Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç ile Petrol-İş tarafından hazırlanan “Boru Hatları ile Ham Petrol ve Doğal gaz Taşımacılığı-BOTAŞ” adlı raporla ilgili basın toplantısı düzenledi. Türk-İş Genel Merkezindeki basın toplantısında raporun özetini okuyan Öztaşkın, Türkiye'de boru hatlarıyla doğalgaz taşımacılığı faaliyetleri ve doğal gaz alım-satım işlemlerinin BOTAŞ tarafından yürütüldüğünü söyledi.
BOTAŞ'ın 9 tane 25-30 yıllık süreli doğalgaz alım anlaşması bulunduğuna dikkati çeken Öztaşkın, “Bu anlaşmalar, doğal gaz alınmasa bile bedelinin ödenmesini gerektiren 'Yıllık alım yükümlülüğü' (Al ya da öde) içermektedir” dedi.
Türkiye'nin yeterli doğal gaz depolama tesisine sahip olmadığını kaydeden Öztaşkın, 'Yıllık alım yükümlülüğü'ne dayalı olarak ithal edilen doğal gazın depolanamamasının, ciddi anlamda doğalgaz sıkıntısına ve kaynak kaybına yol açtığını anlattı. Öztaşkın, “Ayrıca, BOTAŞ'ın doğal gaz alımlarında alım yükümlülüğü bulunmasına karşın, yurt içinde doğalgaz satışı yaptığı sektörlere bu yaptırım uygulanmamaktadır. Bu orantısız uygulama, BOTAŞ'ın gelir kaybına uğramasına neden olmaktadır” diye konuştu.
Öztaşkın, 2005 sonu itibarıyla BOTAŞ'ın tahsil edilemeyen alacaklarının 2.4 milyar YTL anapara, 4.8 milyar YTL faiz olmak üzere toplam 7.2 milyar düzeyinde olduğuna dikkat çekerek, bunun yüzde 90.6'sının Elektrik Üretim A.Ş. ve Hamitabat Elektrik A.Ş'ye, yüzde 6.6'sının ise EGO'ya ait olduğunu ifade etti. BOTAŞ'ın, Irak-Türkiye ham petrol boru hattının işletmesine konulan kısıtlamalar nedeniyle oluşan 740 milyon
dolar tutarındaki alacağını da tahsil edemediğini belirten Öztaşkın, bu durumun, BOTAŞ'ın işletme ve yatırım finansmanı için kullandığı kredileri zamanında ödeyememesine ve faizle yeni krediler alarak borçlanmasına yol açtığını söyledi.
“ÖZEL SEKTÖRE DEVİR, BÜYÜK RİSK”
Mustafa Öztaşkın, “Dünya Bankası ve IMF'nin dayatmasıyla çıkarılan Doğal gaz Piyasası Yasası uyarınca, 2004'te dağıtım alanından çıkarılan BOTAŞ'ın doğalgaz alım kontratlarının yüzde 80'lik kısmının da özel şirketlere devredilmesinin dayatıldığını” öne sürdü.
BOTAŞ'ın, 2009'da 2 ayrı şirket biçiminde yeniden yapılandırılarak iletim zincirinin kamuda bırakılacağını, ithalat şirketinin ise özelleştirileceğini anlatan Öztaşkın, şunları kaydetti: “Oysa talep esnekliği çok zayıf bir ekonomik mal niteliğindeki doğalgaz fiyat dengesinin, serbest piyasa mekanizmasında sağlanması oldukça zordur. Doğal gaz satıcısı ülkelerin, şirketlerin bir tür tekel oluşturduğu bu piyasada çok sayıda küçük şirketin yer alması, doğal gaz ithalatçısı ülkeye hiçbir yarar sağlamayacaktır. Doğal gaz satıcıları, genellikle devlet şirketleridir. Alım-satım anlaşmalarında pazarlıkların devletten devlete yapılması, doğalgaz fiyatları ödeme yükümlülükleri, ek indirim sözleşme maddelerinde kamu şirketi olan alıcıya önemli olanak ve avantajlar sağlamaktadır.”
