Güncelleme Tarihi:
OECD nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği'nde bir basın toplantısı düzenleyen Derviş, konuşmasına, Malatya'da dün meydana gelen askeri uçak kazasında hayatını kaybedenlerin ailelerine ve Türk ulusuna başsağlığı dileyerek başladı.
OECD toplantıları kapsamındaki temasları hakkında da bilgi veren Bakan Derviş, bakanlar düzeyindeki toplantının üç ayrı çerçevede sürdüğünü, dün dış ticaretin serbestleştirilmesi ve uluslararası ticaret örgütünün önümüzdeki aylarda yapacağı çalışmaların ele alındığını kaydetti.
Bugün çevre ile kalkınma arasındaki ilişkilerin ele alındığını, çevre ve ekonomi bakanlarının aynı toplantıya katıldığını anlatan Bakan Derviş, öğleden sonra da dünya ekonomisindeki büyüme perspektifleri, büyüme için yeni teknolojinin önemi, ABD, Avrupa ve Japonya ekonomilerinin durumu, gelişmekte olan ülkelerin bu ekonomideki yerini tartıştıklarını belirtti.
Toplantıda bütün bakanların bir konuşma yaptığını, kendisinin de konuşmasında finansal bunalımların gelişmekte olan ülkelere verdiği zarardan bahsettini, zararın sosyal boyutları üzerinde durduğunu, biraz da Türkiye'deki programı anlattığını kaydeden Derviş, şöyle devam etti:
"Herkes çok merak ediyor. Aynı zamanda büyük bir destek de var. Büyük bir ilgi ile izleniyoruz. IMF'nin kararı da havayı olumlu etkiledi. İki gündür piyasalarda canlanma var. Dövizin değeri daha gerçek düzeye iniyor, faizler bir miktar düşüyor. Umudumuz bütün bunların büyümeyi yeniden devreye sokup, istihdam yaratması, işyeri açması, bu sıkıntılı dönemden çıkmamız. Bunun tarihihi ben yazın ortalarında görüyorum Önümüzdeki bir-iki ay içinde sanıyorum biraz sıkıntı yaşayacağız. Ama ondan sonra program uygulanırsa, sanıyorum büyümeyi yeniden yakalayabileceğiz ve Türkiye'nin hak ettiği hızlı gelişme ve özellikle istihdam yaratma aşamasına geleceğiz. Öyle umuyorum, dün ve bugünkü iyimser havanın devamını bekliyorum."
Çok önemli bir dış kaynak sağlandığına dikkati çeken Bakan Derviş,IMF tarihinde ülke büyüklüğüne kıyasla daha büyük bir kaynak kimseye ayrılmadığını vurgulayarak, "Bunu çok büyük bir sorumluluk içinde, çok ciddi kullanmamız gerekiyor. Bizim için önemli bir fırsat. Bu fırsatı ülke yararına çok iyi kullanmamız gerekiyor."
"HEP BİRLİKTE BÜYÜYELİM"
Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Derviş, "şu anda küçülen bir pastadan daha fazla pay almak yerine, hep birlikte pastayı büyütelim" dediklerini belirterek, bu dönüşüme herkesin yardım etmesi ve bu fedakarlığa razı olması gerektiğini bildirdi.
Bir soru üzerine halkın düzeninin eskisi gibi gidemeyeceğine inanmış durumda olduğunu vurgulayan Derviş, aynı zamanda genelde bu programa destek verdiklerini de belirterek, şöyle devam etti:
"Ancak, maliye politikasında bu kadar sıkışık olmamız, özellikle bütçede fazla bir paranın olmaması, verginin yüzde 90-95'inin faize gitmesi, bu durumda bütçeden sağlanacak kaynak çok kısıtlı. Bu durumda, halkımızdan, çalışanlardan, işverenlerden fedakarlık istediğimiz anlamına geliyor ki, büyümeye geçelim.
