Ekobi

Güncelleme Tarihi:

Ekobi
Oluşturulma Tarihi: Ekim 03, 2006 00:00

Almancı kardeşin kredisiyle Adıyaman’a mendil fabrikası

ADIYAMANLI
Ferhat Vural, Almanya’ya işçi olarak gönderdiği küçük kardeşinin kullandığı krediyle Adıyaman’da mendil fabrikası kurdu. 30 kişilik istihdamla ayda 175 bin ıslak havlu ve 300 bin adet ıslak mendil üreten Ferhat
/images/100/0x0/55ea399cf018fbb8f8727584
Plastik; Migros, Bim, Carrefoursa gibi büyük marketlere girmek istiyor.

DOĞU vilayetlerinin ’makus talihini’ yine Doğulu işadamları yenecek. Bu düşünceyle doğduğu yere, Adıyaman’a yatırım yapan Ferhat Vural, ayda 175 bin adet ıslak havlu ve 300 bin adet ıslak mendil üreten fabrikasını daha da büyütmek; şu anda 30 kişi olan istihdamını artırmak için mücadele ediyor. Ferhat Plastik Temizlik Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’nin sahibi Ferhat Vural şöyle başlıyor anlatmaya: "1963 Kahta doğumluyum. 16 yaşıma kadar köyde çiftçilik yaptım. 7 kardeşiz. İlkokulu köyde, orta ve liseyi de Kahta’da okudum. Rahmetli anne ve babam okur yazar değildi. Herhalde bu yüzden olsa gerek babam bizi okutmak için elinden geleni esirgemedi. Orta ve liseyi okumak için hergün 4 kilometre yol yürüyerek okula gittim. Çocukluğumu ve gençliğimi yaşadığım pek söylenemez. Çünkü ekonomik durumumuz hiç iyi değildi. Babamın vefatında lise son sınıftaydım. Benden küçük iki kardeşimi de alarak İstanbul’a gittim. İstanbul’da ıtriyat deposu, plastik, konfeksiyon, temizlik ve turizm gibi birçok alanlarda çalıştık. Otelde gece katipliği yaparken bir yandan da ÖSS’ye hazırlanıyordum. Böylece üniversiteyi kazandım ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdim."

HOCALARIM YOL GÖSTERDİ: Ferhat Vural, üniversiteyi okurken okulda çok iyi dostluklar kurduğunu belirtiyor ve iki hocasından çok destek gördüğünü anlatıyor. Vural şöyle devam ediyor: "Prof. Dr. Suat Gezgin ve Prof. Dr. Niyazi Öktem hocalarım başta olmak üzere hocalarımdan çok şey öğrendim. Bana yol gösterdiler. Girişimci yönüm ise liberal fikirleri tanıdıkça gelişti." Ferhat Vural, fabrikayı kurmalarına temel teşkil eden sermaye konusunda da şunları anlatıyor: "En küçük kardeşimizi Almanya’ya göndermiştik. Orada faizlerin çok düşük olduğunu söyledi ve kredi kullanabileceğini anlattı. Biz de ’eğer öyle bir imkan varsa krediyi kullan bize gönder, burada iş kuralım’ dedik. Kredi çekip gönderdi. Bu kredi sermayemizin alt yapısını oluşturdu. Önce işletme ortaklığı yaptık. Sonra da mülk sahibi olarak işimizi geliştirdik. Yatırım kararını kardeşim ve ortağımla birlikte aldık. Temel amacımız memleketimize ve insanımıza birikimlerimizi aktarmaktı."

FABRİKAYI 1 YILDA KURDUK: 2005 yılının ocak ayında Adıyaman’da fabrika yatırımına başladıklarını belirten Ferhat Vural, 2005 sonunda da inşaatı tamamladıklarını anlatıyor. Vural, "5.200 metrekare üzerine 1.400 metrekare kapalı alana tesisimizi kurduk. Yaklaşık 1 milyon YTL’lik bir yatırım yaptık. Şu anda istihdamımız 30 kişi. Yaklaşık 6 aydır üretim yapıyoruz. Makine ve ekipman açısından yatırımımız devam ediyor. 2006 sonu itibariyle tamamlamayı hedefliyoruz. Şimdiki kapasitemiz aylık 175 bin adet 72’li ıslak havlu ve 300 bin adet 15’li cep mendili. Aylık ciromoz da 100 bin YTL civarında. Hedefimiz 2007 de bu üretimi ve ciroyu ikiye katlamak."