BAKÜ-TİFLİS-CEYHAN BORU HATTIMustafa Öztaşkın, BOTAŞ'ın devlet adına üstlendiği Bakü-Tiflis-Ceyhan ham petrol boru hattının “yapım ihale süreçlerinin şeffaf ve katılımcı olmadığını” ileri sürdü. Projenin Türkiye bölümünün işletilmesi için 1996'da merkezi Jersey Kanal Adaları'nda bulunan BOTAŞ International Limited Şirketinin (BIL) BOTAŞ'a bağlı ortaklık olarak kurulduğunu anlatan Öztaşkın, BIL'ın BOTAŞ'a bağlı olmasına karşın, personel alımında ve özlük haklarında özel hukuk kurallarının uygulandığını söyledi.Öztaşkın, şunları kaydetti: “Diploma unvanları, mesleklerine dair bilgi ve belgelere ulaşılamayan bu personel, ayda 5-18 bin dolar arasında ücretlerle istihdam edilmiş ve kurum içinde gerilimlerin, çatışmaların olmasına neden olmuştur. BIL, her yıl zarar ederek faaliyetlerini sürdürmektedir. 2004'te 9.6 milyon YTL, 2005'te 23.2 milyon YTL ve Nisan 2006 tarihinde ise 7.7 milyon YTL faaliyet zararı gerçekleşmiştir. BOTAŞ'ın 2005'te 8.2 milyar YTL ciro, 20 milyon dolar vergi ödemesi ve 225.3 milyon dolar dönem karı gerçekleşmiştir.”
“BOTAŞ'TA YÖNETSEL KARMAŞA VE YÖNETİM KRİZİ”Öztaşkın, BOTAŞ'ta sık sık değişen genel müdürlerin yerine çoğunlukla vekaleten yapılan atamaların, yönetim krizine ve riskli uygulamalara neden olduğunu öne sürdü.
Öztaşkın, BOTAŞ'ta örgütlü bulunan Petrol-İş'in işletmeye ilişkin taleplerini şöyle sıraladı: “Uzun süredir vekaleten yürütülen genel müdürlüğe, en kısa sürede asaleten atama yapılması, yönetsel istikrarsızlığa neden olan yönetim kurulu üyeliklerindeki eksikliğin tamamlanması, son yıllarda çalışanlar arasında derinleşen ücret farklılıklarının giderilmesi, kaldırılan ücret skalası ve yan kademe sisteminin güncelleştirilerek yeniden uygulanması, sahada çalışanlar arasında eşitliğin ve adaletin sağlanması için saha tazminatının tüm bölgeleri içerecek biçimde genişletilmesi, işletmenin mali açıdan darboğaza girmemesi için alacaklarının en etkili bir biçimde izlenmesi ve güvence altına alınmasına ilişkin uygulamanın hızla gerçekleştirilmesi.”
Öztaşkın, doğalg az üretim ve ticaretinin giderek arttığı bir bölgede, doğal gaz alım anlaşmalarını devretmiş, ikiye bölünerek sadece iletimden sorumlu bir kamu kuruluşunun, uluslararası arenada önemli bir rol oynamasının ve belirleyici olmasının mümkün olmadığını kaydederek, “Gerek toplumsal çıkarın gözetilerek kamu yararının gerçekleşmesi, gerekse çalışma barışının sağlanması için BOTAŞ'ın kontrat devirleri işlemlerinden vazgeçilerek, kamusal niteliği güçlendirilmelidir” diye konuştu.
