Güncelleme Tarihi:
ABD Başkanı Donald Trump seçimlerden önce dediğini yaptı. Tarihin en büyük karbon kirleticisi ABD’yi iklim değişikliği ile mücadele konusunda 195 ülkenin 2015 yılında imzaladığı Paris Anlaşması’ndan çekti. Böylece ABD, Suriye ve Nikaragua’yla birlikte Paris Anlaşması’nın parçası olmayan üçüncü ülke oluyor. ABD’nin çekilmesi, iklim değişikliği ile mücadele konusunda gösterilen küresel çabayı geriletebilir. Nitekim anlaşmanın temel fikri, zengin ya da fakir tüm ülkelerin karbon emisyonlarını sınırlandırmak için hedefler koymasıydı. Paris İklim Anlaşması, fosil yakıtlarının kullanımının kısıtlanması ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasıyla, küresel sıcaklık artışının 1.5 ila 2 derecede kalması için ülkelerin çaba göstermesini öngörüyor. Trump’ın bu kararının, Paris Anlaşması’nda belirlenen küresel sıcaklık artışını 2 santigrat derecenin altında tutma hedefinin yerine getirilmesini çok daha zorlaştıracağını söylemek mümkün. ABD Eski Başkanı Barack Obama, müzakerelerine liderlik ettiği anlaşmanın imzalanmasında öncü rol oynamıştı. Şimdiyse, ABD’nin anlaşmadan çıkmasının, diğer ülkelerin de çekilmesi veya emisyon taahhütlerini gözden geçirmelerine neden olmasından endişe ediliyor. Bu, anlaşmanın temelini oluşturan ve zaten ulaşılması oldukça güç gözüken küresel ısınmayı yönetebilir bir seviyeye getirme hedefini daha da zorlaştırabilir. Peki bundan sonra ne olacak?
ŞİMDİ NE OLACAK?
Öncelikle, ABD Başkanı Donald Trump’ın Paris Anlaşması’ndan çekilme kararının hemen yürürlüğe girmesi mümkün değil. Çünkü anlaşmanın yasal hükümlerine göre, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreterliği, ABD’nin çekilme talebini en erken 4 Kasım 2019 tarihinde kabul edebilecek. Talebin kabul edilmesini takip eden sürecin yaklaşık bir sene sürecek olması ise ABD’nin anlaşmadan resmi olarak çekilmesinin Kasım 2020’yi bulabileceği anlamına geliyor. Alternatif seçenek ise 1992 tarihli Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nden de çekilmek olabilir. Bu durumda ihbar tarihinden bir sene sonra ABD bu kurumdan ve işleyişinden tamamen ayrılmış olacak. Tabii dünyanın en büyük ve en dinamik ekonomisine sahip ülke olan ABD’nin çıkması, iklim değişikliğine karşı çözüm bulma konusunda ülkenin liderlik rolünü de bırakması anlamına geliyor. Bu liderliği kim üstlenecek? İklim konusunda yeni ittifaklar ortaya çıkacak mı? Bunu biraz da zaman gösterecek. Ancak Avrupa Birliği (AB) ve Çin’in bu konuda yakınlaştığı görülüyor.
Buzulların erimesi: Kuzey Kutbu 2016’da en küçük ikinci yaz buzul parçası 4.14 milyon km2 olarak ölçüldü.
Sera gazı etkisi: CO2 2015’te ilk kez skritik 400 ppm yoğunluğunun üstüne çıktı.
Anormal sıcaklıklar: Rusya 2016’da bazı bölgelerde sıcaklık 6-7 derece yükseldi.
Sert hava koşulları: Güneydoğu Asya'da son 37 yılda görülen tayfunlar yüzde 12-15 daha şiddetli geçiyor.
YENİ LİDER KİM OLACAK?
Trump, Paris İklim Anlaşması’na yönelik kararını açıklamadan hemen önce dünyanın en büyük karbon salımını gerçekleştiren ülkesi Çin, söz konusu anlaşmaya bağlı kalacağını açıklamıştı. Bazı uzmanlara göre, iklimle mücadele konusunda ABD’den boşalan liderlik koltuğuna Çin’in oturması muhtemel. Tabii bu da kendi içinde çelişkili bir durum; çünkü Çin hala dünyanın bir numaralı karbon kirleticisi ve son yıllarda yenilenebilir enerjide yaptığı atılıma rağmen hala enerji arzının yaklaşık üçte ikisini kömür kaynaklı enerji oluşturuyor. Ancak Çin, geçtiğimiz yıl 32 milyar dolarlık yatırımla dünyanın en büyük yenilenebilir enerji yatırımcısı olmuştu. Trump, Paris Anlaşması’nın işsizliğe yol açacağını belirtirken, Çin ise yenilenebilir enerji sektörüne bir istihdam yaratıcısı olarak bakıyor. Çin ve AB, Trump’ın açıklaması üzerine dün ilk kez ortak bir bildiri yayınlayarak, iklim değişikliğiyle mücadele etmek için “üzerlerine düşen katkıyı sağlamak ve uygulamaya koymak için daha fazla politika ve önlemi hızla ilerleteceklerini” söyledi.
