Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz'dan önemli açıklamalar

Güncelleme Tarihi:

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmazdan önemli açıklamalar
Oluşturulma Tarihi: Ekim 20, 2023 14:45

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'ne ilişkin sunum yaptı.

Haberin Devamı

Yılmaz'ın açıklamaları şöyle:

Bugün itibarıyla Gazi Meclisimizde, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerine başlamış bulunuyoruz.Bugün itibarıyla Gazi Meclisimizde, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerine başlamış bulunuyoruz.

2024 yılı bütçesi hükümetlerimizin 22’nci, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemimizin ise 6’ncı bütçesidir.

Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Genel Seçimler gibi tarihi iki seçim sürecinin demokratik olgunluk içinde tamamlanması ile siyasi belirsizlikler ortadan kalkmış, pekişen güven ve istikrar zemininde, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin sağladığı imkânlarla hızla kurulan hükümetimiz çalışmalarına ara vermeden başlamıştır.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, kamuoyu ile paylaştığımız 2024 – 2026 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program ve Gazi Meclisimizin takdirine arz ettiğimiz On İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim bütçemiz ile politika çerçevemiz de netleştirilmiş, öngörülebilirlik sağlanmıştır.  

Katılımcı bir anlayış ile tüm toplumsal kesimlerle istişare içinde şekillendirdiğimiz OVP ile bütçe hazırlıklarına yönelik yasal süreci başlatmıştık. 
Ardından 2053 vizyonunu da içerecek şekilde hazırladığımız On İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nı geçtiğimiz pazartesi günü Gazi Meclisimize sunduk, önümüzdeki hafta görüşmelerine devam edeceğiz.

Orta ve uzun vadeli hedeflerimizle uyumlu şekilde hazırlanan 2024 Yılı Bütçe Kanunu Teklifimiz, meclisimizin onayının ardından, Türkiye Yüzyılının ilk bütçesi olacaktır.

2024 Yılı Bütçesi, Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında daha da güçlü Türkiye’yi inşa ve ihya bütçesidir. Bu vesileyle 29 Ekim’de idrak edeceğimiz Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını şimdiden tebrik ediyor, bütçemizin Cumhuriyetimizi daha ileriye taşıma yolunda katkıda bulunmasını diliyorum.
Bütçe teklifimiz içerdiği 67 ayrı program alanı ile “dirençli şehirler, dirençli ekonomi ve dirençli toplum” önceliklerini esas almaktadır.
İşçisi, memuru, emeklisi, esnafı, çiftçisi, çocuğu, genci ve yaşlısıyla toplumun tüm kesimlerini ve ülkemizin tüm yörelerini gözeterek hazırladığımız 2024 Yılı Bütçesini Gazi Meclisimizin takdirine sunuyoruz.

Bu bütçeyle depremle yıkılan şehirlerimizi daha iyi şekilde yeniden ayağa kaldıracak, geleceğe dönük afet risklerini azaltacağız.
Mali disiplini esas alan, maliye ve para politikaları koordinasyonunu güçlendiren, yapısal reformları öne çıkaran bir anlayış ile ekonomimizde istikrarı kalıcı hale getireceğiz.

2024 Yılı Bütçesi, yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı destekleyen, insan odaklı ve sosyal refahı artırıcı bir yaklaşımla hazırlanmıştır.
Ortak akılla belirlediğimiz gerçekçi politikalarımızla, tüm dünya ile birlikte ülkemizi de olumsuz etkileyen hayat pahalılığının üstesinden geleceğiz.
Bütçemiz aynı zamanda enerji ve gıda arz güvenliği, iklim değişikliği ve dijital dönüşüm gibi alanlarda ülkemizin elini daha da güçlendirecek yapıdadır. Aynı zamanda aile kurumumuzu, değerlerimizi, milli bünyemizin tüm zenginliklerini kapsayan ve koruyan bir bütçedir.
2024 Yılı bütçesiyle terörle mücadeleye kararlılıkla devam edecek tüm şehirlerimizde huzuru ve refahı sürdürülebilir kılacağız.
Her bir vatandaşımızın geleceğe daima güvenle bakmasını temin edeceğiz.

