Güncelleme Tarihi:
ABD’de Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) eski başkanı Kemal Derviş, “Avrupa’daki borç krizini ilk bakışta tehlikeli ancak Avrupa’ya toplu olarak bakıldığında durum o kadar da kötü değil. Euro Bölgesine sanki tek bir ülkeymiş gibi baktığınızda, borç oranının ABD’ninkinden daha düşük olduğunu, cari açığının çok küçük olduğunu görüyoruz” dedi. 2001 krizinde ekonominin krizden çıkışı için yol haritası belirlemek üzere ABD’deki görevini yarım bırarak Türkiye’ye dönen Derviş, İtalya ve Yunanistan’daki yeni hükümetlerin başarısız olması durumunda Avrupa’daki durgunluk ve belirsizliklerin artacağına dikkat çekerek, “Avrupa’da büyümenin tamamen durması, işsizliğin daha da artması mümkün. Bu olursa bütün dünya etkilenecek. O zaman bütün dünya gibi, Türkiye de etkilenecek” diye konuştu.
Avrupa bağımlılığımız az
Derviş Avrupa’daki krizin Türkiye üzerindeki etkilerine ilişkin şunları söyledi: “Özellikle Türkiye’ye etkisi olacak diyemeyiz. Ama tabii bizim için de AB ve Euro Bölgesi önemli bir ticari ortak. Sadece biz bu durumda değiliz, birçok ülke aynı konumda. Dolayısıyla kriz derinleşirse, küresel ekonomiyi etkileyecek, küresel ekonomiyi etkileyince Türkiye’yi de etkileyecek, etkilemeye başladı zaten. Brezilya’yı da ABD’yi de etkileyecek. Bazı ülkelere kıyasla Euro Bölgesi’nin bizim ticaretimiz içindeki payı belki biraz daha yüksek, ama bizim ticaretimiz de bayağı çeşitlenmiş durumda, bu iyi bir şey. Türkiye ekonomisi hem esnek, hem çeşitlenmiş bir ekonomi, dolayısıyla Avrupa bağımlılığı çok aşırı değil, ama gene de bağlıyız tabii.”
‘Avrupa ‘içi’ bir sorun
Euro krizi olarak anılan krizin ‘Avrupa içi’ bir sorun olduğunu kaydeden Derviş, “Bunun farkında olmak önemli. Özellikle ABD’deki bazı ekonomi analistleri, Avrupa’daki durumu “umutsuz” olarak görüyor. Oysa ortada öyle bir şey yok. Almanya, Hollanda, Finlandiya, Avusturya ekonomileri ve Euro Bölgesinde olmasalar da Danimarka ve İsveç ekonomileri, aslında oldukça kuvvetli ekonomiler” diye konuştu. Avrupa’nın kuzeyinde İrlanda ile güney Akdeniz bölgesinde bulunan ülkelerin diğer Avrupa ülkelerine göre zor durumda olmalarının, borç yüklerinin çok ağır olmasının, sorun oluşturduğunu söyleyen Derviş, “Sorun Avrupa’nın içindeki iki bölgenin farklılıklarından doğuyor. Kriz Euro Bölgesinin içindeki dengesizliklerden kaynaklanıyor” dedi.
Ortak para, ortak egemenlik
Konunun ikinci boyutunun, bu dengesizliklerin nasıl yönetilebileceği sorunu olduğunu kaydeden Derviş, şunları söyledi: “Euro Bölgesinin önünde çok ciddi bir soru var şu anda; ‘Daha fazla birleşmek istiyor musunuz, istemiyor musunuz?’ Eğer Avrupa’da liderler, vatandaşlarından ve politik süreçlerden daha ileri bir düzeyde birleşmeye destek yaratabilirlerse o zaman sorunlar çözülür. Borç yükü altındaki ülkelerin ortak paranın gerektirdiği disiplini göstermeleri gerekiyor. Ortak para olunca egemenlik de ortak oluyor. Euro Bölgesinin ortak parayı ortak egemenliğe çevirmesi gerekiyor.”
Avrupa’nın ortak para-ortak egenemlik dönüşümünü sağlayamaması durumunda ise Euro’nun geleceğinin tehlikeye gireceğini belirten Derviş, “Bu konuda Avrupa Birliği (AB) devletleri ‘Hayır biz her birimiz ulus devletiz, bu ölçüde birleşmemiz mümkün değil’ derlerse, o zaman hakikaten Euro’nun devam etmesi orta vadede çok zor. Kısa vadede belki durum idare edilebilir” şeklinde konuştu.
Yunanistan ve İtalya’da yeni hükümetlerin işi çok zor
YUNANİSTAN’da başbakan olarak atanan Lukas Papadimos ve İtalya’da hükümeti kurmakla görevlendirilen Mario Monti’nin “ehliyetli, bilgili, tecrübeli ve saygı gören insanlar” olduğunu ifade eden Kemal Derviş, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bir demokraside, politik süreçten gelmeden, sadece teknik bilgiye ve dünyadaki saygınlığına dayanarak bakan olmak zor, başbakan olmak daha da zor. Başbakan olunca bu kişinin ne ölçüde politik desteğe sahip olabileceği konusu çok önemli. Ancak olağanüstü durumlarda birden bire politik destek oluşabilir. Eğer bu teknik yönü güçlü başbakanlar sadece birkaç ay iş başında kalacaklarsa, zaten birtakım çıkar grupları da bunun çok kısa vadeli bir şey olacağını anlarlarsa, o zaman başarılı olmaları zor. Neticede 4-5 ay içinde belki meclisten bazı kararlar geçirilebilir, ama bu kararların uygulanması, bir programın gerçekten bürokrasinin de desteğiyle, halkın da desteğiyle uygulanması gerek. Dolayısıyla iş sadece meclisten birtakım kanunları geçirmek değil, bir ekonomik programın uygulanması. Onun olması için de bu yeni hükümetlerin yaşam süresinin daha uzun olması gerekiyor. Birkaç aylık bir süre herhangi bir hükümetin icraat göstermesi için yetersiz. Yeni liderlerin politik destek yaratabilmeleri gerek.”
IMF Avrupa’ya destek vermeli
AVRUPA’nın sorunlarını halletmesinin herkesin çıkarına olacağını kaydeden Kemal Derviş, “Uluslararası Para Fonu’nun da (IMF) Avrupa’ya destek vermesi gerek. Portekiz, Yunanistan ve İrlanda’da programları olan IMF’nin, İtalya ve İspanya gibi daha büyük ülkelere de gerektiğinde kredi açabilen bir IMF olması dünyanın yararına. IMF dünya ekonomisine destek vermekle görevli, dolayısıyla Güney Avrupa ülkelerine geniş bir destek vermesi gerek” diye konuştu.
Avrupalı AB projesine daha çok sahip çıkmalı
BİRLEŞMENİN bir şekilde olacağını tahmin ettiğini, bu konuda iyimser olduğunu, fakat soruyu doğru şekilde koymak gerektiğini ifade eden Kemal Derviş, şöyle konuştu: “Başlangıçta Avrupa konusunda büyük bir heyecan ve destek dönemi oldu, sonra birlikteliğin yararlarına alışıldı, yararlar bir şekilde unutuldu ve sadece rahatsızlıklar ön plana çıktı. AB vatandaşları Avrupa projesinden biraz soğudu. AB, ‘Biz bu alıştığımız Avrupa’yı kaybedebiliriz, bu konuda destek vermezsek birlikteliğin yararlarını kaybedebiliriz’ şuuruna varırlarsa, Avrupa entegrasyonuna siyasi destek artacaktır.”