Güncelleme Tarihi:
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu, 2019’un 6'ncı ayı itibarıyla yurt içi yerleşiklerin TL mevduat ve döviz tevdiat hesapları toplamının 2,1 trilyon TL iken, bu kişilerin sahip olduğu pay senetlerinin 119,1 milyar TL seviyesinde kaldığını belirterek, "Rakamlar, mevduat biriktirmiş kişilerin ikna olmaları ve güven duymaları halinde sermaye piyasaları için önemli bir müşteri potansiyeli olduğunu ortaya koymaktadır." dedi.
SPK ve Türkiye Sermaye Piyasası Birliği’nin (TSPB) üyesi olduğu Uluslararası Menkul Kıymetler Komisyonları Örgütü (IOSCO) tarafından her yıl ekim ayının ilk haftası gerçekleştirilen “Dünya Yatırımcı Haftası”, Borsa İstanbul’da gong töreniyle başladı.
SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu, Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erişah Arıcan, Borsa İstanbul Genel Müdür Vekili Mehmet Gönen ve TSPB Başkanı Erhan Topaç'ın katılımıyla Borsa İstanbul'da gong, “Dünya Yatırımcı Haftası" için çaldı.
Gong töreninde konuşan SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu, IOSCO çatısı altında organize edilen bu projenin temel amacının, yatırımcıların eğitimi ve korunması konularındaki farkındalığı arttırmak olduğunu söyledi.
Bu iki kavramın Türkiye sermaye piyasalarının gelişimi için de oldukça önemli olduğunu ifade eden Taşkesenlioğlu, şunları kaydetti:
“Çünkü hepimizin bildiği gibi, ülkemizdeki tasarruf eksikliği sorununun yanında Türkiye sermaye piyasalarının öncelikli meselesi gerçek ve tüzel kişilerin biriktirmiş olduğu mevcut tasarrufların sermaye piyasalarında istenilen seviyede değerlendirilmiyor oluşudur. Yurt içi yerleşiklerin mevduat ve pay senetleri tercihleri incelendiğinde bu durum net bir şekilde görülmektedir. 2019’un 6’ncı ayı itibarıyla yurt içi yerleşiklerin TL mevduat ve döviz tevdiat hesapları toplamı 2,1 trilyon TL iken, bu kişilerin sahip olduğu pay senetleri 119,1 milyar TL seviyesinde kalmıştır. Rakamlar, yıllardır tasarruf ederek muhafazakar bir şekilde 2 trilyon TL’nin üzerinde mevduat biriktirmiş kişilerin ikna olmaları ve güven duymaları halinde sermaye piyasaları için önemli bir müşteri potansiyeli olduğunu ortaya koymaktadır.”
Taşkesenlioğlu, bu dönüşümün sağlanabilmesi için yatırımcıların ilk olarak sermaye piyasalarını tam ve doğru bir şekilde tanımaları, sonrasında da güvenmeleri gerektiğini aktararak, “Dünya Yatırımcı Haftası da bu iki ihtiyaç üzerine kurgulanmıştır; yatırımcıların eğitimi ve korunması... Sektörün tüm paydaşlarının tasarruf sahiplerini sermaye piyasaları hakkında bilgilendirmek için çalıştıklarının farkındayız.” dedi.
"DÜNYA GENELİNDE 1,7 MİLYAR YETİŞKİN FİNANSAL ERİŞİME SAHİP DEĞİL"
Özellikle finansal okuryazarlık kavramı ile ön plana çıkartılan bu çabayı, SPK olarak baştan beri desteklediklerini ve desteklemeye devam ettiklerini bildiren Taşkesenlioğlu, bunun en güncel örneği olarak da Takasbank iş birliği ile kurumsal yatırımcıların temsilcisi olan Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği’nin öğrenciler için düzenlediği “Üniversiteli Fon Sepetim Yarışması”nın gösterilebileceğini kaydetti.
Taşkesenlioğlu, bu konuda daha alınması gereken önemli bir yol olduğunun da farkında olduklarını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Finansal okuryazarlığın ilk aşaması olarak nitelendirebileceğimiz finansal erişim, herhangi bir finansal kurumda bir hesap sahibi olunması olarak tanımlanmaktadır. Dünya Bankası tarafından finansal erişimi ölçmeye dönük 140’tan fazla ülkede her 3 yılda bir yapılan Global Findex Çalışması'nın 2017 yılı sonuçlarına göre, dünya genelinde 1,7 milyar yetişkin finansal erişime sahip değildir. 2014-2017 arasında 515 milyondan fazla 15 yaş üstü yetişkin, finansal erişim imkanına sahip olmuştur. 2017 yılı itibarıyla küresel olarak yetişkinlerin finansal erişim oranı yüzde 69 olup gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 94, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 63’tür. Ülkemizde ise söz konusu oran 2011 yılında yüzde 58 iken, 2017 sonunda yüzde 70’e çıkmıştır.”
Türkiye’de erkeklerde yüzde 83 olan bu oranın kadınlarda yalnızca yüzde 44 olup gelişmekte olan ülkelere göre oldukça aşağıda bulunduğuna işaret eden Taşkesenlioğlu, “Ülkemizde finansal erişime sahip olmayanların gerekçeleri, yüzde 65 oranla aileden birinin hesap sahibi olması, yüzde 36 oranla yeterli parasının olmaması ve yüzde 23 oranla finansal kuruluşlara güvenilmemesidir. Bu son gerekçe, bize bireylerin finansal erişime ulaşmasında, ülkedeki finansal kuruluşlara duyulan güvenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermektedir.” diye konuştu.