Bölgemizdeki kriz ve çatışmalara rağmen, güvenli bir liman olarak ülkemizin dimdik ayakta durmasını; barış eksenli etkili diplomasimize, demokratik istikrarımıza, milli birlik ve beraberliğimize borçluyuz.

Son günlerde, İsrail ve Filistin bağlamında yaşanan insani dramın sonuçları ortadadır.
Filistinli kardeşlerimizin acılarını paylaşmak için ilan edilen milli yas günlerinin içindeyiz.
İsrail’in saldırıları sonucunda şehit düşen kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralananlara Allah’tan acil şifalar diliyorum.
Gazze’de yaşayan halkın su, elektrik, yakıt, gıda, ilaç gibi en temel insani ihtiyaçlardan mahrum bırakılması, uluslararası hukuka, temel hak ve özgürlüklere açık bir aykırılık teşkil etmektedir.
Hastaneleri, camileri bile bombalanan Filistinliler için barışı savunmak insanlık görevidir.
Daha fazla masum kanı dökülmemesi için çaba sarf etmek hepimizin sorumluluğudur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 12 Ekim günü kabul ettiği Ortak Bildiri’yle bu haksızlıklara karşı güçlü bir duruş sergilemiştir.
Bu insani ve onurlu duruşundan dolayı Meclisimizin tüm gruplarını gönülden tebrik ediyorum.
Tüm dünyayı, özellikle başta BM olmak üzere tüm uluslararası toplumu bu vahşetin son bulması yönünde çözüme katkı vermeye davet ediyoruz.Türkiye olarak çatışmaların ve acıların sonlandırılması, soruna adil ve kalıcı bir çözüm bulunması yolunda üzerimize düşeni kararlı bir şekilde gerçekleştirmeye devam edeceğiz. 
Bölgesel ve küresel dengelerin anahtar ülkesi olarak diplomaside belirleyici rolümüzü sürdüreceğiz.
Sunumda; öncelikle küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisi üzerindeki değerlendirmelerin ardından, 2024 yılı bütçemizde öngördüğümüz ana hususlara değineceğim.

Sunumum;
• Küresel Ekonomik Görünüm• Türkiye Ekonomisinde Görünüm
• Bütçe Gerçekleşmeleri ve 2024 Yılı Bütçe Öngörüleri;
o 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
o 2023 Yılı Bütçe Gerçekleşme Tahminleri
o 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
• Orta Vadeli Programdaki Politikalar Çerçevesinde Bütçenin Temel Özelliklerinden oluşacaktır.

KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM

Haberin Devamı

Bilindiği üzere, son yıllarda bütçelerimizi olumsuz küresel ve bölgesel koşulların etkisi altında hazırlamaktayız. 2024 yılı bütçesini de dünya ekonomisinde süregelen zayıf görünümü, artan risk ve belirsizlikleri dikkate alarak hazırlamış bulunuyoruz.

Küresel ekonomide 2021 yılında yaşanan güçlü toparlanma sonrasında 2022’de daha ılımlı bir büyüme kaydedilmiştir. Toplam talebin güçlenmesi ile eş zamanlı olarak yaşanan arz sorunları, neticesinde, başta gıda ve enerji olmak üzere, emtia fiyatlarında tarihi yüksek seviyeler görülmüş, bu dönemde başlayan Rusya-Ukrayna savaşı gıda ve enerji fiyatlarındaki dalgalanmayı artırmıştır. 2022 yılı boyunca küresel fiyat düzeyi, alınan önlemlerle düşüş sürecine girmiş olsa da halen tarihsel ortalamaların üzerinde seyretmektedir.

Küresel düzeyde artan politik ve ticari gerilimler, ekonomik ve siyasi alanda çok sayıda değişime sebep olmaktadır. Ticarette karşılıklı kısıtlama ve yaptırımlar, belirsizliklere yol açmakta ve küresel ekonomik aktivite üzerinde baskı oluşturmaktadır. Bölgesel düzeyde rekabet belirginleşmekte, müttefik ülkeler ayrımı yaygınlaşmakta ve yeni işbirliği ve ticaret ilişkileri ortaya çıkmaktadır.

