Güncelleme Tarihi:
Dünya yaklaşık 1 yıldır koronavirüs salgını ile mücadele halinde. Artık salgında aşıların da ortaya çıkmasıyla birlikte son düzlüğe girildiği, tünelin ucundaki ışığın görüldüğü ifade ediliyor. Ancak küresel salgın dışında başka büyük bir tehlike daha kapıda belirdi. O da ‘kuraklık’. Son dönemlerde azalan yağışlarla birlikte barajlardaki doluluk oranları hızla düşmeye başladı. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerde 3-5 aylık su stokunun kaldığı, Türkiye’nin dört bir yanında benzer durumların yaşandığı belirtiliyor. Daha şimdiden ‘suyunu israf etme’ kampanyaları da başlamış durumda. Her ne kadar yönetimler, vatandaşlar içme ve kullanma suyundaki tehlikeye dikkat çekse de, çiftçiler, tarımla uğraşanlar beklenen yağışların toprakla buluşmamasında dolayı kara kara düşünüyor.
TEHLİKE BÜYÜK
Pandemide gıda güvenliğinin ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıksa da, kuraklık ve tarımda kullanılacak suyun azalması gıda arzını tehlikede olduğunu gösteriyor. Biz de çiftçinin yaşadıklarını, ekim alanlarının durumunu öğrenmek üzere uzmanlar konuştuk. Ekinlerin yağmur beklediğine dikkat çeken uzmanlar, eğer yakın zamanda yağmur yağmazsa özellikle hububat rekoltesinde kayıpların yaşanacağını, gelecek bahar ayında ekilecek tarla bitkilerinin ve sebzelerin de kuraklıktan nasibini alacağına dikkat çekiyor.
ÜRETİM DESENİ OLUMSUZ ETKİLENİR
Yağışların azalmasının görünmeyen tehlikesinin gıda güvenliği olduğuna dikkat çeken Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Ziraat Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Prof. Dr. Süleyman Soylu, “Tarım açısından şu anda en büyük risk hububatta yaşanıyor. Hububat ekimi aralık sonuna kadar sürüyor. Bu dönemde bu ürünlerin yağış alması çok önemli. Eğer yağış olmazsa, ürün sağlıklı çıkmaz. Bu da rekolteye direkt etki eder. 2021 hasat sezonunda bunun etkilerini görürüz. Aynı şekilde baharda ekilecek ürünlerde de problem yaşanır. Tarla bitkileri yani mısır, ayçiçeği, şeker pancarı, bunların dışında patates, domates gibi sebze türlerinin ekiminde tarlaların suya doygun olması gerekir. Üretim desenin olumsuz etkilenmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalabiliriz” diye konuştu.
ÇİFTÇİYİ ZOR BİR YIL BEKLİYOR
Bu sene çok şiddetli kuraklık yaşandığını belirten Türkiye Ziraatçiler Derneği Başkanı Hüseyin Demirtaş, “Yağış olunca tohum atılır. Çünkü çimlenme öyle olur. Üreticilerin bir kısmı nemi yani yağışı bekledi ekim için. Bir kısmının ise ektiği tohum kurudu. Bugünlerde ekim yapılsa da İç Anadolu ve Doğu Anadolu’da ekin çimlenirken kar başlayacak ve ürün zayıflayacak. Umulan rekolteye ulaşılamayacak. Çiftçi zarar edecek. Küresel ısınma ve iklim değişikliği tüm dünyanın sorunu. Görülmemiş kuraklık yaşadık. Türkiye su zengini bir ülke değil. Yeraltı suları da giderek azalıyor. Su kaynaklarının yüzde 70’i tarımsal sulamaya gidiyor. Çiftçiyi zor bir yıl bekliyor. Yağış gelirse, Ege, Güney ve Güney Doğu’da rahatlama yaşanır. Ancak Doğu ve İç Anadolu’da tren kaçtı denilebilir” ifadelerini kullandı.