MERKEL: ESEF VERİCİ AMA BİZİ DURDURAMAZ
ALMANYA Başbakanı Angela Merkel, ABD Başkanı Donald Trump’ın Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme kararını büyük üzüntüyle karşıladığını belirterek, “ABD’nin Paris anlaşmasından çekilme kararı, yumuşak bir dille söylemek gerekirse son derece esef verici.
2030 yılı ajandasında öngörülen hedeflere ulaşılabilmesi için de bu anlaşma zaruri” şeklinde konuştu.
ABD’nin konuya ilişkin açıklamasından sonra ileriye bakılması gerektiğini ifade eden Merkel, “Bu karar, bizim gibi kendilerini dünyamızın korunmasına adamış insanları durduramaz. Aksine Almanya’da, Avrupa’da ve tüm dünyada, iklim değişikliği gibi insanlık için önemli olan bu büyük sınavı ele almak ve bu sınavı başarılı bir şekilde başarmak için tüm güçleri birleştireceğiz” dedi.
ÇİN’DEN 361 MİLYAR $ KAYNAK
- Paris Anlaşması, tüm AB üyeleri, Hindistan ve Çin dahil 147 ülkede onaylandı. Trump koltuğuna oturduğundan beri İspanya, Küba ve Filipinler gibi 26 ülke anlaşmayı onayladı.
- Yenilenebilir enerji yatırımlarında Çin, ABD’yi geçerek en büyük yatırımcı oldu. Çin, 2015’te ABD’nin iki katından fazla yatırım yaparak yenilenebilir enerjiye 102.9 milyar dolar kaynak ayırdı.
- Çin, Trump’ın seçilmesinden hemen sonra, Ocak 2017’de, 2020 yılına kadar, yenilenebilir enerjiye 361 milyar dolar kaynak ayıracağını açıklamıştı.
- IRENA’ya göre (Mayıs 2017), 9.8 milyon insan yenilenebilir enerji alanında istihdam ediliyor, ABD’de ise 777.000 insan bu sektörde çalışıyor. Bu rakam 2015 yılında 8.1 milyondu.
- Sadece 2015 yılında 153 GW gücünde yenilenebilir kapasite kuruldu.
- ABD’de eyalet seviyesinde, iklim eylemi ve dönüşüm devam ediyor. Birçok eyaletin verdiği emisyon azaltım hedefleri ABD’nin anlaşmadan çekilmesinden etkilenmeyecek. Örnekler:
- Kaliforniya, emisyonlarını 2030 yılına kadar 1990 yılının %40 altına indirecek.
- Massachusetts, New Hampshire ve New York 2050 yılına kadar emisyonlarını 1990 seviyesinin yüzde 80 altına indirecek.
ABD DEVLERİ TEPKİ GÖSTERDİ
ABD’nin Paris Anlaşması’nda kalmasını en yüksek sesle savunan kesimlerin başında ABD iş dünyası geliyor. Trump’ın ekonomi konseyinden ayrılmaya karar veren Tesla CEO’su Elon Musk, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, “İklim değişikliği gerçek. Paris (anlaşmasından) çekilmek Amerika veya dünya için iyi değil” ifadelerini kullandı. Musk ayrıca, Trump’ın ekonomi konseyinden de ayrıldığını bildirdi. The Walt Disney Company’nin CEO’su Robert Iger de Trump’ın danışmanlık konseyinden ayrılan bir başka yönetici oldu. Goldman Sachs’in CEO’su Lloyd Blankfein, Haziran 2011’den itibaren ilk kez Twitter’dan paylaşımda bulunarak, “Bugünkü karar, çevre ve ABD’nin dünyadaki lider pozisyonu için bir gerilemedir” dedi. Google CEO’su Sundar Pichai ise Twitter’daki açıklamasında, kararın kendisini hayal kırıklığına uğrattığını ifade ederek, “Google, daha temiz ve refah bir gelecek için sıkı çalışmaya devam edecektir” yorumunu aktardı. General Electric CEO’su Jeff Immelt ise, “İklim değişikliği gerçek. Şimdi, endüstri liderlik yapmalı ve hükümete bel bağlamamalı” yorumunu yaptı.
