Güncelleme Tarihi:
Kimi düğün altınlarını sermaye yaptı, kimi borçla girişti işe. Taksitle alınan makinelerde yapılan pastalar, anne öğütleriyle dikilen gelinlikler. İşte yılmayan kadınların hikayeleri...
BORNİ’S KİTCHEN / BERNA POMAK
İÇİNDEKİ SANATÇI ONU PASTACI YAPTI
BERNA Pomak aslında reklam satış müdürüydü. Yaklaşık 10 yıl, Hürriyet, Hürriyet Daily News ve Radikal gibi birçok mecranın reklam satış müdürlüğünü yaptı. Ama başkalarının reklamını yaparken kalbi başka bir iş için atıyordu. Anadolu Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Endüstri İlişkileri bölümünü bitirmiş, Bilgi Üniversitesi’nde İşletme Bölümü’nde master yapmıştı. İşine devam ederken 2013-2014 döneminde Kadir Has Üniversite Chefschool okulunda Profesyonel Aşçılık eğitimi aldı. Ama pastane tarafı onu her zaman daha çok heyecanlandırıyordu. Berna hissettiklerini şöyle anlatıyor: “Pasta yaptırmak isteyenler size hayallerini anlatıyor ve siz tasarlıyorsunuz. Adeta pasta değil heykel gibi. Çocukluğumdan beri sanata olan ilgim ve yeteneğim beni sektöre adeta itti.”
2015 Haziran’ında yani tam 30’unda reklamcılık sektörünü bırakıp mutfağa yönelme kararı aldı. 2 yıl boyunca ünlü restorant ve pastanelerde pasta şefi olarak çalıştı. Berna, kulağa ne kadar hoş geliyorsa, bir o kadar da yorucu bir süreç olduğunu itiraf ediyor yaşadıklarının. İçine daldığı sektörün algıların sürekli açık olmasını gerektiren bir sektör olduğunu vurguluyor. Pastacılık veya aşçılık sektörüne girmek isteyenlere ise önerisi egolarından arınmaları. Şimdi Borni’s Kitchen adlı kendi yarattığı markası için çalışmalar yapıyor.
KOZMOS COFFEE BOMONTİ / DİLEK YAMAN
10.5 M2 MAHALLEYİ DEĞİŞTİRDİ
HER zaman aklında kafe açmak vardı Dilek Yaman’ın. 1985 Bursa doğumlu, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğrafçılık Bölümü eğitimi için İstanbul’a geldiğinde sanatından para kazanamayacağını biliyordu. Pahalı bir bölüm olan fotoğrafçılık için gece gündüz çalıştı. Öyle ki gündüzleri reklam setlerinde fotoğrafçılık yaptı geceleri ise gece kulübünde garsonluk. Böylece hem bölümünün ihtiyaçlarını karşıladı hem de hayali ‘esnaflık’ için dostlar ve tecrübe biriktirdi. Dilek ve eşi Mert okulun ardından evlendiler. Dilek, Kadıköy’de bir arkadaşlarının fotoğraf stüdyosuna ortak oldu. Dilek ve ortaklarının işi iyi gidiyordu. Ama Dilek sektörün erkek egemen yapısından hep şikayetçiydi. Son darbe ise Şubat 2015’te bir tekstil firmasının çekiminde yaşadıklarıyla geldi. Dilek kararlıydı bu işten para kazanmak istemiyordu. Eşi ile gittikleri bir Bursa seyahatinde köpekleri dünyalar güzeli Kozmos’u Şişli’de bir arkadaşlarına bırakmışlardı. Aylardan Mayıs 2015’ti. Kozmos, ısrarla arkadaşlarını şu an kafenin bulunduğu sokağa soktu ve o anda ‘kiralık’ ilanını gördü arkadaşları. Hemen Dilek’e haber uçurdu. Dilek, Kozmos’un sayesinde bulunan dükkanı hemen kafeye çevirmeye karar verdi.
Sermaye toplandı. İki günde karar verdiler kafeyi açmaya ve adı Kozmos Coffee Bomonti olacaktı. Hedefi birbirini, komşusunu bilmeyen insanları tanıştırmaktı ve 3 yılın sonunda öyle de oldu. Şimdi o 10.5 metrekarelik küçük kahve dükkanı mahallelinin buluşma noktası. Dilek mi, herkesin anahtarı onda, mahallenin her dedikodusu da elbette.
Dükkanda sattığı her şeyi kendi yapıyor. Malzemeler ise aracısız direkt üreticiden alınıyor. Dilek olağanüstü paralar kazanmak istemiyor, şubeleşmeye ise soğuk bakıyor. Ama hedefleri yok mu? Var elbette, yemek vermeyi düşünüyor mesela, ayrıca 8 tanesini geride bıraktıkları Kozmik Pazar’a ve atölye eğitimlerine devam etmeyi istiyor. Kozmik Pazar çok özel, çünkü kazancının yüzde 10’u direkt sokak hayvanlarına bağışlanıyor. Dilek şöyle diyor: “Delilik olduğunu düşündü herkes. Ara sokakta kahve dükkanı... Cadde hiç istemedim. Ara sokakta kendi halinde, müşterisinin onu keşfettiği bir yer istiyordum. Ve herkesle de temas edebilmek. Ve bunu yapmak isteyenlere en büyük tavsiyem dükkanlarından ellerini hiç çekmesinler. Her şeyi kendim yapıyorum ve yapmak zorundayım. Yoksa işi döndüremem.”
