Güncelleme Tarihi:
Mektupta, harekâtın amacının hem ülke sınırlarının güvenliğini sağlamak hem de bölge ülkeleri için tehdit oluşturan terör koridorunu ortadan kaldırmak olduğu anlatıldı. Bölgenin terör örgütlerinden temizlenerek, Suriye halkının teröristlerin baskı ve zulmünden kurtarılacağı ifade edilen mektupta, böylece bölgede huzur, güven ve barış ortamının yeniden tesis edileceği vurgulandı. Türkiye'nin terör örgütlerine karşı mücadele etme kararlılığının tam olduğu belirtilerek, uluslararası alanda bu çerçevede ortaya konulan çabalara başından itibaren tam destek verildiğinin altı çizildi.
MEŞRU MÜDAFAA
Mektupta ayrıca, Türkiye’nin evrensel hukuk ve uluslararası kurallardan doğan hakkını kullandığı, harekâtın, Birleşmiş Milletler Güvelik Konseyi terörle mücadele kararları ile BM Sözleşmesi’nde yer alan meşru müdafaa hakkı çerçevesinde başlatıldığına yer verildi.
Harekâtın Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğine saygı temelinde yürütüldüğüne dikkat çekilen mektupta, “Daha önceki harekâtlarda olduğu gibi, bu harekâtın planlama ve icrasında da sadece bahse konu terör unsurları ile bu unsurlara ait barınak, sığınak, mevzi, silah, araç ve gereç hedef alınmakta olup sivil halkın zarar görmemesi için gereken her türlü tedbir alınmaktadır. Müttefiklerimize ait üs ve gözlem noktaları hedef değildir. Askeri ayrıştırma kanalları açık ve işler haldedir” ifadeleri kullanıldı.
Türkiye’nin terörle mücadeleye dönük çabalarının Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğinin korunmasına da katkıda bulunacağının altı çizilerek şunlar kaydedildi: “Suriye’de DEAŞ’a karşı sahada göğüs göğüse mücadele veren tek ülke olan Türkiye için DEAŞ tutuklularının durumu büyük önem arz etmektedir. Tüm yabancı terörist savaşçıların menşe ülkelerince geri alınmasının sürdürülebilir tek çözüm olduğuna inanmaktayız. Yabancı terörist savaşçılar sorunu ancak uluslararası toplumun ortak çabalarıyla çözülebilir.”