Şu anda küçülen bir pastadan daha fazla pay almak yerine, hep birlikte pastayı büyütelim diyoruz. Bu dönüşüme herkesin yardım etmesive bu fedakarlığa razı olması gerekiyor. Eğer pasta kavgasına girerseko zaman bu programı yürütmemiz mümkün olmayacak.
Sadece kamuda değil özel sektörde daha fazla sayıda işçi var. Bu kesimler arasında adaleti sağlayacak bir mekanizmayı sağlamamız gerekiyor. Herkese enflasyon yüzünden bir miktar artış sağlanması gerekiyor. Bu doğaldır. Ama göreli olarak en zor durumda olan memuru düşünmemiz daha iyi olacak. Memura da haksızlık yapmamız gerekiyor. gelecek yıl özellikle büyüme beklediğimiz alanlarda gerçekleşirse herkese biraz daha pay gelecek. Özellikle bugünkü sıkıntılı günler geride kalacak."
Sıkıntı olduğunu kabul ettiğini söyleyen Derviş, yıl sonunda turizm gelirleri ve ihracat gelirlerine bağlı olarak herkese bir rahatlık sağlanması için birkaç ay daha beklenmesi gerektiğini bildirdi. Derviş, "Yarın rahatlama olacağını söylemek bence gerçekçi olmaz" diye konuştu.
"ENFLASYONA GEÇİT VERMEMELİYİZ"
Devlet Bakanı Derviş, programın çok önemli bir boyutunun da para politikası ve maliye politikasının uygulamasıyla ilgili olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Burada bir gevşeme bizi yeniden enflasyona götürür. Enflasyonda istikrarsızlığa yüksek faize ve kırmaya çalıştığımız olumsuz borç dinamiğinin yeniden ortaya çıkmasına götürür, Türkiye'yi... Dolayısıyla enflasyona geçit vermememiz lazım. Merkez Bankası'nın, Hazine'nin ve Maliye Bakanlığı'nın çok uyumlu ve ciddi bir şekilde birlikte çalışmasıyla, bu enflasyonu mutlaka senenin sonuna doğru aylık yüzde 2'lere çekmemiz gerekiyor ki enflastyonist beklentileri kıralım. Ondan sonra artık gelecek sene yüzde 20'lerin altına, ondan sonra da yüzde 10'un altına çekmemiz gerekiyor."
Derviş, artık hiç bir ülkenin yüzde 60, yüzde 80, yüzde 100 enflasyonla yaşamadığını belirterek, Bu konuda artık çağdaşlaşmamız gerektiğini, (Ne yapalım enflasyon yüzde 80 olsun) anlayışından kurtulmak gerektiğini anlattı. Bunun da kolay olmadığını dile getiren Derviş, maliye politikasının çok ciddi bir şekilde uygulanması gerektiğini vurguladı.
REFORMALAR
"Acilen yapılması gereken başka reformlar neler?" şeklindeki birsoru üzerine de Derviş, yapısal reformların iki yönü olduğunu söyledi.Bunlardan birinin yasaların Meclis tarafından kabul edilmesi ve Cumhurbaşkanı imzaladıktan sonra yürürlüğe girmesi olduğunu anlatan Derviş, şöyle devam etti:
"Bir de bu yapısal reformların sağladığı çerçeve içinde yönetim anlayışı ve iyi yönetim gereği var. Dolayısıyla biz (yasa Meclis'ten geçti) diye bu iş bitti demememiz lazım.
İş Meclis'te bitmiyor. Meclis çok önemli tabii çok da hızlı çalıştı. Fakat önümüzde bu yasaların uygulanması ve bu yasalar çerçevesinde yönetimi daha etkin ekonomiye daha yararlı bir biçime getirmemiz gerekiyor."
Derviş, bazı yasal değişikliklere de devam etmek gerektiğini belirterek, şeffaflık açısından, kamu sektörünün işleyişi açısından çağdaş, Avrupa standartlarına uygun bir İhale Kanunu'nun Meclis'ten geçmesinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, Hükümet'in bu kanunu ancak sonbaharda Meclis'e sevk edebileceğini kaydetti.
