Oluşturulma Tarihi: Haziran 03, 2006 00:00
YİK toplantısında bir kez daha hükümete yüklenen TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı, bugüne kadar yapılan her eleştirinin "hükümete karşı düzenlenmiş bir komplo" olarak görüldüğünü söyledi. Laiklik konusuna değinen Sabancı, Başbakan Erdoğan’ın sözlerine atıfta bulunarak "Bizden olanlar ve olmayanlar" çizgisinin her gün biraz daha derinleştirildiğini belirtti.
TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) bu yılın ilk Yüksek İstişare Konseyi toplantısında, eleştirilerin merkezi yine hükümet oldu. TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı, yönelttikleri her eleştirinin "hükümete karşı düzenlenmiş bir komplo" olarak görüldüğünü vurgularken, gündemin laiklik eksenin cepheleşmeye yol açacak konularla doldurulduğunu dile getirdi. Dini refenanslı konuların gündeme taşındığını, laiklik tanımının eleştiriye açıldığını hatırlatan Sabancı, "Bizden olanlar ve olmayanlar çizgisi her gün biraz daha derinleştirildi" diye konuştu.
ELEŞTİRİ VE UYARI ELZEM: Sözlerine "İçinde yaşadığımız günler önümüzdeki yılları etkileyecek gelişmelere sahne oluyor" diye başlayan Sabancı, "Bu gelişmeleri dikkatlice değerlendirmek, bazı noktalarda eleştiri ve uyarı görevimizi yerine getirmek elzem gözüküyor" dedi. Sabancı, TÜSİAD olarak 2005 yılı sonuna kadar kamuoyu önünde, Türkiye ekonomisinin kaydettiği ilerlemeler, AB sürecinde elde edilen başarılar konusunda "takdirde cömert", karşı karşıya olunan risklere işaret etme, eksiklikleri gösterme ve eleştirme konusunda da "son derece temkinli" davrandıklarını söyledi.
TEPKİLERİ HERKES BİLİYOR:Hükümet ile gerginliğe yol açan aralık ayındaki YİK toplantısından bu yana ise eksikleri, yanlışları daha belirgin biçimde dile getirdiklerini hatırlatan Sabancı, "Genelde eleştirilere gösterilen tepkileri hepiniz biliyorsunuz" diyerek, sözlerine şöyle devam etti: "Yapılan her eleştiri ’hükümete düzenlenmiş bir komplo’ olarak görüldü. Laiklik ekseninde cepheleşmelere yol açacağı ayan beyan belli olan konularla Türkiye’nin gündemi dolduruldu. Örneğin, eğitimde çağdaş Türkiye’nin ihtiyacı olan reformların içeriğini tartışmak yerine dini refanslı konular gündeme taşındı ya da laiklik konuları üzerine tartışmalar açıldı. ’Bizden olanlar ve olmayanlar’ çizgisi, her gün biraz daha derinleştirildi."
İTİBAR EROZYONUNA UĞRADIK: Bütün bunların "kendi içimizde" kalmadığına, dünya medyasında yankı bulduğuna dikkat çeken Sabancı, "Türkiye’nin son üç yıldır yükselen itibarı yavaş yavaş erozyona uğramaya başladı. Bu da ülkemizle ilgili risk algılamasını olumsuz yönde etkiledi" diye konuştu. AB ile entegrasyona hazırlanan Türkiye’nin eğitim ihtiyacını ve reformların hızla devreye sokulması gerektiğini vurgulayan Sabancı, sözlerine şöyle devam etti: "İhtiyaçlarımızın, laiklik tartışmalarının gölgesinde kalmasına izin vermemeliyiz. Laiklik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumsal yapısına ve tüm toplumsal hücrelerimize derinlemesine nüfuz etmiş ve özümsenmiş bir yaşam biçimidir. Bu yüzden zaman zaman dünya basınında dile getirilen endişelerin yerinde olmadığını, bu temel değerimizin değişikliğe uğramayacağının güvencesinin bizzat Türk insanı olduğunu da burada yeri gelmişken burada yeri gelmişten dile getirmek istiyoruz."