‘BÖYLE GİDERSE SONUÇ HÜSRAN’
Adana Ziraat Odaları İl Koordinasyonu ve Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan da, “Gelecek hafta yağarsa sıkıntı olmayacaktır. Buğdaya yağışlar yetmedi. Hala buğday ekimi devam ediyor. İkinci ürün pamuk, soya ekenler var. Onlar biraz geç ekti. Onlar için yağmurun bir an önce yağması gerekiyor. Yağmurlar yağmazsa buğday ekili alanlar da sulama yapılır. Ancak barajlarda da su seviyesi düştü. Bir hafta bir bölgeye, bir hafta öbür bölgeye su verildi. Eğer böyle giderse sonuç hüsran olur. Son 2 yıldır yağışlar çok iyiydi. Hatta fazla bile yağmıştı. Sebze ve meyve gibi ürünler şubat, martta başlayacak. Yılın 365 günü ziraat yapılan bir bölge. Ocak, şubat ve martta yağmur yağması gerekiyor. Şu an için sıkıntı gözükmese de gelecekte yaşanacaklar bizim için çok önemli” ifadelerini kullandı.
BAYRAMİÇ BARAJI KURUMA NOKTASINDA
Son aylardaki kuraklık Çanakkale’deki barajları da tehdit etmeye başladı. Çanakkale merkezinin içme ve kullanma suyu ihtiyacını karşılayan 54 milyon 115 bin metreküp su kapasitesine sahip Atikhisar Barajı’nda yaklaşık 22 milyon metreküp su kaldı.
Ancak yaşanan kuraklığın en somut örneği, çok sayıda su kaynağına sahip olduğu için mitolojide adı ‘Bin Pınarlı İda’ olarak geçen Kaz Dağları’nın eteklerindeki Bayramiç Barajı oldu. Kaz Dağları’ndaki derelerde su miktarı da ciddi oranda azaldı. Buna bağlı olarak Bayramiç Barajı kuruma noktasına geldi. 96 milyon 500 bin metreküp su kapasitesine sahip barajda, kuraklık nedeniyle yaklaşık 12 milyon metreküp su kaldı. (Burak GEZEN, Mustafa SUİÇMEZ / DHA)
300 YILDA OLUŞAN TOPRAĞI 10 YILDA KAYBEDİYORUZ
TEMA Vakfı’nın açıklamasına göre Türkiye her yıl 1 milimetre, 10 yılda 1 santimetre kalınlığında toprağını kaybediyor. 1 santimetre kalınlığında bir toprak tabakasının oluşması için en az 300 ile 1000 yıl gerekiyor.
TEMA Vakfı Ankara Temsilcisi Nevzat Özer, Türkiye'de her yıl 1 milimetre kalınlığında toprağın kaybedildiğini belirterek, “Orman arazilerinin yüzde 54'ünde, meraların yüzde 64'ünde, tarım arazilerinin ise yüzde 58'inde erozyon söz konusu”dedi. Özer, 5 Aralık Dünya Toprak Günü dolayısıyla değerlendirmede bulundu.
SU SIKINTISI
Tüketilen gıdanın yüzde 95'inin doğrudan ya da dolaylı yollarla topraktan geldiğine dikkati çeken Özer, sağlıklı ve yüksek kaliteli gıdanın ancak sağlıklı topraklarda yetiştirilebildiğini bildirdi. Özer, şöyle konuştu: “Dünya topraklarından 66 milyar ton karbon sadece yapılaşmanın yol açtığı nedenlerle atmosfere salındı. Yüz milyonlarca insan su kıtlığı yaşıyor, 2025’te bu rakamın 3.5 milyar insanı bulması bekleniyor. Suyun en iyi depolanacağı yer toprağın içidir, depolamanın kapasitesi ise toprağın sağlığına bağlıdır. Su sıkıntısı çekilen alanlar, toprak bozulumunun en fazla olduğu alanlardır. Toprak yoksa su da yok.”
