Güncelleme Tarihi:
Biri Türk 2 girişimcinin 7 yıl önce temelini attığı Blueground yoluna emin adımlarla ilerliyor. Blueground, kurucularının Güney Kore’de yönetim danışmanı olarak çalıştıkları dönemde, yaşadıkları zorluklardan doğan bir iş fikri. Alex Chatzieleftherou ve Kurtuluş Cumhur Korkmaz bu süre zarfında iki ihtiyacı farketmiş. Hem İngilizce’nin çok yaygın konuşulmaması nedeniyle ev kiralama sürecinde zorlanmış, hem de hizmet sektörüne ilişkin ciddi sorunlar yaşamışlar. Korkmaz’ın sadece evine internet bağlatması 2 ayını almış. Dairesine binlerce dolarlık mobilya alışverişi yaptıktan 3 yıl sonra oradan taşınırken bu mobilyaları yok pahasına satmak zorunda kalmış. Yaptıkları iş sebebiyle de senenin 6-7 ayını farklı ülkelerde geçiren Blueground kurucuları ‘Amerika’da Silikon Vadisi’ndeki otellerde çok uzun zaman geçirmek zorunda kaldık. Dünyayı görmeyi, farklı ülkelerde çalışmayı sevdik ama evimiz yokmuş gibi hissetmeyi sevmedik’ diyorlar.
50 ŞEHİR HEDEFİ
Tüm bu deneyimlerin Blueground’ın doğuşuna zemin hazırladığını belirten şirketin kurucu ortağı Kurtuluş Cumhur Korkmaz “Hayal ettiğimiz gibi bir servis bulamayınca, bu servisi biz kurmaya karar verdik. Hangi şehirde yaşarsanız yaşayın, A’dan Z’ye eşyalandırılmış bir Blueground evinde yaşamaya başlamak için yapmanız gereken websitesinden beğendiğiniz daireyi online olarak kiralamak, mobil uygulamamızı indirmek ve sadece özel eşyalarınızı alıp kapıdan içeri girmek” diyor. 2013’te Atina’da kurulduktan sonra ilk yurt dışı açılımını İstanbul’a yaptılarını dile getiren Korkmaz, gayrimenkulde trendin satın almadan kiralamaya kaydığını belirtiyor ve hedeflerini şöyle anlatıyor: “Daire sayımız globalde 3 bin 500’e, İstanbul’da 450’ye ulaştı. Özellikle kurumsal şirketlerden yoğun talep var. Şu anda 12 olan şehir sayımızı 2023’te 50’ye çıkaracağız.”
LONDRA VE PARİS’TE
Şirket, İstanbul, Atina, Dubai, New York, Los Angeles, San Francisco, Boston, Chicago, Washington’dan sonra geçtiğimiz ay itibarıyla Seattle, Londra ve Paris’te de faaliyet göstermeye başladı. Şirketin başlıca hedefi, dünyanın 50 farklı şehrinde 50 bin daireden oluşan bir portföy sunmak.
Gittikçe mobil hale gelen dünyada artık kişilerin ve şirketlerin birinci önceliğinin esneklik olduğunu ifade eden Korkmaz, “Çalışan nüfusun çoğunluğunu oluşturan Y kuşağı, mobilyalar ve internet bağlantısı konusunda endişelenmeleri gerekmediği sürece, iş seyahatlerini bir yük olarak değil, şirketlerinin tanımış olduğu bir ayrıcalık olarak görüyor. Günümüzde her şey esneklik ve keşifle ilgili, bugün böyle yaşamak istiyoruz. Bu yeni ve hızlı düzen, şirketler için de büyük bir zorluğu beraberinde getiriyor. Tatil için gittiğimiz oteller hepimize çekici gelebilir ama böylesine mobil bir dünyada, otel odaları şirket çalışanları için artık birer konfor alanı olmaktan çıktı” diye konuşuyor. Korkmaz, Blueground’un ilaç, otomotiv, danışmanlık, e-ticaret, finans ve teknoloji sektörlerinin önde gelen şirketleri ve konsolosluk çalışanları ile birlikte sporcuları da ağırladığını ekliyor.