Hedefimiz büyük market zincirlerine de satmak

FERHAT Plastik Temizlik Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’nin sahibi Ferhat Vural, RoseFresh markasıyla Adıyaman’da ürettikleri ıslak havlu ve mendilleri halen İstanbul, Ankara, Adana ve Karadeniz bölgesinde bazı vilayetlerde sattıklarını belirtiyor ve "Irak, Suriye, İran başta olmak üzere yakın pazarlara ihracat için de çalışmalarımız devam ediyor" diyor. Pazarlama aşamasında karşılaştıkları zorlukları da şöyle anlatıyor: "Tabii ki kolay iş yok. En başta kalifiye eleman, hammaddenin İstanbul’dan Adıyaman’a getirilmesi gibi konularda zorluklarımız var. Ancak bizim asıl hedefimiz Migros, Carrefoursa, Bim gibi büyük market zincirlerine de girmek. Şu ana kadar ürünümüze pek sıcak bakmadılar. Halbuki böyle büyük grupların Anadolu’da üretimi özendirmesi gerekir. Ürünümüz kaliteli değilse tabii ki almasınlar ama biz ürünümüze güveniyoruz. Bizler özellikle doğu bölgelerimizdeki insanımızın ekonomik anlamda zor koşullarda yaşadığını düşünerek; bu insanlara aş ve iş kapısı açmak için çabalıyoruz. Bu yolda başırılı olursak ne buralarda terör olur ne de büyük kentlerimizde kapkaç."

Denimder modelist yetiştiriyor, tasarım yarışması düzenliyor

DENİM Sanayicileri Derneği’nin (DENİMDER), bir süre önce başlattığı modelist, sitilist yetiştirme kurslarına büyük ilgi var. Bugüne kadar 280 kursiyeri mezun eden ve tamamına yakınını işe yerleştiren Denimder 120 saatlik eğitimi başarıyla tamamlayanlara AB onaylı diploma da veriyor. Denimder Başkanı Nedim Özbek, "Biz dernek olarak bir taraftan sektörümüzün işgücü ihtiyacını karşılıyoruz birtaraftan da işsizlik sorununa çare buluyoruz. Denimder, Kosgeb ve Milli Eğitim Bakanlığı birlikte çalışıyoruz. Kursiyerlerimizin yüzde 80’i üniversite mezunu gençlerden oluşuyor. Sınıflarımız da 15-17 kişilik. Bu eğitimi bazı özel kurslar 1.500-2.000 YTL ücret karşılığı veriyor. Biz ise çok sembolik bir ücret alıyoruz" dedi.

Denimder’in çok iddialı bir ’tasarım yarışması’ planladığını ve yakında başvuru tarihini açıklayacaklarını da belirten Nedim Özbek şöyle konuştu: "Bu konuda 8 üniversite ile işbirliği yapıyoruz. Yarışmaya ne kadar müracaat olursa olsun bütün müracaatları bir katalog olarak yayınlayacağız. Başvuru sahibinin özgeçmişi, fotoğrafı ve çizimleri bu katalogda yer alacak. Bu katalogdan çok sayıda bastırıp sektöre dağıtacağız. Böylece sadece kazananlar değil yarışmaya katılan bütün gençlerimiz sektöre kendilerini tanıtmış olacak" dedi. Bu yarışmada ilk 10’a giren tasarımcıya iş garantisi, ilk üçe girenlere de ayrıca para ödülü vereceklerini belirten Özbek, "Yarışmamızın sekreteryasını da Yeditepe Üniversitesi’nden Müşerref Zeytinoğlu yapacak. Üniversite ile sanayiciler iş birliği yapıp gizli hazinelerimizi ortaya çıkaracak" diye konuştu.

İzmirli Goncagül Tekstil kendi markasıyla İtalya’da

İZMİR’de banyo ve yatak odası tekstili üreten; İngiltere, Yunanistan ve İrlanda’ya kendi markasıyla ihracat yapan Goncagül Ev Tekstil Ltd. şirketinin, İtalya pazarına da ihracata başladığı bildirildi. "Gül Güler" markasıyla üretim ve satış yapan firmanın, İtalya’nın Milano kentinde düzenlenen MACEF fuarından yeni bağlantılarla döndüğü belirtildi. Firma sahibi Gül Güler, başta havlu ve bornoz olmak üzere banyo ve yatak odasında kullanılan ev tekstili ürünleri üretiminde yoğunlaştıklarını bildirdi ve "Son olarak İstanbul Ticaret Odası’nın organize ettiği Milano kentindeki MACEF Fuarı’na katıldık. Burada da özellikle İtalyan mağaza sahiplerinin ilgisiyle karşılaştık. Bu mağazaların Gül Güler markasıyla ürün siparişi vermesiyle bu ülkenin seçkin mağazalarına da bir Türk markasını sokmuş olduk. Ayrıca ’deseni çıkmayan sabunlarımız’ da büyük ilgi gördü. Bu fuardaki bağlantılarla İtalya, Litvanya, Fransa ve Hollanda’ya ilk kez ihracata başlayacağız" dedi.

