Güncelleme Tarihi:
1994 yılından beri Yahya Murat Demirel'in, uzun yıllardan beri de Demirel ailesinin avukatlığını yaptığını ve halen de yapmaya devam ettiğini ifade eden Çelebi, bunun dışında Demirel ile bir ilişkisinin bulunmadığını söyledi. Çelebi, ifadesinde şunları söyledi:
"İzmir Karşıyaka'dan deniz çocuğuyum. Lisanslı yelkenciyim. Bu nedenle denize ve denizciliğe ilgim vardır. Akdeniz Anonim Şirketi de, yatçılık, denizcilik ve turizmcilik faaliyetlerinde bulunmak üzere kurulmuştur. Ben de denizciliğe ilgi duyduğumdan bana da bu şirkette 1995 yılında sanırım yüzde bir kadar bir hisse verildi. Bu tamamen onursal bir hissedir. Yani beni onur üyesi yapmak için verilmiş sembolik bir hissedir. Akdeniz A.Ş'de yüzde bir de olsa hisse sahibi olmama rağmen hiç bir yönetim kurulu toplantısına katılmadım. Hiçbir yönetim kurulu kararının altında imzam yoktur. Özellikle suçlama ile ilgili konularda hiçbir bilgim yoktur. Ben Egebank'tan Cen Havacılık A.Ş'ye kredi verildiğini daha sonra da Cen Havacılık A.Ş'nin, Akdeniz A.Ş'ye devredildiğini bilmiyorum. Bu yapılan işlemlerden bilgim ve ilgim yoktur."
Denizciliğe meraklıyım
Suat Çelebi, Akdeniz A.Ş'deki hissesinin, denizciliğe meraklı olduğu için verildiğini kaydederek, şirkette yönetsel yetkisinin olmadığını söyledi.
Akdeniz Şirketi'nin ortaklarının Yahya Murat Demirel, Ayşenur Demirel (Esenler), Şaban Ayhan Tatlıgil, Gökalp Baştürk ve Hakan Ferhatoğlu olduğunu öğrendiğini belirten Çelebi, Ferhatoğlu'nu hiç görmediğini ve tanımadığını, Tatlıgil'i Egebank ile ilgili soruşturma sırasında tanıdığını, diğerlerini ise önceden tanıdığını bildirdi.
Avukat Çelebi, Akdeniz Şirketi'nden maddi anlamda herhangi bir kar almadığını, 30 yıllık avukat olması nedeniyle de şirketle ilgilenmesinin söz konusu olmadığını belirtti. Çelebi, "Egebank Yönetim Kurulu Başkan ve üyeleri, Bankalar Kanunu'nun 22/3 maddesi uyarınca banka kaynaklarını mevzuf yani dolaylı yolla zimmetlerine geçirmekten sorumlu tutulabilirlerse de, iştirak hükümleri uyarınca dolaylı zimmetten Akdeniz Şirketi Yönetim Kurulu üyeleri ve özellikle yüzde bir hisseye sahip olarak benim sorumlu olabilmem için meydana gelen zimmet sonucu ile benim fiilim arasında bir illiyet bağının hatta ondan da öte bir fiilimin bulunması gerekir. Halbuki benim ne ilgim, ne bilgim ne de fiilim mevcuttur" diye konuştu.
Kredilerle ilgim yok
Egebank'ın eski yöneticisi Özcan Tangu da "sanık" sıfatıyla verdiği ifadesinde, 1 Ağustos 1999'da, Bilgi İşlem ve Teknoloji Müdürü olarak Egebank'ta çalışmaya başladığını söyledi. Tangu, bankadaki görevinin, bankacılık sisteminin alt yapısını hazırlayıp kurarak faal olmasını temin etmek, yani lojistik hizmet vermek olduğunu kaydetti. Bunun dışında açılan kredilerle hiç bir ilgisinin olmadığını, kimlere ne şartlarda ve nasıl kredi verildiğini bilmediğini, bilgisinin olmasının da söz konusu olmadığını anlatan Tangu, bu tür kredilerin ancak ilgili genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulunun talimatı ve imzası ile açıldığını belirtti. Tangu, şöyle devam etti:
"Bankada, krediler genel müdür yardımcılığı yapmadım. Kredilerle ilgim de yoktur. İddia edildiği gibi 22 Aralık 1999 tarihinde Egebank'ın Kadıköy Şubesi'nden Tempoteks Firması'na verilen 3 milyon dolar krediden, daha sonra bu kredinin 2 milyon 999 bin 658 dolarının yüksek kur üzerinden liraya çevrilerek Himak Şasi Firması'nın Egebank'a olan borcunun kredi borcunun ödenmesinde kullanılmasından, bu yolla 3 milyon dolar para ile 4.5 milyon dolar kredinin ödenmesinden haberim ve bilgim yoktur. Ayrıca Kadıköy Şube Müdürü'nü arayarak hesap üzerindeki blokenin kaldırılmasını istemem de söz konusu değildir. Kaldı ki benim böyle bir talimat vermeye yetkim yoktur."