78 MİLYON DOLAR
Şirketin 4 farklı yatırım turunda aldığı toplam yatırım 78 milyon dolara ulaşmış durumda. İstanbul’da hızla büyüyen şirket, daire sayısını 1000’e yükseltmeyi planlıyor. İstanbul’da bugüne kadar 150’ye yakın şirket, konsolosluk ve spor kulübüne hizmet veren Blueground, kurumsal şirketlerle yeni iş birliklerini geliştirmeyi planlıyor.
AR-GE VE TASARIM MERKEZİ AÇTI
Mobilya ve yatak sektörü şirketlerinden Yataş Grup, inovasyona ve Ar-Ge’ye verdiği önemi ocak ayı itibarıyla belgesini alan Ar-Ge Merkezi ve farklı pazarlara hitap eden ürünler geliştirip tasarlayan tasarım merkezi ile tescilledi. Yataş Grup CEO’su Nuri Öztaşkın, “Yataş Grup olarak tüketicilere her zaman en iyisini sunmak için çalışıyoruz. Bu çerçevede en yeni teknolojilere yatırım yapıyor, inovatif ürünler geliştiriyoruz. Kayseri’de bulunan Ar-Ge ve İstanbul’da konumlandırdığımız tasarım merkezlerimizi de bu vizyonla hayata geçirdik. Ar-Ge Merkezimiz, inovasyona, katma değerli üretime verdiği önemin bir kanıtı. Tasarım Merkezimiz ise yaşam alanlarını değiştirecek konseptler yaratıyor” diye konuştu.
‘FİKRİNE SAHİP ÇIK’ PROJESİ BAŞLADI
Destek Patent, Türkiye’nin fikri sermayesinin artırılmasına katkıda bulunmak amacıyla “Fikrine Sahip Çık” projesini başlattı. 380 okula eğitim verilmesi hedeflenen projenin ilk gününde, İstanbul Avrupa yakasındaki 125 okulun öğretmenleri ile bir araya gelindi. Destek Patent Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Yamankaradeniz,”Emekleri, icatları, fikirleri ile ülkemizi yarınlara taşıyacak gençlerimize ve hali hazırda ürün ve hizmetleri ile ticari faaliyetlerini sürdüren firmalarımıza, girişimcilerimize ‘Fikrine Sahip Çık’ diyoruz. Özellikle yeni bir ürün ya da marka oluşturmak için heyecan duyan girişimci gençlerimizin haklarını nasıl koruyacakları konusunda bilgi sahibi olmaları gerekiyor” dedi.
RUSYA VE MEKSİKA PAZARINA GİRECEK
Türk mühendislerden oluşan Ar-Ge ekibiyle yüksek güvenlik önlemi gerektiren alanlara özel ürünler geliştiren Arma Kontrol, ihracat çalışmalarına hız kazandırdı. Aralarında Orta Doğu, Afrika ve Avrupa ülkelerinin de bulunduğu 52 ülkeye ihracat gerçekleştiren Arma Kontrol’ün CEO’su Koray Kartal, bu yıl Rusya ve Meksika pazarına da girmeyi hedeflediklerini söyledi. 2019’u yüzde 22 büyümeyle kapattıklarını söyleyen Kartal, “Yüzde 27 büyüme hedefi ile başladığımız 2020 yılında, ihracata ve Ar-Ge’ye öncelik veriyoruz. Bu yılki önceliğimizi, faaliyet gösterdiğimiz özel güvenlik sistemleri alanında zorlu pazarlar olarak kabul edilen Rusya ve Meksika’ya verdik” dedi.
GİRİŞİMCİLERE YOL GÖSTEREN TAVSİYELER
- Parlak bir fikre sahipseniz ilk olarak fikirlerine güvendiğiniz pilot bir ekip kurun. Fikrinizi ilk olarak onlarla paylaşın ve objektif geri bildirimlerini alın.
- Daha sonra projelerinize yatırım yapabilecek insanlarla konuşun. Proje ile ilgili en doğru soruları ortaya para koyma ihtimali olan kişiler soracaktır.
- Yorulmadan çalışmanız gerektiğini bilin. Merak edin, verimlilik gerektiren alanları bulun, teknolojinin gücünden faydalanın ve işinizi sürekli geliştirin.
- Yarattığınız kültür de çok önemli. Kurum kültürü, karlılıktan yaratıcılığa kadar her şeyi etkiler. İyi çalışanları çeken ve koruyan bir şirket yaratmada olumlu bir çalışma kültürünün hayati önem taşıdığına inanıyorum.