Oluşturulma Tarihi: Şubat 07, 2006 00:00
Of’tan fakir bir gurbetçi olarak 10 yaşında yollara düşen ve 16 yaşına kadar kalaycı yamağı olarak Anadolu’yu dolaşan Hacı Mehmet Erdoğan’ın oğlu Erol, babasının kurduğu Güzeliş Porselen’de Nasa’nın sürtünmeyi ve yapışmayı engelleyen teknolojisini kullanarak, tencere ve tavada Eternity markasını yarattı. Erdoğan’ın şirketlerinin cirosu 40 milyon dolara ulaştı.
KARADENİZ’in gurbetçilik çilesi Sirkeci Mercan’da 40 milyon
dolar cirolu iki şirket yarattı. Trabzon Of’tan 10 yaşında gurbete çıkan Hacı Mehmet Erdoğan’ın oğlu Erol Erdoğan, yıllarca Sirkeci Mercan’da Türkiye’nin en yüksek cirolu toptancılarından biri olmayı başaran Güzeliş Porselen’i sanayici yaptı ve iki şirkette toplam 40 milyon dolar ciro yakaladı. Eternity markasıyla, çok özel teknolojiler uygulayarak tencere, tava, çaydanlık üreten ve 48 ülkeye ihracat yapan Erol Erdoğan şöyle başlıyor anlatmaya: "Bizde dede yok. Rahmetli (2 yıl önce ölmüş) babam kurdu Güzeliş Porselen Sanayi ve Ticaret A.Ş.’yi. Babam 1926 Of doğumlu. 10 yaşında ağabeyiyle gurbete çıkmış. Sonra memleketine dönmüş ama kısa bir süre sonra da bir kalaycının yanında kalaycı yamağı olarak yine gurbete çıkmış. Köy köy dolaşan kalaycılar vardı ya eskiden; onlardan birinin yanında çalışmış ve İzmit’e kadar gelmiş. 16 yaşına kadar böyle devam etmiş. Ondan sonra da İstanbul’a demir atmış."
ÖNCE ÇAY BARDAĞINA İŞLEME: Erol Erdoğan, babasının İstanbul’a geldikten sonra büyük bir porselen ithalatçısı firmada çalışmaya başladığını anlatıyor ve askerlikten sonra 1953’te bu firmadan ayrılıp Sultanahmet’te bakkallığa başladığını belirtiyor. Erdoğan şöyle konuşuyor: "Bir ara matbaacılık da yaptı ama sonra 1958’den itibaren Mercan’da cam bardakların üzerine taşla ’işleme’ ’sırlama’ yapmak için bir atölye kurdu. Firmasına da bu yüzden Güzeliş adını vermiş. Tek kollu kasnaklı 5-6 makineyle uzun süre bu işi yaptı Bu dönemde Yıldız Porselen’den gelen bazı ustalardan da porselen dekorlama işini öğrenmiş, cam işini bırakıp porselen dekorlama işine girdi. 1971’de birlikte çalışmaya başladık. Ben 1974’te gönüllü olarak Kıbrıs’a askerliğe gittim, 1976’de geldim ve Erdoğanlar Emaye’yi kurup emaye mutfak eşyaları işine girdik. Çaydanlık, tabak, bakraç türü.. 1976’da da Çiftaslan diye bir firma kurdum ve Şirinevler’de atölye açtım. 1979’da Pendik’te Erdoğanlar Emaye Sanayi ve Ticaret A.Ş. fabrikasını kuruduk ve ayda yaklaşık 600 binin üzerinde, tek tabak, sini, tepsi akla ne gelirse üretmeye başladık. Babam da 1980’de emekli oldu keyfine baktı."
TOPTANCI TİCARETİMİZ ÇOK BÜYÜKTÜ: Güzeliş olarak her dönem sanayici olsalar da sektörün diğer markalarını kapsayan toptan ticarette uzun yıllar liderlik yaptıklarını anlatıyor. Erodağan şöyle devam ediyor: "Ünlü porselen üreticilerinin ana bayiliklerini yapıyorduk. Çok yüksek toptancı cirolarına ulaşıyorduk ve bu yüzden de bu üreticilerle sık sık sorun da yaşıyorduk. Hatta iki dev firma ile sürtüşme yaşayınca Çin’den bir defasında porselen bir defasında da cam ürün ithalatı yaptım, pes etmek zorunda kaldılar. 1994’e kadar böyle sürdü. O tarihten sonra toptandan çekildik kendi ürünümüzle pazara çıktık. 1994’te Güzeliş olarak emaye üretimindeki tecrübemizi non stick teknolojiyle ileri aşamaya geçirdik. Çayırova’da bir fabrika daha kurduk. Eternity markasını yarattık. Ergun Holding A.Ş.’yle de dış ticaret faaliyetleri için Üsküp, Bişkek, Tuzla Deri Serbest Bölgesi, Chicago’da şube açtık. Toplam ciromuz 40 milyon doları aşıyor."