“ÖNCELİKLE YATIRIMCILARIN VADE ALGISININ DEĞİŞMESİ GEREKMEKTEDİR”
Ali Fuat Taşkesenlioğlu, tasarruf sahiplerinin korunması ve sermaye piyasalarına olan güvenlerinin arttırılmasının iki farklı açıdan değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Çünkü bir yandan izinsiz sermaye piyasası faaliyetleri, piyasa bozucu eylemler ya da piyasa dolandırıcılığı gibi olaylar yatırımcıların zarar görmesine ve piyasaya olan güvenlerinin zedelenmesine neden olmaktadır. Ancak bu tarz işlemler, kurulumuz ve Borsa İstanbul tarafından yakından takip edilmekte ve en kısa sürede gerekli yaptırımlar uygulanmaktadır. Fakat diğer yandan, birçok tasarruf sahibi sermaye piyasalarının olağan akışı içerisinde de zarar gördüklerini düşünmekte ve piyasaya olan güvenleri azalmaktadır. Böylesi tepkilerle karşılaşılmasının en önemli nedenlerinden birisi ise yatırımcıların finansal okuryazarlık düzeyinin beklenen seviyede olmamasıdır.”
Bu durumun yatırım vadesi kavramına işaret ettiğini aktaran Taşkesenlioğlu, “Sadece sermaye piyasalarında değil, Türkiye’de mevduat yatırımcıları da oldukça kısa vadeli yatırımları tercih etmektedirler. Yatırım vadeleri bu durumdayken, yatırımcılara borsanın daha iyi kazançlar sunabileceğini anlatmak anlamlı ve doğru olmayacaktır.” dedi.
Yatırımcıların getirinin nerede olduğunu çok iyi takip edebildiğini ve yatırım vadelerine göre en iyi enstrümana kolaylıkla uyum sağlayabildiğini ifade eden Taşkesenlioğlu, “Örneğin, geçtiğimiz aylarda ters repo faizlerinin mevduatın üzerine çıkması sonucu bu piyasaya ani bir yönelme gözlemlenmiştir. Bu yüzden uzun vadede mevduata göre daha fazla kazandırabilen sermaye piyasası araçlarının tercih edilebilmesi için öncelikle yatırımcıların vade algısının değişmesi gerekmektedir.” diye konuştu.
“KURUMSAL YATIRIMCILARIN KONTROLÜNDEKİ TASARRUF MİKTARI 251 MİLYAR TL”
SPK Başkanı Taşkesenlioğlu, sermaye piyasalarına dair kötü tecrübelerin bir diğer nedeninin ise kişilerin portföylerini tek başına ve kısıtlı bilgiler ile yönetmeye çalışmaları olduğunu vurgulayarak, “Eksik ve yanlış bilgilerle yatırım yaparak kısa vadede sonuç almaya çalışan yatırımcıların sermaye piyasalarından uzaklaşabildikleri ve diğer potansiyel tasarruf sahipleri için birer kötü örnek haline geldikleri görülmektedir.” dedi.
Finansal okuryazarlık eğitimlerinde tasarruf sahiplerine yatırım araçları öğretilirken, tasarruflarını piyasanın ekonomik ve psikolojik dalgalanmaları konusunda bilgili ve tecrübeli profesyonellere emanet edebileceklerinin vurgulanması gerektiğini ifade eden Taşkesenlioğlu, “Bu sayede özellikle küçük yatırımcılar, tasarruflarını, piyasanın olağan ancak zaman zaman boyları yükselen dalgalanmalarına karşı tecrübeli kaptanlara emanet edebileceklerdir.” dedi.
Taşkesenlioğlu, bu durumun, kurumsal yatırımcıların sermaye piyasaları için ne kadar kritik öneme sahip olduğunu gösterdiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Tasarruflarını fonlar ve yatırım ortaklıkları gibi kolektif yatırım ürünleri aracılığıyla değerlendiren yatırımcılar, arka planı daha sağlam yatırımlar yapabilmekte ve piyasada görülen ani şoklara karşı korunabilmektedir. Bunun yanında müşterilerini doğru yönlendiren kurumsal yatırımcılar, sermaye piyasalarında yatırım vadelerinin artmasına da önemli katkılar sunabileceklerdir. Gerek yatırımcıların sektörümüze güven duymaları gerek uzun vadeli yatırımlar yapabilmeleri gibi sermaye piyasalarının temel sorunlarında kurumsal yatırımcılara önemli görevler düşmektedir.”
2019’un 6’ncı ayı itibarıyla fonların, yatırım ortaklıkları ve bireysel portföylerden oluşan kurumsal yatırımcıların kontrolündeki tasarruf miktarının 251 milyar TL olarak görüldüğünü aktaran Taşkesenlioğlu, “Bu miktarın yarısından fazlası olan 118,1 milyar TL’sinin ise Bireysel Emeklilik Sistemi ve Otomatik Katılım Sistemi fonlarından oluştuğu görülmektedir. Bu kompozisyon, sermaye piyasalarımızın ihtiyacı olan yatırım anlayışına ulaşılması için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.” diye konuştu.
Taşkesenlioğlu, kişilerin emeklilik fonları aracılığıyla uzun vadeli yatırımlar yapmasının diğer tasarruflarında da bir yöntem değişikliğine gitmelerine yardımcı olabileceğini ifade ederek, “Bu noktada, tasarruf sahipleri ve toplumdaki sermaye piyasası algısı için fon yöneticilerinin yönetim anlayışları oldukça önem arz etmektedir.” dedi.