CANDY FIRINIM/ MEHTAP YILDIZ
İLK MİKSERİNİ TAKSİTLE ALDI
MEHTAP Yıldız, Erciyes Üniversitesi Tekstil Teknikerliği okuduğu üniversiteden mezun olduktan sonra bir tekstil firmasında çalışır. Ardından bir kuyumcuda işe başlar. Ama bir türlü mutlu değildir. Oradan da ayrılır, kimya sektöründe çalışmaya başlar. 5 yıla yakın kalır ama hep bir şeyler eksiktir. Seveceği, mutlu olacağı işi yapmak ister. O sırada Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde İşletme Bölümü’nü de bitirir. 25 yaşına Candy Fırınım adını verdiği dükkanı için yolculuğuna başlar. Mehtap bugün 30 yaşanda ve şu anda İstanbul Acıbadem’de küçük bir atölyede pasta ve kekler yapıyor. Organizasyonlar düzenliyor, eğitim veriyor. İlk bir yıl yapıp satacağı ürünlerin reçetesini hazırlamakla geçer. Ardından eğitim alır ve kendi evimde üretime başlar. Satışa ise ancak blog ve Instagram hesabı sayesinde başlar.
Mehtap, şöyle diyor: “Her şeyi kademe kademe aldım. İlk olarak mikserimi taksitle aldım. Ev tipi iki fırınım vardı. Sonrasında profesyonel fırına geçtim. Artık az da olsa para da kazanıyordum. Kazandığımı işime yatırmaya devam ettim. Siparişlere yetişebilmek için bir seferinde 55 saat uyumadan çalıştım. Organik ürünler kullandım. Hayal kurmaktan vazgeçmemek gerekiyor. Zor zamanlarda olacaktır. Yılmadan devam etmeli. Çalışınca başarı gelir.”
FİYONK BAKERY / ÖZGE TEKER
TÜM YATIRIMLARI BORÇLA YAPTI
ÜNİVERSİTEDE iç mimarlık okurken her şeyi bir kenara bırakıp, ‘bir kafe açıp, pastalar, kekler yapabilir miyim’ acaba diye hayal kuruyordu Özge Teker. Daha 21 yaşındayken hayalinin peşinden gitmek için o zaman erkek arkadaşı, şimdi eşi olan Fırat Teker ile bir yolculuğa çıktı. Ne planları ne de bir birikimleri vardı. Özge, bir gün Suadiye’de eşiyle gezerken küçük bir dükkan görür. Ve ‘neden olmasın’ derler... Eşi o sıralar beyaz yakalı. Ama hiç hesap-kitap yapmadan dükkanı tutarlar. 30 metrekare bir yerdir. ‘Sipariş gelir pasta satarız’ diye işe koyulurlar ve bu süreçte Instagram’ın büyük faydası olur Özge’ye. İsmi de ‘Fiyonk’ koyarlar. Birçok ünlü ismin radarına girerler, onlara pasta yaparlar. Artık 30 metrekare Özge’ye yetmemeye başlar. Ve Ataşehir’de daha büyük bir yere geçiş yaparlar. 2 yılın sonunda Bağdat Caddesi’ne geri dönerler. Caddebostan’a 150 metrekarelik bir kafe açar Özge: Fiyonk Bakery. Ama hiç bir şey bu anlatıldığı kadar kolay yaşanmaz Özge bu işe girmek isteyenlere zorlukları şöyle anlatıyor: “Hiç kolay değildi. Çok kez ağladığımı hatırlıyorum. Çok kez vazgeçmek istedim. Ama başarmak zorundaydık. Bu işe başlarken aslında çok büyük paralar harcamadık ama hiç parası olmayan biri için ise çok büyük paralardı. Borçla yaptık tüm yatırımları. Sonra şunu düşündük: ‘Bu işleri yapanlar da küçücük dükkanlarda yola çıktı.’ Kendi gücünü küçümsememesi gerekiyor insanın. İşin şifresi pes etmemek.”
EVALUZ GELİNLİK / AYNUR, ELANUR VE ÖZNUR PEKŞEN
7 YILDA SINIRLARI AŞTILAR
TEKSTİL firmalarında modelhane sorumlusu olarak yıllarca çalıştılar. Ama hepsinin hayali gelinlikti. Yanlış anlaşılmasın ‘gelin olup gitmek’ değil bu üç kardeşin hedefi kendi gelinliklerini giydirmek dünyaya... Aynur, Elanur ve Öznur Pekşen başkalarının tekstil işinde canını dişine takmış çalışırlar ama anneleri Havva Pekşen’in temelini attığı gelinlikten de uzak duramazlar. 2011 yılında işlerini bırakıp kendi gelinlikçilerini açmaya karar verirler. İstanbul Kuyumcukent’te bir dükkan bulurlar ve üç kardeş tüm birikimini kardeşlerin işi için yatırır. Öznur işin eğitimini elbette aldıklarını söylüyor ama annelerin yeri ayrı: “İlk öğretmenimiz Havva Pekşen’di. Bu işin temeli bu anlamda annemden başlıyor. Liseden sonra 3 kız kardeş olarak 3 yıl boyunca kurslara gittik.” Yıllar içinde inişli-çıkışlı zamanlar yaşarlar ama hiç yılmazlar. Dükkanı açarken de kendi birikimleriyle yola çıkarlar ve 3 kardeş birbirine hep destek olur. Türkiye dışında Katar, Suudi Arabistan, Dubai, Kuveyt, Özbekistan, Fransa, Almanya ve Hollanda’da birçok kadın onların gelinliğini giyiyor.