Güncelleme Tarihi:
VAKKO Yönetim Kurulu Başkanı Cem Hakko, uzun süren sessizliğini Hürriyet için bozdu. Tesadüf ki, bu Türkiye’nin ilk lüks markası Vakko’yu yaratan babası Vitali Hakko’nun 5’inci ölüm yıl dönümüne denk geldi. Söyleşiden önce ‘Bay Vitali’ diye andığı babası için hazırlanmış Vakko’nun 75 yıllık öyküsünün anlatıldığı kısa filmi izlerken; duygulandığını gizleyemiyor. İşte Hakko’nun sorularımıza verdiği cevaplar...
2005 sonrası perakende sektörü büyüme hezeyanına kapılıp çok hata mı yaptı? Artık büyüme ve cirodan çok kârlılık ve verime mı odaklanılmalı?
- Kârlılık ve verimliliğe odaklanabiliyorlar mı? Hâlâ bu hezeyanı sürdürenler var. Hâlâ açılacak her alışveriş merkezinde (AVM) yer kapıyorlar. Biz dikkatli yürüyoruz. Borç dengesine bakıyoruz. Zaten biz Vakko’yuz, her yerde açılamayız. Yaptığımız ürün de herkeste olmamalı. Belki butikleri çikolatayı büyüteceğiz. Wedding (düğün, gelinlik) çok önemli bir yere geldi. Riviere Maison gibi markaları getirdik bu yıl.
STRATEJİK ORTAKLIĞA BAKARIZ
Bir diğer fenomen de ortak almak, hisselerin bir kısmını yatırım fonlarına satmak. Vakko sıcak bakıyor mu böyle bir girişime?
- Bize de geliyor. Çok güzel bir teklif gelirse konuşuruz. Dinlememek yanlış. Dinlemekte fayda var. Dışarıdan bir gözün nasıl baktığını görüyorsunuz, dünyayı öğreniyorsunuz. Biz ortaklıktan çok stratejiye bakarız açıkçası. Dünyaya açılacağımız zaman stratejiye çok ihtiyacımız var.
Dünyaya açılmak demişken. Sizin daha evvel bunu yapmanız bekleniyordu. Neden geciktiniz?
- Neden gecikmiş olalım ki? Türkiye son 11 yıldır bu kadar büyürken, dünya Türkiye’ye gelirken biz neden burayı boş bırakıp dünyaya açılalım? Dünyanın gözü Türkiye’deyken bizim gözümüz neden dışarıda olsun? Bütün millet gelip düğününü burada yapıyor, oteller ful... Krizler varsa, pazar zorsa ben bu oyunu neden dışarıda oynayayım? Borca girip, dışarıdaki işi kontrol etmeye çalışıyorlar. Yabancı buraya gelince, düğün yapınca, alışveriş yapınca zaten ihraç etmiş oluyoruz. Yıllarca Hermes, Chanel başka ülkelere gitmedi ama herkes gidip Paris’ten aldı onları. Vakko dışarıya gitmedi ama pek çok ülkeden Vakko’ya gelen var.
YURTDIŞINA GÖZÜMÜZ AÇIK
Ama bu global marka olmanızı sağlayacak…
- Dışarı gözümüz kapalı değil. Pek çok yerden talep de geliyor. Yurtdışına açılan pek çok marka çok para kaybetti. Bizim markaların gittiği ülkelerde savaşlar çıktı, krizler oldu. Kimse bunu söylemiyor ama 10 binlerce metrekare kapatıldı, milyonlarca dolar çöpe gitti. Yurtdışına açılmakla ilgili de hezeyanlar oldu. Yurtdışı risklidir. Biz girdik mi kapatamayız. Vakko’nun böyle bir ağırlığı var. Lafayette, New York’ta başarısız oldu 15 yıl geçti hâlâ konuşuluyor. Rusya’da W Collectin var. Libya, KKTC ve Kuveyt’te de açılıyor.
Lüks bağırmaz, o yüzden sessiziz
Vakko’nun neler yapıp ettiğini hiç anlatmıyorsunuz. Neler yaptınız?
- Vakko hiçbir zaman agresif bir büyüme taraftarı olmadı ama yerimizde de durmuyoruz. Gelecek yıl biri 3 bin, ikisi 2 bin metrekare 3 tane mağaza açacağız İstanbul’da. W Collection ve Vakko butikler ise daha hızlı çoğalıyor.
Neden konuşmuyorsunuz.
- Biz konuşmayı pek sevmiyoruz. Kalite ve lüks diyaloğumuzla insanlarla iletişim halindeyiz. Lüks bağırmaz. Vakko da o yüzden sessizdir, sakindir, şıktır. Yaptığımız işler, kalitemiz, servisimiz bizim adımıza konuşuyor. Pek piyasanın oynadığı yönde oynamıyoruz.
Amerikan Esquire dergisi sizi en iyi 50 erkek mağazası arasında gösterdi ama o da öyle sessiz sedasız geçti.
- Haklısınız belki de bazen anlatmak gerek. Vakko’nun 75 yıllık bir geçmişi var. Biz iş yapmaya odaklıyız, yaptığımız işi anlatmaya odaklı değiliz.
Bu yıl yüzde 30 büyüdük
Perakende ve lüks Türkiye’de hızla büyürken açıkçası Vakko’nun biraz geride kaldığını düşünenler var.
- Dünyanın en büyük lüks markalarının yılda 25 milyon turist alan Paris gibi bir şehirde 2 bilemediniz 3 mağazası var. Vakko’nun İstanbul’da 7 mağazası bulunuyor. Çok yaygınlık enerjiyi, büyüklüğü yok ediyor. Ben Vakko’yum çok fazla yayılamam zaten. Vakko, Vakko butikler, W Collection dahil Türkiye’de 130 mağaza 2000 çalışan var. Geçen yıla kıyasla yüzde 30 büyüdük. Vakko dev bir butiktir. Biz department store değiliz. Biz ürüne oynuyoruz. Üretimi de bırakmadık asla! En kolayı mağazayı kapatıp perakendeci olmaktı. Bunu seçmedik. Üstelik TÜBİTAK ve Turquality’den destek alıyoruz.