Rusya-Ukrayna savaşının yanı sıra Ortadoğu’da beliren savaş ortamı, insani boyutta kabul edilemez sonuçlara yol açmaktadır. Bu çerçevede, çatışmaların tırmanması ve daha geniş bir coğrafyaya yayılması halinde, küresel ekonomik düzende ciddi olumsuz etkiler doğabilecektir. Jeopolitik risklerde görülen son tırmanışlar, özellikle enerji ve gıda fiyatları kanalıyla küresel enflasyonu etkileme potansiyeli taşımaktadır.

Haberin Devamı

Küresel düzeyde dirençli hale gelen enflasyonla mücadelede 2022 yılının başından itibaren yaygın bir biçimde parasal sıkılaşma eğilimi gözlenmektedir. Başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere gelişmiş ekonomilerde politika faiz oranları uzun süredir görülmeyen sıklıkta yükseltilmiştir.

Sıkılaşan finansal koşullar rezerv para birimlerinin güçlenmesine ve gelişmekte olan ülke para birimlerinde dalgalanmalara yol açmaktadır. Bu gelişmeler ve zayıflaması beklenen talep görünümü nedeniyle, küresel büyümede ivme kaybı ihtimali giderek kuvvetlenmektedir.

Yaşanan bölgesel savaşlar nedeniyle finansal piyasalarda güvenli limanlara yönelme eğilimi ortaya çıkmakta, para ve emtia piyasalarında dalgalanmalar görülmektedir. Enflasyonla mücadele edilirken durgunluğa girilmemesi için ülke merkez bankalarının ölçülü adımlar atması gündeme gelmektedir.
Süregelen riskler ve belirsizlikler küresel büyümeye ilişkin ihtiyatlı tahminleri beraberinde getirmektedir. Nitekim Uluslararası Para Fonu (IMF)’nun “2023 Yılı Ekim Ayı Dünya Ekonomik Görünüm Raporu”nda, dünya ekonomisinin 2022 yılında yüzde 3,5 büyüme kaydetmesinin ardından, 2023 yılında yüzde 3,0 ve 2024 yılında yüzde 2,9 ile daha ılımlı büyümesi öngörülmektedir.

Haberin Devamı

2022 yılında yüzde 2,6 büyüyen gelişmiş ülkelerin belirgin ivme kaybederek 2023 yılında yüzde 1,5, 2024 yılında ise yüzde 1,4 oranında büyümesi beklenmektedir.
Bölgelere ve ülkelere özgü ayrışmalar nedeniyle büyüme performanslarında ekonomiler arasında ciddi farklar oluşması beklenmektedir. 2023 yılında ABD’nin yüzde 2,1, Avro Bölgesi’nin yüzde 0,7 büyümesi öngörülmekte iken 2024 yılında bu ekonomilerin sırasıyla yüzde 1,5 ve yüzde 1,2 oranında büyüyeceği tahmin edilmektedir.
Başlıca ticaret ortaklarımızdan biri olan Almanya’nın büyüme tahminleri 2023’te yüzde eksi 0,5, 2024 yılında yüzde 0,9’dur. Fransa’nın 2023 yılı büyüme tahmini yüzde 1,0, 2024 yılı büyüme tahmini ise 1,3’tür. İngiltere’nin ekonomik büyümesi 2023 yılında yüzde 0,5 ve 2024 yılında yüzde 0,6 olarak tahmin edilmektedir. 

Haberin Devamı

2022 yılında yüzde 4,1 büyüyen yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomilerin ise 2023 ve 2024 yıllarında yüzde 4,0 oranında büyümeleri beklenmektedir. Bu kapsamda, Çin’in büyüme tahminleri aşağı yönlü revize edilerek 2023’te yüzde 5,0, 2024’te ise yüzde 4,2 olmuştur.

