Güncelleme Tarihi:
Eurobank Tekfen Genel Müdürü Mehmet Sönmez, Türkiye’deki bankaların ABD ve Avrupalı meslektaşlarından çok farklı bir iş yapış biçimleri olduğunun küresel krizle net olarak ortaya çıktığını söyledi.
Sönmez, “Gelişmiş piyasalarda bankaların devlete yüklediği fatura 4 trilyon doların üzerine çıktı. Bizim bankalarımız ise geçen yıllarda da, ve özellikle son sekiz ayda gösterdikleri performansla, bırakın devlete yük olmayı, vergi vererek devlete destek oldular.Tüm dünyanın tersine bir eğilime öncülük ederek, başarılı sonuçlara ulaşmış olmak, Türk bankacılar için gerçek bir övünç kaynağıdır. Şimdi katıldığımız birçok uluslar arası toplantıda önce bizleri dinlemek ve krizle nasıl başa çıktığımızın sırrını birinci elden öğrenmek istiyorlar. Artık uluslar arası platformlarda sözümüz çok daha fazla dinleniyor ve bu çok güzel bir gelişme” dedi.
“YARATICILIKTA BİZİMLE ZOR YARIŞIRLAR”
Eurobank Tekfen’in hedefleri ve geleceğe yönelik planları yanı sıra, ANKA’ya bankacılık sektörünün de genel bir değerlendirmesini yapan Genel Müdür Mehmet Sönmez, yaratıcılığın riskli ürünler geliştirmek olmadığına dikkat çekerek, Türkiye’deki bankacıların yaratıcılık konusunda ABD ve Avrupalı bankacılarla çok rahatlıkla yarışabileceklerini savundu. Sönmez “ Yaratıcılık konusunda bizimle biraz zor yarışırlar. Gerek bireysel bankacılık gerekse kurumsal bankacılık alanında Türkiye’deki bankaların yakın geçmişi yaratıcı ve yenilikçi birçok ürünle doludur ” diye konuştu.
Mehmet Sönmez yaratıcılık konusunda şu görüşleri açıkladı:“Ancak bizler yaratıcılık adına toksik ürünlere türev ürünlere girmedik. Regülasyon da zaten buna izin vermiyor. Daha da önemlisi mevduatla kredileri fonlamanın önemini hiçbir zaman elden bırakmadık. Krize girdiğimizde Türkiye’de bankaların mevduatın krediyi karşılama oranı yüzde 80’ler civarındaydı. Dışarıdaki bankalarda ise bu oran yüzde 150-170’lere kadar çıkmıştı. Yani topladıkları kaynağın nerdeyse iki misline yakın oranlarda kredi açmışlardı. Bir diğer önemli konuda bireysel kredilerde hiçbir zaman yabancı para cinsinden kredi vermedik. 2001 öncesinde çok yoğun uygulanan ve bir dönemler büyük bir emlakzede kitlesi yaratan yaklaşımlara hep karşı olduk” diye konuştu.
Türkiye’de bankaların son 7-8 yılda çok iyi işler yaptıklarını vurgulayan Mehmet Sönmez, krize bankaların yüzde 14-15’lerde yüksek bir sermaye yeterlilik rasyosu ile girdiğini belirterek şöyle dedi:
“Kriz başladığında ABD bankalarında bu oran yüzde 5-6 düzeyinde idi. Bu kadar devlet ve hazine yardımının ardından daha yeni yüzde 9’lara ancak çıkabildi. Regülasyonlar net sınırlar ortaya koyduğu gibi bankacılarımız da 2001 krizinden net dersler çıkarmaları sayesinde güçlü ve karlı bir bankacılık yapısı kurmayı başardılar. Ve şimdi devlete köstek olmak yerine sürekli destek olarak yolumuzda ilerliyoruz.”
