Güncelleme Tarihi:
Boyner, TÜSİAD'ın 42. Olağan Genel Kurulunun açılışında yaptığı konuşmada, dünyanın ekonomik krizden geçtiği sırada genel kuruldaki konuşmasında görüşlerini yalnızca ekonomik konulara odaklamayı planladığını ancak bir vatandaş olarak da başka bir maddeler dizisinden bahsetmeden konuşmasını sonlandırmaması gerektiğine inandığını söyledi.
Bu maddelere girmediğinde ülkesini seven bir vatandaş, bir iş kadını olarak vicdanen rahat edemeyeceğini ifade eden Boyner, “Üstelik değinmek zorunda kaldığım konuların netameli olması nedeniyle, 'her gördüğün haksızlığı dile getirme', 'her aklına geleni söyleme', 'dikkatli ol, başını derde sokma' uyarılarının arttığı bir ortamda bunları söylemenin daha da gerekli olduğuna inanıyorum” diye konuştu.
Boyner, “Bu toprakların ve toplumun sevdalısı bir vatansever” olarak nitelediği Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in 5 yıl önce bugün katledildiğini anımsattı.
“Hrant Dink davası, bir gazetecinin öldürülmesinden büyük anlamlar taşıyor”
Ümit Boyner, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aradan geçen zaman zarfında örtbas etme çabaları ortaya çıkarılmasına, eldeki delillere ve bulunan bağlantılara rağmen bu cinayetin gerisindeki asıl sorumlulara erişmek mümkün olmadı. İki gün önce açıklanan mahkeme kararları ise duyarlı kamuoyunu şoka soktu, vicdanları sızlattı. Bir yandan bu kararlara doğru ilerlenirken, diğer yandan cinayetin arka plan bağlantılarını bazı görevlilerin cinayetin işlenmesindeki ya da önlenmemesindeki sorumluluklarını ortaya çıkaran bir gazeteci, deşifre ettiğini sandığı yasa dışı örgütlenmenin parçası olduğu iddiasıyla tutuklandı."
Hrant Dink davasının, bir gazetecinin öldürülmesinden daha büyük anlamlar taşıyan, temsili bir olay olduğunu ifade eden Boyner, bu davanın seyrinin, alınan kararların Dink'in avukatlarının her aşamada gerçeğe ulaşmak için dişleriyle, tırnaklarıyla mücadele etmek zorunda bırakılmasının, davanın adil bir sonuca ulaşmasını sağlamak için getirdikleri taleplerin geri çevrilmesinin neredeyse sistematik denilebilecek özellikler taşıdığını söyledi.
“Olur böyle şeyler' diyenler de yargıda usulün önemini kavramak zorunda kaldı”
Boyner, şu görüşleri paylaştı:
"Bu davanın akışında önümüze çıkan şey en somut haliyle Türkiye'de adalete olan inancın sarsılması, hukuk anlayışımızın zaaflarıdır. Dink cinayetine ve onun davasının seyrine dönüp göz ucuyla bakmamış olanlar bile, kamuoyunda dikkat çeken başka birçok davada adalet mekanizmasının işleyişini sorgulamak zorunda kaldılar. Masumiyet karinesi, delillerin sağlam dayanakları bulunması, tutukluluğun istisnai bir hal sayılması konularında şikayetler çığ gibi büyüdü. Bir zamanlar 'Olur böyle şeyler, kurunun yanında yaş da yanabilir' diye düşünenler ateş ocağa düştüğünde, yargıda usulün önemini daha iyi kavramak zorunda kaldılar. Bu olgular ışığında hukukun üstünlüğü, yargının işleyişi ve adalet duygusunun zedelenmemesi konularında ciddi adımlar atmamız gerektiğine inanıyorum. Kıssadan hisse, çok sıradan da gelse hukukun hepimize gerekli olduğudur. Eğer Türkiye kendi büyük iddialarının altında ezilmeyecekse, o zaman önündeki belki de en önemli hedef gerçek anlamıyla bir hukuk devleti olmayı başarmaktır."