Benzer şekilde, 2023 Yılı Eylül Ayı OECD Ekonomik Görünüm Raporu’na göre, küresel büyümenin 2023 yılında yüzde 3,0, 2024 yılında ise yüzde 2,7 olması beklenmektedir. 2023 yılında ekonomik büyümenin ABD’de yüzde 2,2, Avro Bölgesi’nde yüzde 0,6 ve Çin’de yüzde 5,1 olarak tahmin edilmektedir.
Görüldüğü üzere, uluslararası tahminler genel olarak küresel büyümenin aşağı yönlü eğilim izleyeceğine ve dünya ekonomisinde ılımlı bir yavaşlama yaşanacağına işaret etmektedir. Ancak, söz konusu tahminlerde Ortadoğu’da ortaya çıkan son krizin olası hasarları henüz dikkate alınmamıştır.

Sıkılaşan koşullar ve jeopolitik gerilimlerle birlikte IMF’ye göre küresel mal ve hizmet ticaretinde bu yıl ancak yüzde 0,9 oranında büyüme gerçekleşmesi beklenmektedir. 2024 yılında ise ticaret hacmindeki artışın tekrar toparlanarak yüzde 3,5’e çıkacağı tahmin edilmektedir.

Haberin Devamı

Küresel enflasyon son yıllarda 2000’li yılların ortalama seviyesinin yaklaşık iki katına çıkmıştır. 2023 yılında yıllık manşet enflasyon oranlarında baz etkisi ve emtia fiyatlarındaki ılımlı görünümle düşüş eğilimi görülmektedir. Çekirdek enflasyon oranlarında ise azalış hizmet fiyatlarındaki katılık sebebiyle daha yavaş gerçekleşmektedir.

Emtia fiyatlarının jeopolitik gerilimler ile iklim koşullarının etkisiyle daha değişken bir hal alması, enflasyonla mücadelede yerinde ve yeterince sıkı politika duruşunun sergilenememesi ve talep koşullarının destekleyici olmaya devam etmesi küresel enflasyondaki yukarı yönlü riskleri canlı tutmaktadır.

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE GÖRÜNÜM

Küresel görünümün ardından Türkiye ekonomisine ilişkin gelişmeleri de kısaca paylaşmak istiyorum.
2022 yılında Rusya-Ukrayna savaşı sonucu tedarik zincirlerinde yaşanan aksaklıklar ve küresel enerji ile gıda fiyatlarının artışı sonucu oluşan olumsuzluklara rağmen, büyümeyi destekleyici politika ve tedbirlerle, ülkemiz ekonomisi sınırlı düzeyde etkilenmiş, iktisadi faaliyet canlılığını sürdürmüştür. Böylece, Türkiye yüzde 5,5’lik büyüme hızı ile OECD ülkeleri ortalaması olan yüzde 2,9’un oldukça üzerinde bir büyüme oranına ulaşarak 13 yıllık kesintisiz büyümesini sürdürerek olumlu ayrışmıştır. Bununla birlikte, 2020-2022 döneminde dünya ekonomisi kümülatif olarak yüzde 7 büyürken, Türkiye ekonomisi yaklaşık yüzde 20 büyümüştür.

2023 yılının ilk yarısı itibarıyla kuvvetli iç talep ve hizmetler sektörü öncülüğünde yüzde 3,9 büyüme ile son 12 çeyrektir kesintisiz büyüme sürecimiz devam etmiştir.

Yılın ikinci yarısında turizm ve iç talepteki seyrin ekonomik faaliyetlerdeki olumlu görünümü koruyarak büyümeyi desteklemesi beklenmektedir. Küresel düzeyde ekonomik durgunluk belirtilerine rağmen 2023 yılı genelinde Türkiye ekonomisinin yüzde 4,4 büyüyeceği tahmin edilmektedir.
Türkiye ekonomisi 2022 yılı itibarıyla yaklaşık 906 milyar dolar GSYH büyüklüğü ile dünyada 19’uncu sırada yer almakta olup IMF Raporunda yer alan tahminlere göre bu yılsonu itibarıyla 17’nci sıraya kadar yükseleceği öngörülmektedir. Satın Alma Gücü Paritesi cinsinden GSYH büyüklüğüne göre ise ülkemizin dünyanın en büyük 11’inci ekonomisi konumunu koruması beklenmektedir.