Bozulmuş topraklar için iyileştirme çalışmalarının hızlandırılmasının önem taşıdığını söyleyen Özer, yanlış arazi kullanımı ve hatalı tarım tekniklerinin yol açtığı sıkıntılara işaret etti. Özer, “Türkiye her yıl 1 milimetre, 10 yılda 1 santimetre kalınlığında toprağını kaybediyor. 1 santimetre kalınlığında bir toprak tabakasının oluşması için en az 300 ile 1000 yıl gerekiyor” dedi.
KÜRESEL ISINMA FLAMİNGOLARI ETKİLEDİ
Göçmen kuşların Kuzey Afrika'dan İran'a uzanan yolculuğunda en önemli konaklama merkezlerinden Van Gölü havzası, bu yıl da birçok kuş türüne ev sahipliği yapıyor. Havaların ısınmasıyla birlikte binlerce flamingo, kentteki sulak alanlara akın etti. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Özdemir Adızel, “Flamingoların, kasım ayının başlangıcında geldikleri üs bölgelere veya Afrika’ya doğru gitmesi gerekiyordu. Fakat az sayıda da olsa yaklaşık 10 yıldır flamingoların bir kısmı gitmiyor; burada kalıyor. Toplam sayıları 8 ile 10 bin civarında olan flamingolardan 500’ü burayı terk etmiyor. Bunu da küresel ısınmaya bağlıyoruz” diye konuştu. (Gülay KUYUCU - Orhan AŞAN / VAN, DHA)
KASIMDA YAĞIŞLAR NORMALE GÖRE YARI YARIYA AZALDI
Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) verileri, kasım ayında yağışların normale kıyasla yaklaşık yüzde 49 azaldığını gösterdi.
BÖLGELERDEKİ DURUM
- Marmara Bölgesi’nde kasım ayı yağışları normale kıyasla yüzde 74, geçen yılın kasım ayına kıyasla da yüzde 36 azaldı.
- Ege Bölgesi’nde yağışlarda normale göre yüzde 90, geçen yılın kasım ayı yağışlarına kıyasla yüzde 83 düşüş gerçekleşti.
- Akdeniz Bölgesi’nde kasım yağışları normalden yüzde 54, geçen yılın kasım ayından yüzde 13 az oldu.
- İç Anadolu Bölgesi’nde yağışlar normale göre yüzde 64, geçen yılın kasım ayına kıyasla yüzde 34 azaldı.
- Karadeniz Bölgesi’nde ise yağışlar normale göre yüzde 35 azalmasına karşın, geçen yılın kasım ayına kıyasla yüzde 51 arttı.
- Doğu Anadolu Bölgesi’nde de yağışlarda normale göre yüzde 24 azalma, geçen yılın kasım ayına kıyasla yüzde 100’den fazla artış gerçekleşti.
- Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ise normale göre yüzde 7 azalan yağışlar, geçen yılın kasım ayına göre yüzde 100’den fazla artış kaydetti.
EĞİRDİR GÖLÜ’NDE SU SEVİYESİ 4 METRENİN ALTINDA
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, Eğirdir Gölü'nün, kimyasal ve sanayi atıklar ile aşırı su alımı, gölü besleyen kaynakların engellenmesi gibi nedenlerden dolayı hızla kirlendiğini ve su kaybı yaşadığını söyledi. En son ağustos ayında gölde ölçümler yapan Dr. Erol Kesici, 520 kilometrekare olan göl yüzeyinin, geçen yılki ölçümlerde ortalama 84 kilometrekare kayıpla 436 kilometrekareye, su seviyesinin de ortalama 16 metreden 6 metreye düştüğünü belirledi. Tarımsal sulama dönemi olması nedeniyle vahşi tarımsal sulamaya karşı uyarılarda bulunan Dr. Kesici, kasım ayında yeni ölçümler gerçekleştirdi. Dr. Kesici, bu ölçümlerde ise göl yüzeyindeki kaybın 110 kilometrekareye yükseldiğini ve göl yüzeyinin 410 kilometrekareye kadar düştüğünü açıkladı. Dr. Kesici, göldeki ortalama su seviyesinin ise 4 metrenin altına indiğini dile getirdi. (Mehmet ÇINAR-DHA)