Güncelleme Tarihi:
Yapılan araştırmaya göre Türkiye’nin 62 ilinden 600 aktif e-ticaret tüketicisi katıldı.
Hazır giyimden temizlik ve çamaşır ürünlerine kadar 9 temel perakende kategorisinde gerçekleştirilen çalışmadan dikkat çeken bazı detaylar şu şekilde:
FARKLI SATIŞ KANALLARI ARASINDA GEÇİŞENLİK YÜZDE 64’E KADAR ÇIKABİLİYOR
Bir tüketicinin sevdiği bir yazarın yeni çıkan kitabını mağazada görüp inceledikten sonra, kitabı mağazadan değil de internet üzerinden satın almasını örnek olarak gösterildiği satış kanalları arasında geçişkenlik özelliklerini incelendiğinde, farklı kategorilerin farklı özellikler gösterdiği ortaya çıktı.
Buna göre tüketicilerin e-ticaret sitelerinden çokça satın almayı tercih ettiği tüketici elektroniği ve kitap gibi kategorileri içeren “Öncü” ürünleri incelediğimizde şu sonuçları görülüyor:
Tüketicilerin yüzde 59’unun satın alacakları ürünler konusunda farkındalıklarının geleneksel mağazalarda oluştuğunu ama tüketicilerin yüzde 11’inin satın alma sürecinin mağazalarda başlamasına rağmen satın almanın internet üzerinden tamamladığı görülüyor.
Tüketicilerin farkındalık, bilgi toplama ve satın alma süreçlerini düşünüldüğünde 6 değişik satın alma yolu ortaya çıkıyor.
Ortalamada yüzde 53 olan kanallar arası geçiş oranı ise Öncü ürünlerde çalışmanın en yükseği olan yüzde 64’ü buluyor.
OMNİ CHANNEL ŞİRKETLER İÇİN GELİR, KARLILIK VE MÜŞTERİ SADAKATİ VAAD EDİYOR
Online satış kanallarının genellikle fiziki mağazalardan ayrı olarak değerlendirilip yönetilmesinin yanı sıra son yıllarda mobilden yapılan satışların da artmasıyla birlikte şirketlerin mobil satış kanallarını da ayrı olarak yönetme eğiliminde olduğunu görülüyor.
Şimdiye kadar ayrı yönetilen satış kanallarının neden bütünleşik olarak yönetilmesi gerektiği konusuna hem tüketicilerin hem de şirketlerin bakış açısından bakılabilir.
Tüketiciler açısından bilgi ağının ve tüketicilerin online varlığının artması, Y kuşağının tüketimde önemli bir payı alması günümüzde farklı satış kanalları arasındaki bariyerlerin gitgide daha da etkisizleşmesini de beraberinde getiriyor ve bu durum müşterilerin beklentilerin artmasına sebep veriyor. Müşteriler daha fazla kişiselleşme, farklı satış kanallarında aynı deneyimi yaşamak ve kendileri için en uygun satış ve satış sonrası kanalını kendisi seçmek istiyor.
Şirketler açısından bakıldığında ise, omni-channel'ın, yani bütünleşik kanal yönetiminin, avantajlardan bir kaçını şöyle sıralanabilir:
Farklı satış ve satış sonrası kanallarını müşteri ihtiyaçları, istekleri ve şirket stratejisine uygun bir şekilde birbirine entegre edebilmek, fiziki mağazaların yanı sıra dijital satış kanalları (online ve mobil) ile müşterilerdeki cüzdan payını ve müşteri sepet büyüklüğünü arttırabilmek, ve müşteri deneyimini arttırıp marka algısını daha iyi bir şekilde ortaya koymak. Örneğin sınırlı fiziki alana sahip bir zincir süpermarketin dijital satış kanallarında daha fazla ürün çeşitliliğini sunması ya da bir hazır giyim şirketinin farklı satış kanallarında müşterilerin önceki tercih ve davranışlarına göre kişiselleştirilmiş farklı promosyonları uygulayarak promosyon ve kampanya yönetiminde iyileştirmeye gitmesi gibi…
Şirketin yapmış olduğu çalışmada özellikle gıda, manav, anne/bebek/çocuk ihtiyaçları gibi online’dan görece daha az satın alınan ve kanallar arası geçişkenliğin var olduğu kategorilere ilgi gösteren tüketicilerin, e-ticaret sepetlerinde birden fazla kategoriden ürün bulunduğu ortaya çıkıyor. Bu tüketicilerin aynı zamanda fiyat hassasiyetleri ortalamanın altında ve yıl içerisinde e-ticaret sitelerinden birden fazla sipariş vererek ortalamanın üstünde bir sepet büyüklüğüne sahipler. Fiyat hassasiyeti konusuna Simon-Kucher’in benzer bir çalışmayı yürüttüğü Amerika Birleşik Devletleri’ne kıyasla Türk tüketicisinin daha önem verdiğini belirtilirken, omni-channel uygulamalarının Türkiye’de artmasına bağlı olarak bu konuda gelişmiş ülkeler seviyesine yaklaşılacağını ve bu durumun şirketler açısından gelir ve kar fırsatlarını da beraberinde getireceğini de belirtiyor.
MOBİLİN PAYI 2018’TE YÜZDE 15 EŞİĞİNİ AŞACAK
Çalışmada mobil ticaret (m-ticaret)’in payının her geçen gün arttığı da tespit edilmesine rağmen tüketicilerin hala online deneyimi oluşturan mobil/tablet entegrasyonu, kişiselleştirilmiş teklif/öneriler gibi konularda bilincinin henüz yeterli seviyelerde olmadığı vurgulanıyor.
Araştırma sonucunda mobil’in tüketicilerin hayatına bankacılık/ödeme sistemleri, şans oyunları, yemek siparişi gibi konularda hissedilebilir ölçülerde girmesine rağmen özellikle perakende kategorilerinde henüz bunun gözlemlenmediğini belirtiyor.
Global karşılaştırmalara, Türk e-ticaret sektörüne ve mobil tüketim harcamalarına bakıldığında yapılan modelleme çalışmalarının, m-ticaret’in diğer perakende kategorilerinde ağırlığını arttıracağını ve 2018 yılında m-ticaret’in e-ticaret’e oranının yüzde 15’leri geçebileceği de çalışmanın bir diğer bulgusu dikkat çekiyor.
E-ticaret şirketlerinin önümüzdeki 3 seneyi akıllıca değerlendirmesi gerektiğini belirten Simon-Kucher, önümüzdeki dönemde e-ticaret operasyonlarını mükemmelleştirip, müşteri deneyimini arttırmaya odaklanmanın şirketlerin ilk amacı olması gerektiğini, şirketlerin mobil yatırımlarında ise önümüzdeki dönemde kademeli olarak artışa gidilebileceği de belirtiliyor.