Kaydedilen güçlü büyüme performansıyla 2018 yılında 28 bin 299 dolar olan Satın Alma Gücü Paritesi cinsinden kişi başına gelirin 2023 yılında artışını sürdürerek 41 bin 354 dolar seviyesine kadar yükselmesi ve 2022 yılında yüzde 69 olan AB ortalamasına yakınsama oranının yüzde 72,2’ye ulaşması öngörülmektedir.

2024 yılında ise, ekonominin üretim ve talep yönüyle dengeli bir görünüm sergileyerek, büyümenin sürdürülebilir bileşenleri olan net ihracat ve sabit sermaye yatırımlarının ağırlığının arttığı bir yapıyla yüzde 4,0 büyüme oranına ulaşılması hedeflenmektedir.

Güçlü ekonomik aktivitenin istihdam oluşturma kapasitesi üzerinde olumlu etkileriyle, istihdamımız 2023 yılının ikinci çeyreğinde tarihi yüksek seviyelerine ulaşmıştır.

Yılın ilk yarısında net 220 bin istihdam artışı sağlanmış olup 2023 yılı genelinde ekonomideki canlılığın sürmesiyle yılsonu itibarıyla istihdamdaki yıllık artışın 900 bini aşarak işsizlik oranının yüzde 10,1’e gerilemesi, 2024 yılında ise yüzde 10,3 seviyesinde gerçekleşmesi beklenmektedir.
Önümüzdeki üç yıllık süreçte istihdamın yıllık ortalama 909 bin kişi artacağı ve işgücüne katılım oranlarında öngörülen artışa rağmen işsizlik oranının 2025 yılı itibarıyla tek haneli seviyelere kalıcı olarak düşeceğini tahmin etmekteyiz.

İç talepteki canlılık hizmet sektörü enflasyonundaki katılığı artırmış, bu durum çekirdek enflasyonda ve beklentilerde düşüşü sınırlamıştır.
Enflasyonun dünya genelinde bir sorun haline geldiği son yıllarda, makroekonomik ve finansal istikrarı kalıcı bir şekilde güçlendirmek amacıyla çeşitli tedbirler hayata geçirilmiştir.

Son dönemde para politikasında güncelleme ve makro ihtiyati tedbirlerde sadeleştirme ile parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek, makro finansal istikrarı sağlamlaştırmak amaçlanmıştır.
Para ve maliye politikaları arasındaki eşgüdümü sağlayan, şeffaf ve güvenilir politika adımlarımızın olumlu etkileri ile 2024 yılının ikinci yarısından itibaren kalıcı bir dezenflasyon sürecine girmeyi bekliyoruz. Bu dönemi, geçiş süreci olarak tanımlayarak dezenflasyon sürecinin başlaması için gerekli adımları atmayı sürdürmekteyiz. Bu doğrultuda, enflasyon kalıcı ve düşük tek haneli seviyelere gerileyene kadar tüm politika araçları kararlılıkla kullanılmaya devam edilecektir.

2022 yılı, yaşanan tüm dışsal olumsuzluklara rağmen ihracatta artışı sürdürdüğümüz ve küresel ölçekte payımızı artırdığımız bir sene oldu. 2020 yılında küresel salgının etkisiyle 170 milyar doların altına inen ihracatımız, 2022 yılında 254,2 milyar dolara ulaşarak OVP hedeflerimize yakın seviyede gerçekleşmiştir. Dünya genelindeki mal ticaretinden aldığımız pay ise 2000’li, yılların başında yüzde 0,4 düzeyinde iken,2021 yılında ilk kez yüzde 1’in üzerine çıkmış, 2022’de de artışını sürdürerek yüzde 1,02 olarak gerçekleşmiştir.