Dalgalanmayı hazmetmeden bir de seçim şoku yaşayamayızÖMER Sabancı, "Ekonomide son günlerde yaşanan dalgalanma erken seçimi de kesin olarak gündemden çıkarmıştır, çıkarmış olmalıdır" derken, erken seçimi savunanlara şu mesajı verdi: "Etkiler daha tam olarak hazmedilmeden, bir de seçim şoku yaşamak hedefleri iyice bulanıklaştıracak ve ekonomide ciddi bir geriye dönüş tehlikesi yaratacaktır."
Yeni bir erken seçimin, siyasi ve ekonomik sorunları daha da ağırlaşmış olarak bir sonraki döneme taşıyacağını savunan Sabancı, sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye her sıkıştığında seçime başvuran bir ülke olmaktan çıkmalı. Onun yerine toplumsal uzlaşma kültürü geliştirilmeli. Bu hükümetin, devletin, toplumun, hepimizin sorumluluğu. Toplumsal uzlaşma yolunda atılacak her adım hükümetin inandırıcılığını ve Türkiye’nin itibarını artıracaktır."
GÖVDEMİZ TAŞIN ALTINDA: Gelebilecek eleştirilere karşılık olarak da "Türk iş dünyası olarak bu dönemde görevlerimizin bilincindeyiz" diyen Sabancı, "Yalnız elimiz değil, gövdemiz taşın altında. Bu ülkenin geleceğine inanıyoruz ve bu inancımız öncelikle kendimize olan güvenden kaynaklanıyor" dedi.
Şok dalgasının izi ne olacak bilmiyoruz
KÜRESEL planda yaşanan olumsuz gelişmelerden AB ve IMF çıtasına rağmen Türkiye’nin diğer yükselen ülkelere göre daha fazla etkilendiğine dikkat çeken Ömer Sabancı, yaşanan güçlü "kaçış"ın sadece "yüksek cari açığın yarattığı risk beklentisi" olarak açıklanamacağını savundu.
DOLAYLI FAYDA: Siyasetin hassas konularının ekonomideki gidişatı olumsuz etkilemesinden bir süredir endişe duyduklarını söyleyen Sabancı, "Tüm dünyayı etkisi altına alan dalgalarmalar, bizi diğerlerinden daha fazla sarsarken, hiç değilse bu alanda ne kadar güven yitirmiş olduğumuzu somut olarak ortaya sererek, dolaylı bir fayda yarattı" dedi.
DENGELER DEĞİŞECEK: "Bu şok dalgasının ekonomide ne derinlikte bir iz bırakacağını henüz bilmiyoruz" diyen Sabancı, bunun tam olarak söylenebilmesi için piyasaların durulması gerektiğini kaydetti. "Makroekonomik dengelerin değişikliğe uğrayacağının" ise kesin olduğunu savunan Sabancı, bu nedenle istikrar politikalarının eskisinden daha büyük bir kararlılıkla sürdürülmesi gerektiğini vurguladı.
TÜSİAD, isim vermeden ’Çelik ve Dinçer gitmeliydi’ uyarısı yaptıTÜSİAD’ın eleştirilerinden biri de, AKP’li bazı isimlerin her şeye rağmen korunması oldu. Ömer Sabancı, "Her partide, her hükümette ortaya çıkabilecek olumsuz görüntüler karşısında çoğunlukla tavırsız kalındı. Yıpranan ve yıpratan isimleri hangi kademede olursa olsun görevden uzaklaştırma yerine, onları her şeye rağmen koruma yoluna gidildi" dedi. Sabancı bir dizi AKP’liyi işaret ederken, bunların başında Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’in geldiği öğrenildi.