Güncelleme Tarihi:
ABD’den sonra 10,4 trilyon dolar Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSMH) ile dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin, son günlerde ekonomik anlamda çalkantılı bir dönem geçiriyor.
Uzmanlar, son 30-40 yılda hızla büyüyen Çin ekonomisinin artık önemli bir yapısal değişimin eşiğinde bulunduğunu belirtiyor. ABD Merkez Bankası Fed'in son toplantısında beklenenin aksine faizi değiştirmemesinde Çin'deki gelişmelerin büyük payı olduğu ifade eden uzmanlar, Çin ekonomisindeki değişimin doğru yönetilmezse, küresel ekonomi için bir kriz anlamına gelebileceğini işaret ediyor.
Çin ekonomisinde yaşanan gelişmeleri AA muhabirine değerlendiren Tansan, Çin’in gelecek yıllarda büyük bir değişim geçirecek olsa da dünya ekonomisi içerisindeki önemini koruyacağını söyledi.
Çin Borsası'nda yaşanan düşüşlerin ekonomik bir krizden daha çok ‘finansal piyasalardaki bir düzeltme’ olduğunu dile getiren Tansan, şöyle devam etti:
"Borsalar çok hızlı ve sert tepki verebiliyor. Örneğin, Çin Borsası'nda 2000 yılından beri dört kere çok keskin düzeltmeler yaşandı. Oysa Çin ekonomisinin son 15 yılda gösterdiği büyüme ve gelişme ortada. Yaklaşık yüzde 40'lık değer kaybı içeren bu son düzeltmeye rağmen Çin Borsası hala Eylül 2013'teki seviyesinin yüzde 50 üzerinde. Ekonomik bir krizin olup olmayacağını ve diğer ülkelerin nasıl etkileneceğini söylemek için henüz erken ve bu noktada bakılması gereken veriler Borsa Endeksi değil, istihdam ve büyüme gibi makro veriler. Aslında Çin'de, ciddi küresel sonuçlar ortaya çıkartabilecek başka bir değişim var. Çin ekonomisi, yatırıma dayalı büyüyen bir ekonomiden, tüketime dayalı bir ekonomiye dönüşmeye başlıyor. Aynı zamanda da büyüme hızında yavaşlama bekleniyor. Bu ekonomik değişim doğru yönetilmezse, küresel ekonomi için bir kriz anlamına gelebilir."
28 TRİLYON DOLAR BORÇ
Ekonomik göstergeler kötüleşiyor olsa da diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Çin'in hala birçok alanda iyi durumda olduğunu ifade eden Tansan, "O yüzden rakamlara daha dengeli, daha uzun vadeli ve daha gerçekçi bir bakış açısıyla bakmak gerekiyor. Kısacası, Çin ekonomisini değerlendirirken bardağın boş tarafına da dolu tarafına da bakmak lazım. Çin ekonomisi için gelecek dört yıl için yıllık ortalama yüzde 6,3 civarında büyüme beklentisi mevcut. Yüzde 5-6'nın üstündeki büyüme rakamları Çin ekonomisi için sağlıklı" diye konuştu.
TÜRK İHRACATI ETKİLENECEK
Çin ekonomisi yapısal bir değişimin eşiğinde olduğunu ifade eden Tansan, bu yapısal değişimin Çin merkezi yönetimi tarafından ne kadar iyi yönetileceği, ekonomik reformları uygulama kararlılıkları ve hızlarının, gerek Çin ekonomisinin gerekse de etkilenecek birçok ülke ekonomisi için çok önemli olacağını söyledi.
Tansan, Çin ekonomisindeki değişimleri Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelere yansımasına ilişkin şunları kaydetti:
"Çin ekonomisinin büyümesindeki yavaşlama ve FED'in beklenen faiz artışı, Türkiye'nin Çin ekonomisine bağlı ülkelere yaptığı ihracatı ve cari açık için önemli bir kalem olan portföy yatırımlarını etkileyecektir. Çin'deki bu gelişmelerin, dolaylı yoldan ihracatımıza önemli etkileri olacaktır. Çin'e emtia ihraç eden ülkelerin ekonomilerinde yaşanan sıkıntılar, Türkiye'nin bu ülkelere yaptığı ihracata da muhtemelen olumsuz olarak yansıyacaktır. Çin'in devalüasyon yapmaya devam etmesi, Çin karşısındaki rekabet gücümüzü daha da azaltacaktır ve rekabet ettiğimiz ihracat pazarlarında bizi etkileyecektir. Özellikle, Çin'deki şirketler yeni pazar arayışlarında daha agresif olacaklardır diye bekliyoruz. Yabancı yatırımcıların gelişmekte olan ülkelere yatırım yapma iştahındaki azalma ve FED'in faiz oranlarını yükseltmesi de ülkemize yeni yatırımcıların gelmesini de zorlaştırabilir."
"ÇİN TÜRKİYE'NİN FAYDALANAMADIĞI BİR PAZAR"
Tansan, Çin’in Türkiye'nin şu ana kadar çok iyi faydalanamadığı büyük bir pazar olduğuna vurgu yaparak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Önümüzdeki yıllarda Çin, her ne kadar büyük bir değişim geçirecek olsa da dünya ekonomisi içerisindeki önemini koruyacak. Ancak, Çin pazarını yakalamanın yolu ihracattan daha çok Çin'e yatırım yaparak, ortaklıklar kurarak, yani aslında dışarıdan değil içeriden geçiyor. Ayrıca, Çin'deki talebin daralmasıyla, Çin'deki şirketler de yeni coğrafyalarda büyüme fırsatlarına odaklanıyor olacak. Türk şirketlerine tavsiyemiz, stratejik ortaklıklar yoluyla yeni coğrafyalara Çinli şirketlerle kazan-kazan stratejisiyle açılmayı hedeflemeleri olacak."