2023 yılında, küresel ölçekte devam etmekte olan sıkılaştırıcı para politikası uygulamalarının ekonomik aktivite üzerindeki etkilerinin özellikle ana ihracat pazarımız olan Avrupa ekonomilerinde daha da şiddetli bir şekilde hissedildiğini görmekteyiz. Avrupa ekonomileri için büyüme beklentilerinin, salgın dönemi hariç tutulduğunda son yılların en düşük seviyesine düştüğü görülmektedir. Buna rağmen 2023 yılı Eylül ayı itibarıyla yıllıklandırılmış ihracatımız 253,5 milyar dolar seviyelerinde bulunmaktadır.

Zayıflayan dış pazar ve Şubat ayında yaşadığımız deprem felaketine rağmen, ihracatta küresel payımız artmaya devam etmektedir. Küresel ihracattan aldığımız pay yılın ilk çeyreğinde yüzde 1,03, ikinci çeyreğinde ise yüzde 1,05 düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu artışta, dış pazarlarda aktif bir şekilde faaliyet gösteren ihracatçılarımız ile onlara uygun bir iş yapma ortamı sunan politikalarımız temel belirleyici unsurlar olmuştur.
2024 yılında ihracat hedefimiz olan 267 milyar dolara ulaşmak için gerekli tüm politika adımları hayata geçirilecektir. Küresel düzeyde yeni eğilimleri dikkate alarak rekabetçiliği güçlendirmek ve tedarik zincirlerinde yaşanan değişimlerle ortaya çıkacak fırsatlardan azami ölçüde yararlanmak üzere tüm gücümüzle çalışmayı sürdüreceğiz.

İthalat tarafında ise, önümüzdeki dönemde sıkılaştırıcı politikaların da etkisiyle son iki aydır süregelen düşüşün devam edeceğini ve cari işlemler dengesinde iyileşme yaşanacağını öngörmekteyiz.

Ülkemiz turizm geliri ve ziyaretçi sayısı açısından salgın öncesinden daha güçlü bir performans sergilemekte, bu gelişmeler hizmetler dengesi üzerinden cari işlemler dengesine olumlu yansımalarını sürdürmektedir. Turizm sektörünün güçlü performansıyla 2023 yılı sonunda turizm gelirlerimizin 55,6 milyar dolar ile rekor bir seviyeye ulaşmasını bekliyoruz.

Bu gelişmeler neticesinde 2023 yılı sonu itibarıyla cari işlemler açığını GSYH oranının yüzde 4 seviyesinde gerçekleşmesi beklenmektedir.

Finansal piyasaların görünümüne bakıldığında, Eylül 2023 itibarıyla bankacılık sektörünün Tahsili Gecikmiş Alacaklar oranının yüzde 1,5 ile tarihi düşük seviyelere gerilediği görülmektedir. Ayrıca, Ağustos 2023 itibarıyla yüzde 18,5 olan Sermaye Yeterlilik Rasyosu ise sektörün beklenmeyen şoklara karşı güçlü tamponlara sahip olduğunu göstermektedir.

Hanehalkı ve reel sektör borçluluğu bakımından ülkemiz düşük bir riskliliğe sahiptir. Uluslararası Ödemeler Bankası veri tabanına göre, 2023 yılı ilk çeyreği itibarıyla Türkiye’nin hanehalkı borcunun GSYH’ya oranı yüzde 11,4 iken, gelişmekte olan ülke ağırlıklı ortalaması yüzde 48,4’tür. Türkiye, finansal kesim dışındaki firmaların borcunun GSYH’ya oranında da 2023 yılı ilk çeyreği itibarıyla yüzde 51,9 ile düşük riskliliğe sahiptir. Aynı dönemde gelişmekte olan ülke ağırlıklı ortalaması yüzde 111,4’tür.

İhracat, yatırım ve üretimi desteklemek amacıyla etkileri 2022 yılı ikinci çeyreğinden bu yana izlenen hedefli kredi politikaları sonucunda bu kredilerin; toplam krediler içindeki payı 2022 yılı Mart ayındaki yüzde 17,5 seviyesinden 2023 yılı Ağustos ayı itibarıyla yüzde 19,4 seviyesine yükselmiştir. Aynı dönemde KOBİ’lere sağlanan kredilerin payı ise yüzde 23’ten yüzde 27,9’a çıkmıştır.