Benim tencerem tavam dolapta durmayacakEROL Erdoğan, mutfak geleneğinde tencere ve tavaların ’kapalı dolaplara’ konulmasının da estetik bir sorundan kaynaklandığını söylüyor ve "Şimdi o kadar güzel, dekoratif tencere tava üretiyoruz ki iddialıyız ve bizim tenceremiz tavamız dolabın içinde değil mutfakta süs eşyası gibi görünür bir yerde duracak. Bunu başaracağız. Yakında mutfak tekstiline de girebiliriz. Havlu, pecete, masa örtüsü v.s. Böylece mutfakların güzelleşmesine daha da fazla katkımız olacak. Mutfak dolapçıları da bize dua edecek; çünkü daha düşük maliyetli mutfak dolapları yapabilecekler" diye konuşuyor. Erdoğan, Çin’den İspanya’ya kadar geniş bir alanda non stick teknolojiyle en ididalı üretici olduğunu belirtiyor ve "Ne yazık ki özellikle desenlerimizi piyasadaki büyük firmalar taklit etmeye çalmaya başladılar. Her hafta bir tane yakalıyoruz. Bizim desenler de lisanslı ve 10 yıl kullanım hakkımız var. Taklitçileri yakalıyoruz mahkemeye veriyoruz" diyor.
Eternity’de Nasa teknolojisi var
EROL Erdoğan, Eternity tencere, tava, çaydanlıklardaki teknolojik sırrı da şöyle açıklıyor: "1.5 milimetre özel bir sacın üzeri (içi dışı) emaye kaplanıyor. İçine ayrıca özel bir emaye daha kaplanıyor. Onun üzerine de non stick uygulanıyor. Non stick için paslanmaz çelik teli 250 kilometre hız ve 3.000 derece sıcaklıkta (ABD’den getirilen özel tabancalarla) eritip ürün yüzeyine çakıyoruz. Bu sayede üç kat daha güçlü non stick oluşuyor ve bu ürünleri kullanırken çelik çatal kaşık teması sorun yaratmıyor. Bu teknolojiyi ilk önce Nasa uzay araçlarının burun kısmında sürtünme ve yapışmaya karşı kullandı. Sonradan endüstriyel hale geldi ve biz de bu teknolojiyi ABD’li Witford firmasından lisans ile kullanıyoruz. Teknolojinin adı Excalibur ve metallerin non stick kaplamayı aşındırmasını engelliyor."
AB’de teşvikler KOBİ’ler yoluyla geri dönüyorAVRUBA Birliği (AB)’nin uzun süredir ’haksız rekabete’ neden olduğu için soğuk baktığı ve geçit vermediği ’teşvikler’ önümüzdeki dönemde Küçük ve Orta Boy İşletmeler (
KOBİ) kanalıyla geri dönecek. Corporate and Public Strategy Advisory Group (CPS)’in CEO’su Tulû Gümüştekin, AB müzakere sürecinde İşletme ve Sanayi Politikaları ile KOBİ’ler için ayrıntılı taramanın 4-5 Mayıs’ta yapılacağını belirterek, "AB Komisyonu bir ön değerlendirme yaptı. Türkiye’de KOBİ’ler nerede neler yapmalı bu ortaya çıkıyor. AB KOBİ’lerin genel ekonomi içindeki payını artırmayı hedefliyor" dedi. Gümüştekin, AB’nin Lizbon Stratejisi ile 2010’da AB’yi dünyanın en rekabetçi ekonomisi yapmayı hedeflediğini ancak şu andaki sonuçlara göre başarılı olunamadığını belirterek şöyle konuştu: "AB bu nedenle yeniden KOBİ’lere odaklanıyor. İnovasyon (yenilik aktarımı) kavramına çok daha fazla eğilecekler. 25 Ocak 2006 tarihli çalışmada ortaya çıkan hedefler çok ilginç; Yeni iş kuracak tüm girişimcilere destek olmak için yeni merkezler oluşturulacak. İş kurma süresi yarı yarıya azaltılacak ve okullarda girişimcilik dersi konulacak. KOBİ’lere devlet yardımlarının önü açılacak. Bu da teşviklerin yeniden gündeme alındığını gösteriyor."
AB KAYNAKLARI VE TÜRKİYE: Tulû Gümüştekin Türkiye için de Lizbon stratejisinin büyük önem taşıdığını ve Türkiye’nin uzun süredir ’teşvik’ konusunda sıkıntı çektiğini hatırlattı. Gümüştekin şöyle devam etti: "KOBİ ekseninde teşvik Türkiye için çok önemli. Çünkü Türkiye birçok teşvik mekanizmasını AB nedeniyle işletemiyordu. 7’inci Çerçeve Programı’nda KOBİ başlığında 2007-2013 döneminde 1 milyar 900 milyon euroluk araştırma geliştirme kaynağı konulmuş. Bu kaynak Türk KOBİ’lere de açık. Şirketler bu kaynak için kendileri müracaat edebilecek."