Bakan Derviş, ayrıca, bütçedeki birliği sağlamak için fonların kalkmasıyla ilgili yasal düzenleme ve Tütün Kanunu'nun son şeklini alıp Meclis'ten geçmesi gerektiğini belirtirken, bunların Sonbahar'danönce olması gerektiğini kaydetti.
YOLSUZLUKLA MÜCADELE
Bir basın mensubunun "IMF'ye verilen Niyet Mektubu'nda yolsuzlukla mücadeleden de bahsedildiği ve bu konuda Dünya Bankası ileişbirliğinden sözedildiğini, ancak bunun kamuoyunda çok yer almadığını" hatırlatması üzerine de Derviş, sadece Dünya Bankası ile değil dünyadaki sivil toplum örgütleriyle ve aynı zamanda bu konuda çalışma yapan bir çok kuruluşla işbirliği yapılabileceğini söyledi.
Yolsuzlukla mücadele konusunda Başbakanlık'ta da çalışmalar yapıldığını hatırlatan Derviş, şöyle dedi: "Bu konuda mutlaka Türkiye'yi daha şefaf hala getirmek gerekiyor.Sanıyorum kamuoyunun beklediği de budur. Bu konuda çalışmalar devam edecek. En önemlisi zaten yasalar ve yönetim anlayışı çok şefaf ve çokaçık olunca zaten yolsuzluğun da bir yerde imkanı kalkıyor. Yolsuzluk imkanı şefaf olmayan ortamlarda kendini gösteriyor. O ortamı ortadan kaldırmak gerekiyor ve aynı zamanda herkese eşit hak tanımak gerekiyor. Herkes açık işleyen, şefaf işleyen bir düzende bütün gücünüverimliliğe, üretime, dış satıma, teknoloji geliştirmeye iş alanı aşmaya verirse, yani rant aramak yerine bunlara verirse, o zaman sanıyorum hem memleket için daha yararlı olur hem de bütün çalışanlar ve işverenler de çok daha mutlu olur."
Derviş, "Büyük spekülatif paraları Türkiye'ye çekeceğiz diye isteğimiz ve iddiamız yok. Sağlıklı, uzun vadeli, teknoloji ve üretim getirecek dışyatırım bekliyoruz" dedi.
Resmi kurumlardan sağlanan 15 milyar dolarlık kaynak yanında özel sektörden sağlanacak kaynaklara da önem verdiklerini vurgulayan Derviş, özel bankaların güvenin sarsıldığı geçen yıl Kasım'dan itibaren Türkiye'deki pozisyonlarını azalttığını hatırlattı. Bu bankalara programı anlatarak, pozisyonlarını yeniden artırmalarını sağlamaya çalışacaklarını kaydeden Derviş, şöyle devam etti:
"Bizim en fazla istediğimiz dış kaynak, yatırım, üretim yapan, istihdam yaratan, teknoloji getiren ve bizim dış piyasalarda ihracatımıza yardımcı olacak türden yatırımdır. Büyük spekülatif paraları Türkiye'ye çekeceğiz diye isteğimiz ve iddiamız yok. Sağlıklı, uzun vadeli, teknoloji ve üretim getirecek dış yatırım bekliyoruz. Diğeri gelir, gelmez. Onu da biz kontrol edemeyiz, açık piyasadayız. Ama önemli olan bizim için yatırımdır. İlla da büyük miktarda portföy yatırımı gelsin diye bir çabamız olmayacak. İsteyen gelsin Türk hisse senedini alsın, bir ölçüde borsada derinliğin artması iyi olur."
Resmi kanallardan sağlanan 15 milyar dolarlık kaynağın bir bölümünün programın gerçekleşmesine bağlı olarak kullanılacağını hatırlatan Derviş, bu nedenle her ay Hazine Müsteşarlığı'nın öncülüğünde programın uygulanması konusunda bilgi toplayacaklarını, aksayan tarafları düzeltmeye çalışacaklarını, çok iyi giden taraflarınaltını çizeceklerini belirterek, "Bu şekilde bu kaynağın devamını sağlamaya çalışacağız" dedi.
