR DOLARIN ÜZERİNDE YATIRIM İHTİYACI"
2008 yılı TEİAŞ üretim kapasite projeksiyonları sistem güç yedeklerinin 2009 yılında bile yetersiz kalabileceği yönünde olduğunu belirten Yalçındağ, yaşanan kriz sonucunda bu tahminlerin 2013’e ertelendiğini kaydetti. Yalçındağ, “2009 yılında yüzde 6.2 daralması beklenen Türkiye ekonomisinde, bu yıla ilişkin elektrik talebinin ise sadece yüzde 2 küçüldüğü tahmin edilmektedir. Mali krizden çıkış ile birlikte, enerji sektörünün GSMH’nın üzerinde bir artış gösterdiği de dikkate alındığında, önlem alınmadığı takdirde orta vadede bir arz açığının yaşanması muhtemeldir. Enerji Bakanlığı 2020 yılına kadar 100 milyar doların üzerinde yatırım ihtiyacını ortaya koymuştur. Bu oranın büyük kısmı ise elektrik sektöründeki ek kapasite yatırımlarına yöneliktir” dedi.