Güncelleme Tarihi:
TBM Hukuk Komisyonu Başkanı Avukat İzzet Doğan yaptığı açıklamada, adli tatilin 31 Ağustos itibarıyla sona erdiğini ve yeni adli yılın, 1 Eylülün resmi tatile rastlaması nedeni ile 2 Eylül günü itibariyle başlayacağını söyledi.
Adli tatilde sadece kanunda yazılı ivedilik taşıyan dava ve işlerin görüleceğinin Hukuk Muhakemeleri ve Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlendiğini vurgulayan Doğan, ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, nafaka, soy bağı, velayet, vesayet, nüfus kayıtlarının düzeltilmesi, iş davaları, tahkim gibi bu ivedi dava ve işler dışındaki dava ve işlere bakılamadığını söyledi.
Adli tatilde görülemeyecek olan iş ve davalarla ilgili olan sürelerin bitmesinin, adli tatile rastlaması durumunda, bu sürelerin, ayrıca bir karar gerekmeksizin kendiliğinden adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta daha uzatılmış sayılacağını belirten Doğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bu nedenle, adli tatilde görülemeyecek dava ve işlerle ilgili bir tebligatı, 2019 yılı adli tatil süresi içinde alanlar, bu tebligat gereği yapılacak işleri yeni adli yılın başladığı günden itibaren bir hafta içinde yapmak zorundadırlar. Örneğin, davalının davacıya cevap vermesi, bir mahkeme kararına karşı kanun yollarına başvurulması, bilirkişi raporuna itiraz edilmesi, yargıda hak aranması süreye bağlı davaların açılması gibi tarihler adli tatil içinde başlamış ve bitmişse, bu süre tatilin bitiminden itibaren bir hafta daha uzatılmış sayılır. Bu nedenle süresi adli tatil içinde biten dava ve işleri olanlar, dikkat etmeli ve bu bir haftalık süreyi kaçırmamalıdır. Süre, adli tatilin bitiminde ilk mesai gününden itibaren yani 2 Eylülde başlar. Bu yıl 2 Eylül Pazartesi gününe rastladığından adli tatil süresi içinde bittiği için uzamış olan başvuru süresinin son günü 9 Eylül 2019 günüdür.
Doğan son zamanlarda artış gösteren kadın cinayetlerine de değinerek, şöyle devam etti:
Türkiye’nin insanın kanını donduran, kamuoyunun vicdanını sızlatan kadın cinayetleri ile yeni adli yıla girmesi çok üzücüdür. Her zaman söylediğimiz gibi kadına karşı şiddet bir insan hakları ihlalidir, bir insanlık ayıbıdır. Hiç kimsenin de bir çocuğa annesinin ölümüne tanıklık etmesini yaşatmaya hakkı yoktur. Vahşice bir kadını veya bir çocuğu katleden kişilerin iyi hal, töre, namus, haksız tahrik hükümleri bahane edilerek cezalarından indirim yapılması da adil bir uygulama değildir. İnsan öldürmenin bahanesi olamaz. Tüm bu nedenlerle kadınların yaşamlarını yitirmeden ivedi olarak gereken önlemler alınmalı, bu konuda bir an önce kararlı bir devlet politikası oluşturulmalıdır. Çözüm mevcut yasalarda bulunan kadın erkek eşitliğinin yaşama geçirilmesi, kadına karşı her türlü cinsiyet ayırımına son verilmesi kadının sosyal ve ekonomik yönden güçlendirilmesi ile sağlanacaktır.
Tüketici hakem heyetlerine yapılan başvuruların azaldığına işaret eden TBM Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu da şu yorumu yaptı:
Tüketici hukuk yoluyla haklarını korumada yeterli bilgiye sahip değil ve yeterli hukuk yardımı da alamamaktadır. Bir avuç gönüllü tüketici dostunun iyi niyetli çalışmaları da yeterli ve organize değildir. Tüketici Hakem Heyetlerinde haklı çıkan tüketiciler lehine verilen kararlara karşı güçlü hukuk yardımları alan şirketlerin dava açmaları halinde bu dava aşamalarında tüketici yeterli ve gerekli hukuki savunmayı yapamamakta ve hukuki yardım alamadığından çoğu kez hak arama sürelerini kaçırmakta, böylelikle haklıyken kısmen veya tamamen haksız duruma düşerek, hak kaybının yanı sıra yargılama giderleriyle karşılaşmaktadır. Geç gelen adalet vatandaşı mağdur etmekte ve adalete olan güveni sarsmaktadır. Büyük kentlerde ve iş yoğunluğunun fazla olduğu adliyelerde yeterli bilgi ve meslek deneyimi olgunluğuna ulaşmış hakim ve savcılara daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. Günümüzde, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı olan her devlette, şeffaflık ilkesinin yargının temel unsuru olduğu evrensel kabul gördüğünden vatandaşların hak arama sürelerini kaçırmamaları için dikkatli olmalarını öneriyoruz.