İÇ BORÇLANMA KAĞITLARININ DÖVİZE ÇEVRİLMESİ
Bakan Derviş, iç borçlanma kağıtlarının dövize çevrilmesi konusundaki bir soru üzerine de, borç ödemelerinin zamana yayılmasınınönemine dikkati çekerken, halen çeşitli yaklaşımları tartıştıklarını, kesin bir teklifin oluşmadığını söyledi.
Çalışmaların devam ettiğini kaydeden Bakan Derviş, "Piyasaya dönük gönüllü bir şey olacak. Piyasa gerçeklerini yansıtacak. İsteyen katılır, isteyen katılmaz, gönüllü olacak" dedi.
KUR POLİTİKASI, ENFLASYON HEDEFLEMESİ
Kur politikası ile ilgili bir soru üzerine Bakan Derviş, serbest kur politikası uygulandığına, hükümetin veya Merkez Bankası'nın bir kur hedefi olmadığına dikkati çekti.
Derviş, "Parasal hedefler var, ama kur hedefi yok. Kur piyasada gelişecek. Ama kurun istikrarlı olması için, dövizin yeniden aşırı pahalanmaması için Türkiye'ye güven çok önemli. Güvenin yeniden gelmesi ile döviz normal bir seviyeye ulaşacak" diye konuştu.
Bazı ekonomik hesapları yapabilmek için bir kur tahmininde bulunmak gerektiğini anlatan Kemal Derviş, aksi takdirde ödeneklerin ayarlanmasının mümkün olmadığını belirterek, "Ama kur tahmini ile kurhedefi arasında çok büyük fark var. Tahmin hedef değildir, gerçekleşirveya gerçekleşmez" dedi.
Programda ifade edilen enflasyon rakamlarının da bir tahmin olduğunu kaydeden Derviş, şöyle konuştu:
"TÜFE'yi yüzde 52-53 civarında tahmin ediyoruz. Bunu hedefe dönüştürmemiz gerekiyor. Ama bunun yapabilmemiz için bu belirsizlik ortamından biraz daha kurtulmamız, Merkez Bankası'nın da bazı hazırlıklar yapması gerekiyor. Tam tarihihi veremeyeceğim, ama bu yıl bitmeden, sonbahara doğru daha kesin bir enflasyon hedeflemesine geçeceğiz. Merkez Bankası diyecek ki; önümüzdeki ay için enflasyon hedefimiz budur. Bu hedeften şaşmamak için de elden geleni yapacağız. Bu da enflasyonla mücadelede en önemli aracımız olacak. Aynı zamanda kurun da istikrarlı devam etmesini sağlayacak. Bunun hazırlık çalışmaları içindeyiz. Bunun için çok sağlam bir veri sağlanması gerekiyor."
Türkiye'nin bunalımsız, istikrar içinde olduğu zaman, yapısal olarak ve Türk ekonomisinin dinamiğine dayanarak yüzde 7-8 büyümeyi yakalayabildiğini ve sürdürebildiğini anlatan Derviş, bunalımsız bir düzenin getrilmesi halinde yüzde 7'lik büyümenin tutturabilabileceğini, coğrafi konumun bunun için ve ilişkilerin bununiçin son derece uygun olduğunu vurguladı.
SİYASET-EKONOMİ İLİŞKİSİ
Derviş, "Türk özel sektörünün ve Türk işçisinin olağanüstü dinamizmi sayesinde, bence Türk ekonomisi bir takım Doğu Asya ekonomilerinin geçmişte yakaladığı büyüme hızını yakalayabilir. O zaman Türkiye'nin yüzü 10 yıl içinde değişir ve gelişmiş bir ülke durumuna gelebilir. Avrupa ile bütünleşme sürecinde de güçlü oluruz. Onun için bunalımı önlememiz lazım" dedi.
Bakan Derviş, "Siyasi karar mercileri piyasa kurallarını çiğnemeden ve piyasaya her an müdahale etmeden siyaset yapmalı" diye konuştu.
(aa)