’Organik Nazmi’ yabancılarla pazarlıkta

ERZURUMLU emekli edebiyat öğretmeni Nazmi Ilıcalı, dede mesleği çiftçilikte organik tarıma yönelerek dünyanın dört bir yanından ilgi çekmeye devam ediyor. Bölgede, ’Organik Nazmi’ diye tanınan Doğu Anadolu Tarımsal Üreticiler ve Besiciler Birliği (DATÜB) Genel Başkanı Ilıcalı, ilk olarak Japonlar’ın araştırma konusu oldu. Ilıcalı ve üyelerini daha sonra ziyaret eden İtalyan heyet de kendileri için organik buğday üretmelerini istedi. Ilıcalı, bu hafta da Alman organikçi Inkan Kuhn’u Erzurum’da ağırladı. Kuhn, 4 bin çiftçiyi tek çatı altında toplayan Nazmi Ilıcalı’nın dünyanın en büyük birkaç organik üreticisinden birisi olduğunu belirterek, Alman işadamlarının yoğun isteği üzerine Erzurum’a geldiğini söyledi. Ilıcalı da "Almanlar 10 bin ton organik ürün istiyor. Çiftçimize en çok parayı kim verirse onunla anlaşacağız. Sırada Yunan, Finlandiya ve Hollanda var" dedi. Turgay İPEK/ERZURUM, (DHA)

Fasoncular günah keçisi oldu ama..

TÜRKİYE, uzun süredir özellikle tekstil ve konfeksiyonda ’fason üretim yapısını’ eleştiriyor. Hatta Çin ile rekabet edememenin nedenini bile fasonculara bağlayanlara tanık oluyoruz. Bence fasoncuları, tekstil ve hazır giyimde moda endüstrisini yaratacak altyapıyı oluşturan dinamik üretici kitle olarak görmeliyiz. Türkiye’nin tekstil gazetesi olma iddiasıyla bir süredir yayınlanan ’Sektör Gazetesi’ne konuşan Tekstil ve Konfeksiyon Fasoncuları Derneği Başkanı Yılmaz Kocaoğlu, "Türkiye’deki toplam ihracatın yüzde 29’u fasonculara aittir" diyor ve 21.000’e yakın küçük ’fasoncu işletme’nin kapandığını söylüyor. 930 üyesi bulunan derneğinin araştırmalarına dayanarak çok kritik bir gerçeğin altını da çiziyor; "Fason üretimde istihdam ettirdiğiniz insanları hiçbir kurum ya da kuruluşta istihdam ettirebilmeniz mümkün değil. Çünkü aralarında okur yazar bile olmayan kitle çok büyüktür. Vasıfsız yedi yaşından 70 yaşına kadar herkesin en kolay şekilde iş bulabileceği tek sektörüz" diyor. İşte bazı eski büyük bürokratların, bazı siyasilerin tekstil patronları için söylediği "Bugüne kadar tekstilden çok para kazandılar, bundan sonra da kazanmasınlar" mealindeki sözler aslında böyle bir kitleyi yaralıyor.

Düşünün tekstil ve hazır giyimde kaç tane patron vardır ve o patronların hepsi batsa işsiz kalsa kaç kişilik trajedi olabilir? Hükümetin istihdam üzerindeki vergi ve sosyal güvenlik yükünü azaltma taleplerine karşı direnişinin tekstil patronlarından ziyade, bu sektörün tabanındaki işçileri vurduğunu artık herkesin görmesi gerekiyor. Bu durumu başka sanayi dalları için de aynen düşünebilirsiniz. Birçok fabrikada ’işçilerin gönüllü olarak 12 saatlik mesailere aynı maaşla razı oldukları, eskiyen işçilerin çıkış ve giriş yapılarak maaşlarının düşürüldüğü ve buna da razı olunduğu’ söyleniyor. Birçok patrondan "yurtdışında üretimin" ciddi olarak düşündüklerini dinliyorum. Girişimci global rekabette ayakta kalmak için maliyetlerini düşürmek; bunu başarmak için de başka ülkelerde üretim yapmak zorunda kalıyor. Sonuçta onların büyük bölümü yine patron olarak yollarına devam edecek ama maliyet hesabını tutturamama yüzünden ortaya çıkan "üretimi dünyanın her yerinde yapma" sürecinin asıl mağduru işçilerimiz ne olacak ? Onların dünyanın her yerinde işçi olarak çalışma üretebilme imkanları var mı?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!