İndirimler tüketici güvenini sarstı
Çok tartışılan indirimler konusu var. Bugün şikayet eden yarın indirime ilk giren oluyor. Bu kaotik duruma ne diyorsunuz?
- Ben 15 yıl önce sektöre çağrı yapıp bunu ya yasalarla ya da etik bir şekilde kendi aramızda anlaşarak düzenleyelim dedim. Çünkü burada yanlış şeyler oluyor. Tüketiciyi kandırmak gibi oluyor. Müşteri güven üzerine geliyor. Bugün çıkıp demeç verenleri açıkçası anlamıyorum. Çünkü bu kuralsız indirimler kârdan yiyor. Yarın kaliteden yiyecek. Bunun sonu yok. En sonunda biz de ‘Birinci Gün’ indirimleri yapmak zorunda kaldık çünkü piyasanın dinamiği değişti. Tüketici bozuluyor, “Herkes indirim yapıyor siz yapmıyorsunuz” diyor. Hatta tüketicide size karşı kızgınlık yaratıyor. Biz indirim yapmıyor çadır günleri yapıyorduk. Ve çadır günleri için veya outletimiz için ayrı ürün yapmadık. Tüketicimize karşı hep dürüst olduk. Şehirde alışveriş merkezlerini gezince insan sanki dev bir outlet’e girmiş gibi hissediyor. Her yerde indirim yazıları... Yılbaşında en çok satış yapılacak, en kârlı dönemde, mağazaları süsleyip, etkinlik yapmaktansa indirim yapıyorlar. Sonra çıkıp “Fiyatları yükseltip sonra indirim yapıyorlar” diye şikayet ediyorlar ama kusura bakmayın siz yaptınız bunu.
Neden böyle?
- Çünkü kimse kimseyle oturup konuşmuyor bunu. Neden 350 tane AVM var bu ülkede. Pek çoğu yan yana ve iş yapmıyor! İsviçre’de bir yerde eczane açmak için bile 40 tane izin almanız gerek. Tüketici markalara olan inancını kaybetti. Alışveriş yapmıyor. Nasıl olsa inecek diyor. Şu anda tüketici ciddi bir aldatılmışlık hissediyor. Bunu eğer bütün sektör biz kendimiz yapmazsak, piyasa kendi kendini regüle etmezse tüketici daha fena regüle edebilir. Ediyor da! Yabancı markalar da bundan mutlu değil.
Gayrimenkul işimiz değil
Merter’deki araziyi sattınız. Neden gayrimenkule girmeyi düşünmediniz?
- İşimiz o değil. Biz kendi işimiz olan üretim ve mağazacılığı yapıyoruz. Dikkatimizi başka alanlara kaydırmak istemiyoruz. İşimizin üstüne titriyoruz. İyi yapalım ve rahat uyuyalım. Bu yıl Formula 1’e giriyoruz. Çok eskiden beri içindeyiz çünkü. İlk getiren grubun içindeydik. İnşallah yeniden getirilecek.
Rakipler geldi kalitemiz anlaşıldı
Yıllarca wedding, çikolata, eşarp ve pek çok alanda öncü ve tek oldunuz.
- Babam çikolata yemeden uyumazdı. Bizi de alıştırmıştı. O da sevdiği şeyleri insanlarla paylaşmak isterdi; şıklık, parfüm, rafine yaşam... Vakko çikolata öyle başladı. Babam kaliteye düşkündü ve yaşam tarzını ona göre kurardı. Ben de spor sevdiğim için onu paylaştım insanlarla.
Ama sonra başka oyuncular da girdi bu alanlara.
- Çok da iyi oldu girmeleri. Bizim kalitemiz ve farkımız daha iyi anlaşıldı.
Hâlâ F1 pilotu olmak istiyorum
Siz aslında Formula1 pilotu olmak istiyordunuz ama işadamı oldunuz.
- Aslında hâlâ Formula 1 pilotu olmak istiyorum. O hayal bir biçimde içimde yaşıyor. Tabii bir hobi olarak sürdürdüm motor sporlarını.
Babanız sizi şirkette kalmaya nasıl ikna etti?
- Bay Vitali çok zarif bir adamdı. Bana hiçbir şey dayatmadı, istemedi. Ben yurtdışında okudum. Tatile gelmiştim, benden Beyoğlu Vakkorama için fikir aldı. Babamda istemeden, dayatmadan iş yaptırabilme yeteneği vardır. Fikir aldı, yavaş yavaş ben kendim sorumluluk aldım ve sonra bir baktım ki işlerin içindeyim.
Babam serbest bıraktı ben de ona döndüm
Vitali Hakko gibi sıra dışı ve çok başarılı bir babanın çocuğu olmak zor muydu? Başarısını aşmanın güç olduğu babalar kompleks yaratmıyor mu?
- Bay Vitali hiç yarışma duygusu vermedi. “Sevdiğini serbest bırak geri dönerse senindir dönmezse zaten hiçbir zaman senin hiç olmamıştır” klişesi gibi o beni serbest bıraktı ben de ona döndüm. Belki bana soru sorsa rahat ederdim. Üniversitedeyken de öyleydi hiç sormazdı. Hiç sormadığı için bir yumuşak baskı olurdu üzerimde. “Türkiye’ye dönmen lazım” deseydi ben dışarıda kalıp kendimi ispat etmeye çalışırdım.