Ekobi: Kaportadan kaçtı, mimar oldu dünyaya ‘su kaydırağı’ kurdu

Güncelleme Tarihi:

Ekobi: Kaportadan kaçtı, mimar oldu dünyaya ‘su kaydırağı’ kurdu
Oluşturulma Tarihi: Kasım 08, 2005 00:00

Kaportacı çıraklığını bırakıp eğitime dönen, sonra mimar olup çıkan Enver Pakiş’in 1976’da kurduğu cam elyaf takviyeli polyester imalathanesi, dünyanın en büyük ‘kaydırak fabrikalarından biri’ oldu. 70 ülkede binden fazla ‘kaydırak projesine’ imza atan Polin bu yıl ABD’ye de ihracata başladı.

YUGOSLAVYA Sancak’tan 1958’de İstanbul’a göç eden Enver Pakiş, ‘kaportacı çırağı’ olmaya isyan etti ve okuyup mimar oldu. Enver Pakiş, 1976’da cam elyaf takviyeli polyesterden (CTP) inşaat malzemeleri üretmeye başladı. 1987’ye kadar su depoları, folluk, otobüs klima kabinleri, tarım ilaçlama depoları üreten Enver Pakiş’in firması Polin Su Parkları ve Havuz Sistemleri A.Ş.’nin kaderi turizme adım atınca değişti. Enver Pakiş, 1987’de Robinson Club’ın Pamfilya Tatil Köyü’ndeki ‘açık alan çatı sorunu’nu CTP ile çözünce turizmciler tarafından keşfedilir. Ardından ‘oteller için kaydırak imalatına’ başlar.

SAVAŞÇI BÖLGEDENİZ:

Enver Pakiş şöyle başlıyor anlatmaya: ‘Biz Sancak Bölgesi’nden geldik. Orada Osmanlı ruhuna sadık insanlar yaşar. Srebrenikalıyım. Sancak Bölgesi savaşçıdır bizim orası da en savaşçıdır. Son Bosna Savaşı’nda da öyle oldu. Dedem de öyleydi. Sırplar gelince arazilerine güvenmiş ama sonra da komünistler gelince onlara da katılmadı ve onlar da arazilerini almışlar. Yani benim dede fazla Osmanlı’ydı. Ailemin bir kısmı 1928’de gelmiş. 1958’de de ben 14 yaşındayken Türkiye’ye geldik.’

DOLAPDERE’DE KAPORTACI OL:

Enver Pakiş Türkiye’ye geldiğinde Türkçe bilmediği için ailesi okumasını düşünmemiş ve Dolapdere’de bir Ermeni ustanın yanına kaportacı çırağı olarak vermiş. Pakiş, ‘Ben orada çalışmaya başladım. Çok güzel arabalar gelirdi, sahipleri çok zengin. 14 yaşındaydım. Dayım da oto boyacısıydı. Beni kaportacı yetiştirip birlikte çalışırız diye düşünmüş. Ancak ben kitap okumayı çok seviyordum. Bütün Rus ve Fransız klasiklerini okumuştum. Sürekli de tahsil yapmak istiyordum’ diyor ve kaportacıdan ayrılışını şöyle anlatıyor: ‘Bir gün bizim usta bir arabayla uğraşıyor. Arabanın altına girmiş, didiniyor. Onu bir süre izledim ve sonra kendi kendime kesin bir karar aldım. Dedim ki ‘Ben bu işin kralı olsam yine bu arabaların altında olacağım tıpkı ustam gibi. Bunu istemiyorum. Mutlaka okumalıyım.’ Hafta sonunu bekledim, haftalığımı aldım ve Tekirdağ’daki ailemin yanına gittim. ‘Neden geldin’ dediler. Ben de ‘Okuyacağım, bir yıl sınıfta kalırım Türkçe’yi öğrenirim ama okurum’ dedim. Beni Tekirdağ Namık Kemal Lisesi’ne kaydettiler. Liseye başladım ve ilk dönem edebiyat ile kompozisyon zayıf geldi öteki dersler çok iyi. İkinci dönem onlar da kurtuldu ve ben o yıl birinci olarak sınıfı geçtim. Liseyi bitirdiğimde üniversitelerin sınavlarına girdim, hepsini kazandım. Aile büyüklerim mimarlığı tavsiye ettiler ve İTÜ mimarlığa yazıldım. Orayı da devre kaybetmeden bitirdim.’

Ayda 3 bin metrelik kaydırak yapabiliriz

POLİN Su Parkları ve Havuz Sistemleri A.Ş. Pazarlama Müdürü Şöhret Pakiş, Polin’in ayda 3 bin metrelik üretim kapasitesine sahip olduğunu söylüyor. Pakiş, ‘1989’da İsviçreli Klaler ile ortak çalıştık. 1994’e kadar tüm Avrupa’daki su kaydıraklarının üçtebirini biz ürettik. Sonra ayrıldık ve Polin markasıyla üretime önem verdik ve Polin olarak 1989’da Kaş Aquapark Otel’i, Dedeman Aquapark’ı yaptık. 1992’den itibaren Alman Roigk Gmbh ile çalışmaya başladık. 1995’te Kanada’nın Whitewater firmasıyla üretim anlaşması yaptık. Türkiye’de ve dünyada 1000 civarında porjeye imza attık. Almanya, İtalya, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, Rusya, İsveç, İngiltere, Finlandiya, ABD, Kanada ve Fransa’da liderler arasındayız. 2004’te Güney İtalya’da (Rossano) kurdğumuz 295 metrelik 2 metre genişlikteki yarı açık kaydırak, dünyanın en uzun kaydırağı oldu. Bu yıl ciromuz 10 milyon doları aşacak bunun 8 milyon dolarını ihracattan sağlıyoruz. Gelecek yıl hedef 12 milyon dolar.’