“KRİZİ YAŞADIM, ŞANSLIYIM”
Mehmet Sönmez, genel müdürlük görevine tam küresel krizin birkaç ay öncesinde geldiğini ve o dönemde yaşanan pembe günlerin Ekim ayının gelmesiyle birlikte tarihin en büyük krizlerinden birinin ortaya çıktığını belirterek,“Gerçekten çok riskli bir dönemdi ve hiç kimse önünün göremiyordu. Önümüzü göremediğimiz için de herkesin doğal olarak psikolojisi de bozuluyordu. Ancak biz sakinliğimizi bozmadık, çünkü Türkiye’deki bankalar olarak güçlü bilançolarımız vardı, sermaye yeterlilik rasyolarımız iyi durumdaydı ve mevduat odaklı bir fon yapımız bulunuyordu. Ben yine de kendimi çok şanslı sayıyorum. Çünkü böylesine küresel krizler deneyimler insanın kariyer hayatında ancak dört beş kuşakta bir denk gelir ve ben kendimi bu şanslı kuşaktan sayıyorum” diye konuştu.
“GELECEĞİN BANKACILIĞININ YILDIZI KOBİ’LER OLACAK”
Eurobank Tekfen’in gelecek hedefleri hakkında bilgi veren Mehmet Sönmez, 2009 itibariyle açıkladıkları hedefin küçük ölçekli banka liginden çıkıp, 2013 ’lerde orta ölçekli bankalar ligine geçmek olduğunu ifade ederek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Biz bu hedefi açıklarken krizin gelip geçici olduğunu bilerek söyledik. Çünkü uzun vadeli düşünüyoruz. Nasıl ki 20 yıl önce Türkiye bireysel bankacılık için büyük potansiyel sunan bir ülkeydi, şimdi de biz bu fırsatı KOBİ’lerde görüyoruz. Önümüzdeki beş yıllık süreci kapsayan dönemde ülkenin tekrar büyümeye geçmesiyle birlikte, KOBİ’ler de yeniden büyüme trendini yakalayacaklar. Biz KOBİ’lerin bankacılıkta geleceğin yıldızı olacağına kesin olarak inanıyoruz. Rakamlar ve deneyimlerimiz bunu kesinlikle doğruluyor.”
YABANCI SERMAYE ÖNEMLİ
Türkiye’ye son yıllarda gelen yabancı sermayenin KOBİ’lerin gelişiminde önemli bir rol oynadığını kaydeden Sönmez, şöyle devam etti:
“Yabancı sermayenin Türkiye’deki yatırımları KOBİ’lerin büyüme ve gelişmesi sağladı. Bir ülke ekonomisinin ayakta güçlenerek kalabilmesinin KOBİ’lere bağlı olduğuna inanıyoruz. İtalya ve İspanya bunun en iyi örneği. Sadece büyük firmalara, büyük mevduat sahiplerine bel bağlarsanız o ülkenin ekonomisi de bankacılığı da zor gelişir. Türkiye ekonomisi tam bu trende girmişti ki küresel kriz ortaya çıktı. KOBİ’ler maalesef bizden kaynaklanmayan bu krizden çok etkilendiler. Küresel kriz öncesinde en büyük çıkışı KOBİ’ler yapmıştı. Krizden en büyük etkiyi de yine KOBİ’ler gördü.”
Genel Müdür Sönmez, Kredi Garanti Fonu’na (KGF) katılmayı planlayan 20 bankadan birinin de Eurobank Tekfen olduğunu ve bunun KOBİ’lere verdiklerin önemin bir göstergesi olduğunu kaydederek, “KOBİ’ler genelde aile şirketi özelliği taşıdıkları için teminat yapıları da zayıf. KGF Eylül-Ekim döneminde yeni yapısıyla hayata geçecek. KOBİ’lere verilecek destek 5-6 milyar lirayı bulacak. Teminat eksiği giderilince 2010 birinci çeyrekten itibaren büyümeye başlayan bir Türkiye’de amiral gemisi yine KOBİ’ler olacak. Eurobank Tefken olarak 2012-2013’te tekrar ülkenin ekonomisinde KOBİ’lerin çok önemli yapı taşları olacağına inanıyoruz” dedi.