2023 yılı Haziran ayından bu yana para politikasında kademeli faiz artışı ve makro ihtiyati politikalarda sadeleşme süreci yürütülmektedir. Atılan adımlarla kredi piyasasının işlevselliği artırılırken tüketici kredilerindeki artışların daha dengeli bir patikaya gelmesi sağlanmıştır. Yıllık tüketici kredi artışı 2023 yılı Nisan ayında en yüksek değerini gördükten sonra Eylül ayı itibarıyla yüzde 50’nin altına gerilemiştir.

Teminat yetersizliği nedeni ile finansmana erişim sorunlarını çözmek üzere Hazine Destekli Kefalet Sistemi etkin bir şekilde kullanılmaya devam edilmektedir. Hazine destekli KGF paketleri hazırlanırken yatırım ve ihracat odaklı amaçlar ön planda tutularak kredilerin öncelikli sektörlere kullandırılmasına özen gösterilmektedir. Nitekim ticari kredi kefalet büyüklüğünden yüzde 40,3 ile en büyük payı imalat sanayii almaktadır. Ayrıca, 2017 yılında 26 milyar lira olan ihracat kredisi kefalet büyüklüğü 13 Ekim 2023 itibarıyla 109 milyar liraya yükselmiştir. Son olarak 3 Eylül 2023 tarihinde kullanılabilecek kredi garanti limiti KOBİ’ler için 100 milyon liradan 150 milyon liraya, büyük işletmeler için ise 350 milyon liradan 500 milyon liraya artırılmıştır.

Merkezi Yönetim yurt içi borç stokunun vadeye kalan süresinde de iyileşme sürmektedir. 2021 yılında 3 yıl olan iç borçlanmanın ortalama vadesi 2022 yılında 3,6 yıla, 2023 yılının Ağustos ayı itibarıyla ise 3,8 yıla yükselmiştir.

2023 yılı dış finansman programı çerçevesinde, Nisan ayında Hazine tarafından uluslararası piyasalarda ilk yeşil tahvil ihracı gerçekleştirilmiş, 2,5 milyar dolar tutarındaki ihraçta, ihraç tutarının üç katından fazla talep gelmiştir. Söz konusu yeşil tahvil ihracı ile Ocak ve Mart aylarında gerçekleştirilen diğer iki ihraçla birlikte bu sene Eylül ayı itibarıyla uluslararası sermaye piyasalarından toplam 7,5 milyar dolar tutarında dış finansman sağlanmıştır.

AB tanımlı genel yönetim borç stoku milli gelire oranla oldukça düşük seviyededir. 2021 yılı sonuna göre 10,1 puan düzeyinde bir gerilemeyle 2022 yılında yüzde 31,7 seviyesinde gerçekleşen AB tanımlı genel yönetim borç stokunun GSYH’ya oranı 2023 yılının ikinci çeyreği itibarıyla yüzde 34 seviyesinde gerçekleşmiştir. Söz konusu oran, AB ülkelerinde 2023 yılının birinci çeyreğinde yüzde 83,7 olarak gerçekleşmiştir.

Mart 2023 tarihi itibarıyla, Uluslararası Ödemeler Bankası verilerine göre kamu borç stokunun milli gelire oranı gelişmekte olan ülkelerde yüzde 67,4 gelişmiş ülkelerde yüzde 109,1 iken Türkiye’de yüzde 31,1 olarak gerçekleşmiştir.