Egebank'a, çalıştığı başka bir bankadan, bankanın bilgisayar sistemini ıslah etmesi için transfer edildiğini ifade eden Tangu, bankaya geldikten sonra sistemin çok kötü olduğunu ve yanlış sonuçlar doğurduğunu gördüğünü anlattı. Özcan Tangu, bankacılık faaliyetleri sırasında sistem tam çalışmadığından, sisteme elle müdahaleler yapıldığını, para kayıplarının oluştuğunu ve yanlış sonuçların ortaya çıktığını bildirdi. Bu gibi durumlar fark edildiğinde, başında bulunduğu birime telefon veya yazı ile bilgi verilerek yanlışların düzeltilmesinin istendiğini anlatan Tangu, "Bu işlemler benden daha alt seviyede yapılmakta idi. Kadıköy Şubesi'ndeki hesap üzerinde bulunan blokenin çözdürülmesi de böyle bir işlem sonucu yapılmış olabilir" dedi.
Ekenler: Niye paravan kullanalım ki
Berdan Tekstil Şirketi'nin büyük hissedarı ve Yönetim Kurulu Başkanı Muhteşem Ekenler de, "sanık" sıfatıyla verdiği iadesinde, şirketinin 50 yıllık geçmişi olan, yılda 120 milyon Mark ihraç yapan ve bin 650 çalışanı olan bir şirket olduğunu ifade etti. Ekenler de, şunları söyledi:
"Egebank'ın Adana Şube Müdürü 1999 yılının Temmuz ayında finansman Müdürümüz ile görüşmeye gelmiş ve bu görüşmede kredi verme isteğinde bulunmuş. O zaman piyasaların sıkışık olması ve bizim de mali yönden zayıf olmamız nedeni ile kredi almayı kabul ettik. Krediyi 1999 yılı Temmuz ayı sonunda aldık. 1999 yılı Aralık ayında grup şirketlerimizden olan Eksan Şirketi'nin Genel Müdürü İbrahim Ateş'in tanıdığı ve köylüsü olan Ahmet Yalçın'ın yetkili müdürü olduğu Tempo Teks isimli şirket benden mal istedi. Biz yurtdışına ihraç yaptığımız için mal satmak istemedim. Ancak aracı olan İbrahim Ateş'i de kıramıyordum. İşi yokuşa sürmek için 'şahsi hesabıma 2 milyon dolar avans çıkarsınlar, sonra mal gönderelim' dedim. Tarsus'taki şahsi hesabıma 21 Aralık 1999'da 2 milyon dolar karşılığı olan lirayı gönderdiler. Bunun 1 trilyon lirasını Berdan Tekstil Şirketi'nin hesabına virman yaptım. 2 gün sonra Tempo Tekstil Şirketi'nin yetkilisi benimle irtibat kurdu ve parayı geri istediklerini, çünkü kredi aldıkları Egebank'a devlet tarafından el konulduğunu, alınan kredilerin geri istenildiğini söyledi. Fakat elimde nakit para olmadığı için ve o parayı da kullandığım için parayı iade edemedim. Ancak Egebank'a el konulmasından sonra yeni yönetim ile aramızda bir protokol imzaladık ve 2 milyon doların 1.5 milyon dolarını ödedim."
Türkiye'nin 180. büyük firması olduklarını kaydeden Muhteşem Ekenler, yıllık cirolarının yanında, 2 milyon doların cüzi bir para olduğunu ve bu krediyi almak için paravan bir şirket kullanmalarının söz konusu olmadığını ifade etti.