Pirelli’de çalıştım memleketi dolaştım

Mimar olduktan sonra bir yıl bağımsız çalışan ve askerliğini tamamlayan Enver Pakiş, Pirelli’ye girer. ‘Pirelli o dönemde ülke genelinde depo, teknik servis, satış yerleri açarak yayılıyor ve bu nedenle de inşaatları oluyordu’diyen Enver Pakiş, Pirelli’de 4 yıldan fazla çalışıp bu inşaat projelerini yönetir, uygular. Enver Pakiş şöyle devam ediyor: ‘Orada çok çalıştık ve tabii ki bir sonra inşaat işleri bitti. Bu bölümü kapattılar. Benim de tazminatımı ödediler, iş bulana kadar da maaş verdiler. Çok iyi bir şekilde ayrıldım. Tazminatımla bir daire bir de arsa aldım. Bağımsız mimar olarak çalışmaya başladım.’

Pamfilya’da çatı sorununu çöz, ne istersen verelim

ENVER
Pakiş, 1987’de Robinson Club tarafından yapımı tamamlanan Pamfilya Tatil Köyü’ndeki 8 bin metrekarelik ‘açık alan çatı işini’ yaparak turizm sektörüne yöneldiğini belirtiyor ve ilk işinin macerasını şöyle anlatıyor: ‘Pamfilya Tatil Köyü açılacak. Mimarı açık alanlarda üstü kapalı mekanlar çizmiş ama hepsini alüminyum ile kaplanacak şekilde planlamışlar. Buralarda kullanılacak alüminyum malzemenin ithalinde de önemli bir sorun çıkmış. Tesisin açılış tarihi ilan edilmiş ama alüminyum bulunamıyor. Beni duymuşlar. ‘Bu çatıları çözer misin, işi yetiştir ne istersen verelim’ dediler. Çatıları CTP’den yaptım. Kenan Evren Cumhurbaşkanı, Mesut Yılmaz Turizm Bakanı açılışa geldiler. ’

Ordu’da organik kivi üretimi hızla büyüyor

ORDU
Tarım İl Müdürü Sadi Sadıkoğlu, Ordu’da 2008 yılında yaklaşık 3 bin 200 ton organik kivi üretimi yapılmasının planlandığını söyledi. Sadıkoğlu, Karadeniz Bölgesi’nin ikliminin kivi üretimi için son derece uygun olduğunu anımsatarak, Ordu’da 1994 yılında başlanılan kivi üretiminden bu yıl 2 bin 500 dekar alanda 1500 ton ürün sağlandığını kaydetti. Sadıkoğlu, şunları kaydetti: ‘Üretim sahası sürekli genişliyor. Üretici fındığını sökmedi, ama mısır ektiği tarlasına kivi dikti. Atıl durumda bekleyen küçük arazilerini kivi ile değerlendirdi ve 14 yıllık süre içinde Ordu Türkiye genelinde en çok kivi yetiştiren il oldu. 2008 yılında ise yaklaşık 3 bin 200 ton organik kivi üretimi yapılması planlanıyor.’ Sadıkoğlu, 100 kilo fındık alınan yerden şuanda 3-5 ton arası kivi ürünü alınabildiğini, bunun da fındığın dönümünde elde edilen gelirin çok daha fazlasına geldiğini ifade etti. Karadeniz Bölgesi’nden Rusya ve Gürcistan’a geçmiş yıllarda yaklaşık 3 bin ton kivi sattıklarını bildiren Sadıkoğlu, Ordu’da ‘Kivi Üreticileri Birliği’ kurulması yönünde çalışmalara başlanıldığını da kaydetti.

Ruslar Sevi Bebe’nin kalitesini belgeledi

BEBEKLER
için ürettiği aksesuvarlarla uluslararası ün kazanan Sevi Bebe Moskova’da 18-21 Kasım tarihlerinde katıldığı MIR Detstra 2005 Fuarı’nda kalite ödülü kazandı. Firmanın sahibi Ali Rıza Alper, ‘Rusya pazarı çok önemli bir pazar. 19 ülkeden 370 firmanın katıldığı fuarda ürünlerimiz çok beğenildi ve ‘üstün kalite ödülü’ verildi’ dedi. Alper, bu ödülün Rus müşterileri için de önemli referans olduğunu belirterek, ‘Fuarda çocuk arabası, çocuk patiği ve bebe aksesuvarı gibi alanlarda kalite ödülleri verildi. Biz bebe aksesuvarı dalında üstün kaliteli bulunduk. Özellikle de mama önlüklerimiz çok beğenildi’ diye konuştu. LTS Tekstil Ürünleri Sanayi ve Ticaret’in sahibi Ali Rıza Alper Türkiye’de adını ilk kez ‘sünnet külodu’ üretimiyle duyurmuştu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!