“ŞANTİYE HALİNDEYİZ, PERAKENDE BANKACILIĞA HAZIRLANIYORUZ”
Eurobank Tekfen’in perakende bankacılığa geçiş sürecinde olması nedeniyle bir anlamda şantiye ruhuyla çalıştıklarını belirten Sönmez “ Öncelikli olarak sermaye yeterlilik rasyomuzu sermaye artışı sağlayarak yüzde 28’lere getirdik. Sıfır noktasından başlayarak perakende bankacılıktaki altyapımızın Ağustos itibariyle yarısını tamamladık. Bu o kadar detaylı bir iş ki mutfak tarafının çok iyi organize edilmesi lazım. İş akışları, organizasyon yapısı ve teknolojik donanım her şeyiyle hazır olmalı. İğneyle kuyu kazıyorsunuz bir anlamda. Ancak işin mutfak tarafını bitirmek üzereyiz. Şantiye yatırımları olarak nitelendirdiğimiz tüm bu yatırımları 2010 ilk çeyreğine doğru tamamlamayı hedefliyoruz. Zaten Türkiye ekonomisine yönelik iyileşme öngörüleri ile bizim bu hazırlıklarımızın tamamlanması denk geliyor. 2010 yılından itibaren perakende bankacılığa aktif olarak gireceğiz. ATM’ler, kredi kartları, tüketici kredileri, mortgage gibi tüm ürünleri sıfırdan başlayacak şekilde en pratik ve en modern yatırımlarla perakende bankacılık alanında sunmaya başlayacağız. Eurobank Tekfen’i kurumsal ve ticari bankacılıkta büyük müşterilerin yanı sıra, KOBİ’lere de en geniş şekilde hizmet sunan ve bireyler açısından da yatırımlarının en iyi değerlendirileceği bir banka olarak konumlandıracağız.”
Sönmez, Eurobank Tekfen’in şu an itibariyle 42 şubesi bulunduğunu aktararak, “ Eğer orta ölçekli bir banka olacaksanız en az 150-200 civarında şube gerekiyor. Bu nedenle şubeleşmeyle birlikte şubesiz bankacılık tarafını da ön plana çıkaracağız. Bugün 20 ilde şubemiz var. Buraları kendi evim gibi görüyorum. Yeni dönemde evin bahçesini genişleterek yeni illerde de şubeler açacağız” dedi.
“KENDİMİZİ BANKACILIKTA HÜCUM BOT GİBİ GÖRÜYORUZ”
“Küçük ölçekli ve low-profile bir banka olarak görülmek sizi rahatsız etmiyor mu” şeklindeki soruya Mehmet Sönmez şu yanıtı verdi:
“Bu aslında beni o kadar mutlu ediyor ki. Bir kere steril bir bankayız. Biz hücumbot gibiyiz. Esnek, çevik ve süratli hareket edebiliyoruz. Bir limana girilecekse hemen girebiliyor ve açık denize çıkılacaksa da hemen çıkabiliyoruz. Ama dev tankerlerde dümeni bir çevirdiğiniz zaman tankerin burnunu sağa sola dönmesi de epey zaman alır ve her limana giremez. Açık denizde fırtınaya yakalanırsa da tehlike altına kalabilir.Tıpkı ABD finans sektöründe gördüğümüz bazı bankalar gibi. O nedenle büyük olmak kötü mü diye sorduğunuzda, aslında avantajdır iyi yönetiliyorsanız ve güçlü iseniz. Hücumbot iseniz her türlü koya rahatlıkla girebilirsiniz. Büyük bankalar ise düzenli ordu gibi. Marmaris’teki strateji ile Kars’taki stratejileri büyük oranda aynı. Biz orta ölçekli bir banka haline geldiğimizde de hücumbot yeteneğimizi koruyacağız, ve müşteriye, sektöre uygun çözüm ve hizmetler sunmaya devam edeceğiz.”