TÜRK-İŞ GENEL BAŞKANI KILIÇ'IN SÖZLERİTürk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç da enerji konusunda dünyada gelişen olayların Türkiye'nin ekonomik ve sosyal politikalarına, özellikle de dış politikasına etkilerinin açık olduğunu ifade etti. Bu etkilerin, Türkiye'de enerji güvenliği sorununu ortaya çıkardığını kaydeden Kılıç, “Doğal gaz üretiminin ve petrol taşımacılığının hızla arttığı bölgemizde, güçsüz bir BOTAŞ'ın bu alanda uluslararası bir rol üstlenmesi mümkün değildir” dedi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in tekrar görüşülmek üzere bazı maddelerini TBMM'ye iade ettiği Petrol Yasası'na da değinen Kılıç, “yasanın, petrol aramayı teşvik edecek, hızlandıracak bir düzenleme olmaktan çok, Türkiye'de petrol faaliyeti yürüten şirketlerin çok daha fazla kazanç sağlamalarını mümkün kılma amacına yönelik olduğunu” öne sürdü.
“BİZİM ÖNGÖRÜMÜZ BU DOĞRULTUDA”Mustafa Öztaşkın, doğalgaz kontrat anlaşmalarının devrine ilişkin bir soru üzerine, doğal gazla ilgili yeni bir yasa hazırlığının yürütüldüğünü belirterek, ”Süreci izliyoruz. Hukuken de müdahale etmemiz gereken noktalar var ise tabii ki dava açacağız” dedi.
Öztaşkın, İtalya, İngiltere, İspanya gibi kontrat devirlerinin gerçekleştiği bazı ülkelerde çeşitli sorunlar görüldüğünü ifade ederek, “Her şeyden evvel fiyat açısından sorunlar çıkıyor. Her özelleştirmede ucuzluk olacağı iddiasıyla ortaya çıkılır, ancak bu uygulamanın ardından fiyatların yükseldiği, İtalya'da da, İspanya'da da görüldü” diye konuştu.
Öztaşkın, “Size göre 2009'dan itibaren doğal gazı daha pahalı mı kullanacağız?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Bizim öngörümüz bu doğrultuda... Devlet şirketleri aracılığıyla yapılan doğal gaz alım anlaşmalarında çeşitli avantajlar sağlanabiliyor. O zaman bu avantajlar ortadan kalkacaktır. Hatta bazı ülkelerin arasındaki ikili ilişkiler bile fiyatta belirleyici olabiliyor.”
Öztaşkın, Türkiye'deki petrolün yapısı dolayısıyla çıkarılmasının pahalı olduğunu ifade ederek, Petrol Yasası'nın özel sektörün petrol arama ve çıkarma yönünde teşvik edilmesi amacıyla hazırlandığının söylendiğini hatırlatan gazeteciye, Türkiye'de çıkan petrolün maliyetinin Arap ülkelerine göre daha yüksek olduğunu söyledi. Ancak, dünyada petrolün varilinin 60 dolar, Türkiye'deki petrolün çıkarılma maliyetinin ise 12 dolar olduğunu belirten Öztaşkın, arada 48 dolar gibi yüksek kar oranı bulunduğunu kaydetti. Türkiye'de petrol konusunda 26 yabancı şirketin zaten bulunduğunu vurgulayan Öztaşkın, düzenlemeyle yabancı şirketlere “inanılmaz imtiyazlar” getirilmek istendiğini, devletin petrol payının yüzde 2'ye, hatta bazı muafiyetlerle yüzde 1'e kadar düşürülmesinin öngörüldüğünü savundu. Birçok ülkede devlet payının yüzde 16-20 gibi oranlarda bulunduğunu ifade eden Öztaşkın, “Petrolün fiyatı ve devlet payı dünyada artarken, Türkiye'de devlet payının yüzde 2'ye, yüzde 1'e indirilmesi düşündürücüdür” dedi.
Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin Doğu Akdeniz'deki petrol arama faaliyetlerine dikkati çeken Öztaşkın, Türkiye'nin, bu duruma Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile müdahale edilebileceğini kaydetti.