Türkiye ekonomisinin hedeflenen güçlü ve istikrarlı büyümeyi sağlaması için yurt içi tasarruflar önem arz etmektedir. 2021 yılında GSYH’ya oranla yüzde 30,6 olarak gerçekleşen yurtiçi tasarruf oranı, iç tüketimdeki artışa bağlı olarak 2022 yılında yüzde 30,0 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye ekonomisinin hedeflenen güçlü ve istikrarlı büyümeyi sağlaması için yurt içi tasarruflar önem arz etmektedir. 2021 yılında GSYH’ya oranla yüzde 30,6 olarak gerçekleşen yurtiçi tasarruf oranı, iç tüketimdeki artışa bağlı olarak 2022 yılında yüzde 30,0 olarak gerçekleşmiştir. 2003 yılında faaliyete başlayan Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ve 2017 yılında yürürlüğe giren Otomatik Katılım Sistemi (OKS), devletimizin teşvikleriyle birlikte tasarrufların artırılmasında önemli bir rol oynamaktadır. 30 Eylül 2023 itibarıyla BES katılımcı sayısı yaklaşık 8,4 milyon kişiye, fon büyüklüğü 621,7 milyar liraya, sistemin verdiği emekli sayısı da 251.558 kişiye ulaşmıştır. Aynı tarih itibarıyla OKS kapsamındaki çalışan sayısı yaklaşık 7,2 milyon kişiye, fon büyüklüğü ise 49,4 milyar liraya ulaşmıştır.
2022 yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifine ilişkin temel büyüklüklere değinerek konuşmama devam etmek istiyorum.

2022 yılında;
• Bütçe giderleri 2 trilyon 942,7 milyar lira,
• Bütçe gelirleri 2 trilyon 800,1 milyar lira,
• Bütçe açığı 142,7 milyar lira,
• Faiz dışı fazla 168,2 milyar lira olarak gerçekleşmiştir.

Bütçe disiplini açısından 2022 yılı performansımız Avrupa Birliği üyesi ülkelerle karşılaştırıldığında, ülkemiz pozitif yönde ayrışmaktadır. Bütçe açığının GSYH’ya oranı AB üyesi ülkelerde ortalama yüzde 3,4 iken bu oran ülkemizde yüzde 1 olmuştur. Bütçe disiplininden ödün vermeden yapılan harcamaların kompozisyonuna bakıldığında, harcamaların; 

• Yüzde 39,9’unun cari transferler ve sermaye transferlerinden
• Yüzde 24,2’sinin personel giderleri ve sosyal güvenlik Devlet primi giderlerinden,
• Yüzde 10,6’sının faiz giderlerinden,
• Yüzde 9,4’ünün sermaye giderlerinden,
• Yüzde 8,8’inin mal ve hizmet alım giderlerinden,
• Yüzde 7,1’inin borç verme giderlerinden oluştuğu görülmektedir.

2023 yılı merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine ilişkin yılsonu beklentilerimiz ise şu şekildedir.
2023 yılında;
• Merkezi yönetim bütçe giderlerinin 6 trilyon 562,6 milyar lira,
• Merkezi yönetim bütçe gelirlerinin 4 trilyon 929,7 milyar lira,
• Bütçe açığının 1 trilyon 633 milyar lira,
• Faiz dışı açığın 986,8 milyar lira olarak gerçekleşeceğini tahmin etmekteyiz.

2023 yılsonu bütçe açığının milli gelire oranının ise yüzde 6,4 olacağını öngörüyoruz.2023 yılı için öngörülen 762 milyar lira deprem harcaması hariç bütçe açığının milli gelire oranı başlangıç öngörüsüne uygun olarak yüzde 3,4 seviyesinde beklenmektedir. Gelir tahsilatımızdaki olumlu performansa göre bu oranın daha aşağı düzeylerde gerçekleşmesi olası görülmektedir.

Bütçe giderlerinin detaylarına bakıldığında 2023 yılında;
• Personel giderlerinin 1 trilyon 326,5 milyar lira,
• Sosyal Güvenlik Kurumlarına devlet primi giderlerinin 183,2 milyar lira,
• Mal ve hizmet alım giderlerinin 471 milyar lira,
• Cari transferlerin 2 trilyon 501,6 milyar lira,
• Sermaye giderlerinin 538,8 milyar lira,
• Sermaye transferlerinin 685,1 milyar lira,
• Borç verme giderlerinin 210,4 milyar lira,
• Faiz giderlerinin 646,1 milyar lira  olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. 2023 yılında vergi gelirlerinin yaklaşık 4 trilyon 270,7 milyar lira, vergi dışı gelirlerin ise yaklaşık 659 milyar lira olacağını öngörüyoruz.

BAKMADAN GEÇME!