EKONOMİK ETKİSİ
TRUMP’ın kararının ekonomik olarak etkisi ne olacak henüz söylemek için çok erken. Ancak özellikle emisyonların azaltılmasıyla doğrudan ilgili sektörler ve ABD’deki yenilenebilir enerji işletmeleri, ABD’nin verdiği sinyalin yatırımları yavaşlatmasından ve bu sektörlerdeki satışları düşürmesinden endişe ediyor. ABD’li şirketler ayrıca diğer ülkeler tarafından çıkarılması muhtemel olası ek misilleme vergileri veya anti-damping kararlarından korkuyor. Paris Anlaşması, zengin ülkelerin gelişmekte olan ülkelere iklim değişikliği ile mücadele konusunda finansman desteği sağlamasını da öngörüyor. ABD, gelişmekte olan ülkelerin de artan sıcaklıklarla mücadele etme çabalarının en önemli mali ve teknolojik destekçileri arasında yer alıyor. ABD, Paris Anlaşması’na katıldıktan sonra Obama yönetimi oluşturulan yeşil fona 500 milyon dolar koymuştu. AB ve Çin ortak açıklamasında “AB ve Çin, diğer gelişmekte olan ülkelere ve özellikle Afrika ülkelerine, en az gelişmiş ülkelere ve küçük ada devletlerine, ulusal kalkınma ve iklim planlarına uygun bir biçimde sürdürülebilir enerjiye erişim, enerji verimliliği ve düşük karbonlu ekonomi alanında destek vermek için işbirliği yapacak” denildi.
2100’DE SICAKLIKLAR 4-5 DERECE ARTACAK
ÇEVRE ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve Türkiye İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Mehmet Emin Birpınar, “Umuyoruz ki ‘ABD yapmazsa ben de yapmam’ diyerek Trump’ın peşinden diğer ülkeler de gitmez. Eğer giderlerse bu Paris Anlaşması’nı çökertir. Paris Anlaşması çalışmazsa da iklim değişikliği için belirlenen hedeflere ulaşamayız. Bu da önümüzdeki 100 yıl içerisinde dünyayı, beklenen felaketlere karşı açık hale getirmiş olur” dedi. Yaşanan iklim değişikliği ile dünyada sıcaklıkların normal seviyenin 1.1 derece üzerine çıktığını belirten Birpınar, bu şekilde seyretmesi durumunda 2100 yılında sıcaklıklardaki artışın 4-5 dereceyi bulmasının öngörüldüğünü söyledi. Önlem alınmazsa ortaya çıkacak iklim değişikliği ile deniz seviyesinin yükseleceğini, sıcaklığın artacağını, sel ve kuraklık gibi felaketlerin yaşanmasının muhtemel olduğunu aktaran Birpınar, iklim değişikliğinin ana sebebinin insan faaliyetleri olduğuna işaret etti. Birpınar, şöyle konuştu: “Sanayi devriminden bu yana deniz seviyesi 19 santimetre yükselmiş durumda. 100 yıl sonra sıcaklıkların 4-5 derece artması halinde, deniz seviyesinin de 5 metre yükselmesi öngörülüyor. Bu da ada ülkelerin yok olması anlamına geliyor. Bütün bunlara hazırlıklı olmak gerekir.”
0.3 DERECE ARTIRACAK
ABD'nin Paris İklim Anlaşması'ndan çekilmesi, her yıl atmosfere ek 3 milyar ton karbondioksit salınması demek. Bu da artan hızda yükselen denizler ve hızla eriyen buzul kütleleri demek. Birleşmiş Milletler ABD’nin çekilmesiyle, 2100 yılına kadar küresel sıcaklığı tek başına 0.3 derece arttırabileceğini açıkladı.
KÖMÜR AZALACAK
HER ne kadar gelişmiş ülkelerin ana enerji kaynağı olarak kömüre bağımlılıkları önümüzdeki yıllar boyunca devam edecek olsa da, kamuoyunun hava kirliliğine yönelik ortaya koyduğu tepki ve alternatif kaynaklardaki yükseliş nedeniyle kömürün rolünün azalmaya devam edeceği düşünülüyor. Yenilenebilir enerji, kömürü tahtından ederek, 2015 yılında kurulu güç bakımından dünyanın en büyük enerji kaynağı haline gelmişti.
PARİS ANLAŞMASI NEDİR?
ARALIK 2015’te Paris’te yapılan 21. Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda (COP21) onaylanan Paris Anlaşması, Nisan 2016’da 190’dan fazla ülke tarafından imzalanmıştı. Anlaşmanın ana hedefi, küresel ortalama sıcaklık artış limitinin yüzyılın sonuna kadar 1.5 ile 2 derece arasında sınırlandırılması olarak belirlenmişti.