Oluşturulma Tarihi: Aralık 08, 2006 00:45
Bu yıl yedincisi düzenlenen Marka Konferansı’na cumhurbaşkanlığı seçimi damgasını vurdu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi danışmanı ve Adana milletvekili Ömer Çelik, 7. Marka Konferansı’nda gazeteci Mehmet Ali Birand’ın "Başbakan köşke zıplayacak mı, yoksa AB mücadelesinin arkasında mı olacak?’ sorusuna "Bizim meseleleri pişirme tarzımız vardır. Cumhurbaşkanlığı meselesi henüz tavaya girmedi" diye cevap verdi. Çelik, "Partimizden kim cumhurbaşkanı olursa olsun, partimiz iktidarda olduğumuz sürece AB konusundaki çizgimiz devam edecektir. Soru, kim cumhurbaşkanı olacak değil, arkadaşların bizi birinci parti yapıp yapmayacağıdır" dedi.
SİYASET EDEBİYATI EĞİTMEZ: Çelik, konferansta ’Türkiye Markası Nasıl Algılanıyor? Nasıl Yönetiliyor?’ başlıklı konuşmasında kamplaşmanın Türkiye’nin siyasi genetiği haline geldiğini belirterek, "Her tartışmada taraflara ayrılıyoruz. Örneğin AB konusunda, AB karşıtları ve yandaşları olarak ikiye bölünüyoruz. Nobel konusunda da öyle oldu. Bu ödülün bile tadını çıkaramıyoruz. Bir siyasetçimiz ’Orhan Pamuk, Nobel aldı. Bu güzel ancak onu eğitmemiz gerekir’ dedi. Bu çok trajik bir laf. Benim bildiğim siyaset edebiyatı değil, edebiyat siyaseti eğitir. Devlet için sanat düşüncesi tek Stalin’de vardı" diye konuştu. Siyasi kamplaşmanın Türklerin kültüründe olduğunu söyleyen Çelik, her Türk devletinin başka bir Türk devleti tarafından yıkıldığını, her tartışmada kutuplaşmalara ayrıldığımızı ve bunun da gücümüzü tükettiğini kaydetti.
ÖZGÜVEN MARKANIN KURALI: Çelik, "Türkiye doğulu mu, batılı mı" tartışmasının Türkiye’nin gerçek değerini zayıflattığını dile getirerek, şunları söyledi: "Biz neysek oyuz. Hem doğuluyuz, hem de batılıyız. Dünyadaki farklılığımızı, özgüvenimizi buradan almak zorundayız. Özgüven marka olmanın ilk kuralı."