Güncelleme Tarihi:
Sanayide kime selam verseniz ‘ara eleman’ diyor. Meselenin kapasite kullanım oranlarını aşağı çekecek boyutlara geldiğini Hürriyet Gazetesi’nin ekonomi sayfalarında daha önce de birkaç kez gündeme getirdik. Birçok iş insanı çözüm için projeler geliştiriyor, ilgili bakanlıklarla protokoller imzalayıp kendi ara elemanını eğitecek, işgücüne kazandıracak modelleri hayata geçiriyor.
“Benim şirketimde en az 100 elemana ihtiyacım var” diyen Endüstriyel Mutfak, Çamaşırhane, Servis ve İkram Ekipmanları Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TUSİD) Başkanı Bekir Topuz’un da bu konudaki açıklamaları geçtiğimiz günlerde gündem olmuştu. Aynı zamanda İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Yönetim Kurulu Üyesi olan Topuz önceki gün aradı. “Benim çözüm için bir önerim var” dedi. Üstelik anlattığı çözüm, global ekonominin açılım yaratmaya çalıştığı işgücünde cinsiyet eşitliğine de çare getirme hedefinde.
Topuz’un verdiği bilgiye göre şirketi Empero Endüstriyel Mutfak Ekipmanları’nda hemen her pozisyonda kadın çalışan var. “Bende forklift kullanan kadın da var, kaynakçı olan da. Çok da memnunuz” diyen Bekir Topuz, Türkiye’nin ara eleman sorununu işgücüne katılmayan kadınların çözebileceğini belirtti. Bunun için yaptığı araştırma ve gözlemlerin ona, kadınların önündeki en büyük engelin çocuk bakımı olduğunu gösterdiğinin de altını çizdi.
‘ARA ELEMAN SORUNU ÇÖZÜLÜR’
Evet çocuk bakımının sadece annenin sorumluluğunda olması, kadın istihdamının önündeki en büyük engellerden biri. Bunu TÜİK verileri de ortaya koyuyor. TÜİK’e göre 2021 yılında hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadınların istihdam oranı yüzde 26.1, aynı durumdaki erkeklerin istihdam oranı ise yüzde 89.1. Aradaki fark büyük bir uçurum. Topuz’un önerisi de bu farkı oluşturan kadınların ara eleman olarak istihdam edilmesini içeriyor:
‘KÜÇÜK KREŞLER YAPALIM’
“Bugün karşı karşıya olduğumuz işsizlik sorunu her sektör için geçerli. Sanayide kadın oranını artırmak için çözümün mesleki eğitimde topyekûn ve planlı bir reform sürecinden geçtiğini düşünüyoruz. Ara eleman sorununu çözebilmemiz için kadınların işgücüne katılması lazım. Kadın istihdamı için bir kreş sistemi var. Devletin de belediyelerin de kreşleri yarım gün. Özeller ise çok pahalı. 30 bin TL alan bir çalışan kreşe 18-20 bin TL nasıl versin? Bu nedenle şirketler mahallellerde küçük kreşler açmalı diyoruz. Eve yürüme mesafesinde kreşler açılmalı. 40 milyon kadın var. yüzde 35’i çalışıyor. 12 milyon eder. Gerisi çalışmıyor. Çalışan kesimin geldiği semtler de belli. İşgücünün kaynağı olan semtlere kreş açılsın. Hesaplarımızı yaptık. 10 bin kreş açınca 1 milyon kadına iş bulabiliyoruz. Ayrıca bu modelde öğretmenler de istihdam edilecek. Bu, devletin yükü olmamalı. Türkiye’de OSB’lerin tamamında para var. 1.000’er kişilik kreşler açılabilir. Aynı şekilde sanayi odaları, ticaret odaları, ihracatçı birlikleri. Bu örgütlerin yönetim kurulundaki isimlerin hepsinin parası var. Ben de bunlardan biriyim. Herkes bunun finansmanına katılmalı. Benim fabrikam Konya’da, en az üç kreş yapmak istiyorum. Anne ve babası çalışan çocuklara açık olacak. 5-6 milyon TL’lik yatırımlar bunlar.”
Bekir Topuz bir model oluşturmuş. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı ile de bir protokol imzalanması gerektiğini belirtti. Bir ayağı özel sektör olan üçlü bir protokolden bahsetti.
İŞ DÜNYASINA ÇAĞRI
Sonra da iş dünyasına seslendi: “Bütün sanayi odaları, ticaret odaları, ihracatçı birliklerinin yönetimleri olarak bu konuyu bir iş modeli haline getirmeliyiz. Bunu bir insan kaynakları projesi olarak düşünmeliyiz. Bu alana yatırım yapmalıyız. Gelin hep birlikte bu modeli sahiplenelim. Bir yılda ara eleman sorunumuzu kadın istihdamını artırarak çözelim.”
TBV’DEN GELECEK İÇİN MANİFESTO
Başkanlığını Faruk Eczacıbaşı’nın yaptığı Türkiye Bilişim Vakfı, geleceğin paradigmasının oluşturulmasına rehberlik etmek amacıyla bir manifesto yayınladı. Faruk Eczacıbaşı, manifestoyu bir grup gazeteci ile birlikte masaya yatırdı, tartıştı.
Eczacıbaşı’nın paylaştığı manifestoda dünyanın, özellikle teknolojik değişimlerin getirdiği “disruption (kırılım)” dalgasıyla sarsıldığı vurgulandı. Sanayi devrimindeki sistemlerle bu kırılımın aşılamayacağına dikkat çekilerek ‘yeni vizyonların (hikayelerin) önceliklendirilmesi gerektiği ve yeni paradigmanın temel taşının sürdürülebilirlik olduğu’ belirtildi. Manifestoda atılması gereken adımlar şöyle:
- Bilinçlenme için eğitim ve farkındalığın artırılması,
- Genç ve deneyimli zihinlerin birlikte yeni fikirler yaratıp uygulamasına imkân verilmesi,
- Bilimsel verinin önceliklendirilmesi,
- Daha sürdürülebilir, küresel, dinamik ekonomi, hukuk ve yönetişim modelleri ve kurumları geliştirilmeli ve denetim mekanizmaları oluşturulması.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÖDÜLLERİ ARTIYOR
Türkiye’de şirketlerin sürdürülebilirlik performansları, uluslararası alanda dikkat çekiyor. Bu alandaki global ödül programlarında daha fazla Türkiye’den şirket görür olduk. Geçtiğimiz günlerde de Polisan Holding grup şirketlerinden Poliport ve Polisan Kansai Boya, sürdürülebilirlik çalışmalarıyla ödüle layık görüldü. Şirketlerin sürdürülebilirlik performansını ölçen uluslararası değerlendirme kuruluşu EcoVadis’in değerlendirmesinde Polisan Kansai Boya “Gümüş”, Poliport “Bronz” madalyanın sahibi oldu.
Meseleyi Polisan Holding CEO’su Cantekin Dinçerler’e sorduk. Bize “Geleceğin Polisan’ı”ndan bahsetti. “Sürdürülebilirlik performansımızı sürekli gözden geçiriyor, iyileştiriyor, paydaşlarımızla düzenli olarak paylaşıyoruz. Çalışmalarınızın global çapta karşılık bulmasından dolayı mutluyuz” dedi.