Nilgün KARATAŞ
Oluşturulma Tarihi: Haziran 30, 2011 00:00
Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) Başkanı Charles Dallara, Türk bankalarının ve sektör otoritelerinin büyük takdir topladığını söylerken, “10 yıl önce Türkiye’de halledilen konular Avrupa’da hâlâ yok” dedi. Bu arada Basel Kriterlerini belirleyen BIS’in Basel yerine İstanbul’da toplantısına yönelik bir espri yapan Dallara, “Keşke Babacan bizi taşısa da sık sık İstanbul’da toplansak” dedi.
HÜKÜMET yetkilileri ve finans sektörü yöneticileriyle temaslarda bulunmak üzere İstanbul’a gelen Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) Başkanı Charles Dallara, kriz sonrasındaki toparlanma sürecindeki risklere dikkat çekerken, Türkiye’nin sergilediği performansa da vurgu yaptı. Dallara, Türk bankacılık sektörünün ve otoritesinin başarısını anlatırken, sektörde en önemli kriterlerin belirlendiği “Basel yerine İstanbul” esprisi de yaptı.
Hükümet ve Merkez’in başarısıAkbank’ın ev sahipliğinde bir grup gazeteci ile biraraya gelen Dallara, Türk ekonomisinin son dönemde etkileyici bir performans sergilediğini, Türkiye’deki konjonktürün kendilerini heyecanlandırdığını dile getirdi. Dallara, bunun arkasında hükümet ve
Merkez Bankası’nın başarılı politikaları kadar Türk bankaları ve özel sektörünün dinamizminin bulunduğunu da söyledi.
Çıtanın yükseltilmesi lazımKriz öncesi dönemde ekonomiye yön veren pek çok kurumun risk konusunda tavizler verdiğini hatırlatan Charles Dallara, “Bugün o kurumlardan birini temsil ediyorum ama o zamanı da inkar etmemek lazım, bundan ders çıkarmaz lazım” dedi. Bugün standartlar konusunda dünyada yapılması gereken pek çok konu olduğunu anlatan Dallara, Türk bankacılık sektörünün 10 yıl önce hallettiği konuları Avrupa’da göremediklerini dile getirdi. Dallara, bu noktada risk ve gözetim-denetim çıtasının yükseltilmesinin önemini vurguladı.
‘İstanbul’a taşınsak’ esprisiDallara, son yıllarda sağlıklı şekilde büyüyen Türk bankalarının bu performansıyla IIF nezdindeki itibarını daha da artırdığını dile getirdi. Küresel ekonomiden söz ederken yetkililerin ‘cesur’ olmaları, sorumluluklarını yerine getirmeleri konusunda yüksek beklenti içinde olduğunu anlatan Dallara, Türkiye’de bankacılık sektörüne yönelik düzenlemeleri belirleyen kurumların takdir toplayan çalışmalar yaptığını vurguladı. Dallara, “Keşke BIS’in (Bank For International Settlements-kısaca ‘BIS’ adı ile anılan Basel Kriterleri’ni belirleyen kuruluş) merkezini İstanbul’a taşısak. Gerçi Merkez Bankası’ndaki arkadaşlarımız pek hoş görmeyebilir ama Babacan’a söylesek de, bizi İstanbul’a taşısa da, Basel yerine sık sık İstanbul’a gelsek” diye espri yaptı.
‘Çok acil’ değil ama cari açık sorunu dikkate alınmalıTÜRK ekonomisi büyürken ortaya çıkan ödemeler dengesi açığının kontrol altında tutulması gerektiğine de değinen Charles Dallara, alınacak tedbirlerin ‘çok acil’ değil ama politika yapıcıların bunu dikkate alması gerektiğini vurguladı. Enflasyon konusuna dikkat çeken Dallara, Türkiye’nin fiyat artışlarından menfi etkilendiğini, enerji ve
emtia fiyatlarının cari açığın artmasına neden olduğunu vurguladı.
Hiçbir ülke Türkiye’deki dinamizmle ilerleyemediTÜRKİYE’ye 1.5 yıl aradan sonra geldiğini, 2009’dan bu yana bile önemli gelişmeler gözlemlediğini aktaran Charles Dallara, “Hiçbir ülke bu dinamizm ile ilerleyebilmiş değil” dedi. Türkiye’nin dinamik bir büyüme sergilediğini vurgulayan Dallara, büyümeyi destekleyen unsurlar arasında özel sektördeki rekabetçi yapıya, kamu politikalarının da destek olmasını saydı.
Sabancı: Seçmen istikrarı seçti, reformlar hızlanmalı
ULUSLARARASI Finans Enstitüsü (IIF) yönetim kurulundaki tek kadın bankacı olan Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer,
seçim sonrası süreçte Türkiye’nin reformları hızlandırarak ekonomiyi rekabetçilik seviyesinde daha yukarılara çıkartması gerektiğini vurguladı. Küresel olarak kriz sonrası sorunların yaşandığı dönemde Türkiye’nin bir seçim atlattığına dikkat çeken Suzan Sabancı Dinçer, “Seçime katılım 85’le çok yüksek bir oranda oldu. Biz bunu ‘Türk halkı istikrarı seçti’ diye okuyoruz” dedi. Türkiye’nin seçim sürecini artık geride bıraktığını, yönetimde istikrarın seçildiğini kaydeden Sabancı Dinçer, şu mesajları da verdi:
Yapısal reformlarSeçim sonrasındaki süreç başta hükümetimiz olmak üzere hepimize Türkiye’yi daha iyi bir geleceğe taşımak için önemli bir fırsat verdi. Bu dönemi ekonomideki önceliklerimize odaklanarak değerlendirmemiz büyük önem taşıyor. Yapısal reformların ele alınması ve hızlı şekilde yürürlüğe konması ekonomimizin önünü açacak.
Sorunlarımız da var
Yakaladığımız sürdürülebilir büyüme performansını daha da ileriye taşımamızı sağlayacak. Sağladığımız istikrarlı ekonomik ortama karşın, çözümlenmesi gereken sorunlarımız da bulunuyor. Cari açık odaklanılması gerekilen sorunların başında geliyor.
Teknoloji payı artmalı
Kısa dönemde cari açıkta konjonktüre bağlı bozulmayı düzeltmek için ekonomi yönetimimiz, Merkez Bankası ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) gibi kurumlar gerekli önlemleri alıyor. Cari açığı uzun vadede makul seviyelere çekebilmek için ihracatımızdaki orta-ileri teknoloji ürünlerin payını artırmalıyız.
Avantajlar fırsata çevrilmeliSUZAN Sabancı Dinçer, mali disiplini yakalayan, borçluluk sorunu bulunmayan, sağlam bankacılık sektörü ve oturmuş demokrasisiyle 2010’da Avrupa’nın en hızlı büyüyen ekonomisi olarak öne çıkan Türkiye’nin diğer gelişmekte olan ülkelere göre çok daha fazla avantaja sahip olduğuna da dikkat çekti. Sabancı Dinçer, “Sahip olduğumuz avantajları ve önümüzdeki fırsatları ülkemizin refahını artırmaya yönelik kullanmalıyız” dedi. Bunun için hükümet, kamu ve özel sektör ile sivil toplum kuruluşlarının işbirliği içinde çalışması gerektiğini vurgulayan Sabancı Dinçer, “Reformları hızlandırmalı ve bu sayede ülkemizi hakettiği rekabetçilik seviyesine çıkartmalıyız” dedi.