Güncelleme Tarihi:
TÜRKİYE genelinde, enerji, maden, büyük alt ve üst yapı projeleri için alınması gereken ‘olumlu’ Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu alma zorunluluğu için siyasi arenada yeni bir tartışma başlıyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, önceki gün İstanbul’da katıldığı ‘Fikir Sofrası Toplantısında’ Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir’in “Sayın Bakan, biz müteahhitler ÇED raporunu alınca öz sermaye koyuyoruz ve ayrıca finansman bularak işe başlıyoruz. Ancak, bir süre sonra birileri, İdari Mahkemeye gidiyor ve rapor iptal ediliyor.
Bu raporların bozulamaması için bir kanuni düzenlemesine ihtiyaç var. Üçüncü havalimanında 7-8 davadan kurtardık ama biri bile aleyhimize çıksa büyük sorun olurdu. Yatırımların önünün açılması için yabancı yatırımcının da daha fazla gelmesi için bu konuda ‘mahkeme ile bozulmayı önleyen’ bir kanuni düzenleme gerekli olduğuna inanıyoruz. Siz ne düşünüyorsunuz” şeklindeki sorusunu şöyle yanıtladı:
SİYASİ MÜCADELE
“Vatandaş sanıyor ki biz, önümüze gelen her proje için ÇED raporuna olumlu yanıt veriyoruz. Böyle bir algı var. Ancak aslında hiç de öyle değil. ÇED süreci çok uzun ve titizlikle tamamlanan bir süreç. En sonunda da o bölgedeki vatandaşın onayı da alınarak tamamlanıyor. Bir tane bile olumsuz görüş varsa zaten raporu vermiyoruz. Ama nedense her ÇED raporu mahkemeye gidiyor. Bu iş artık bir siyasi mücadele yöntemi oldu. Yatırımları engellemek ve Ak Parti hükümetine maşa göstermek anlamına geliyor. Bu yolla bütün Türkiye’nin kalkınmasının önü tıkanmaya çalışılıyor. Çoğu zaman da vatandaşa rağmen mahkemeye götürülüyor.
YENİ KANUN ÇALIŞMASI
Biz de bakanlık olarak bu konuda bir düzenleme için çalışıyoruz. Esası, bir ÇED raporunun tamanının iptalini önleyecek, ‘bazı maddelerinin iptaline imkan tanıyacak’ çözüm şeklinde olacak. ‘Çevreyi gözardı edip projeleri ve yatırımları vatandaşa rağmen yapıyoruz’ gibi bir algı yürütülüyor. Üçüncü köprüye karşı çıktılar. Şimdi muhtemelen üzerinden geçecekler. İstanbul’da üçüncü havalimanına karşı çıktılar. Artvin’de de iki ÇED raporu vardı. Biri iptal edilmişti. Eylem organize edenler o iptal etilen raporu anlatarak vatandaşı yönlendirdi. Çevreyi tahrip eden bir yatırımı biz de istemiyoruz.
ARTVİN’DE MAHALLE BASKISI
Hem çevreyi koruyup hem kalkınmanın yolunu açmak mümkün. Artvin’de (iyi niyetli vatandaşları tenzih ederim) ağaç koruma iddiasıyla oraya gidenler yaş ağaçları kesip yol kapattılar. Ayrıca ‘bilirkişiler üzerinde mahalle baskısı’ oluşturulmaya çalışılıyor. ‘Yatırımların önünü kapatıp iktidara zarar verebilir miyiz’ anlayışı içinde yapılıyor bunlar. Eğer büyüyen gelişen bir Türkiye hedefimiz varsa yatırımın ve yatırımcının önünü açmalıyız. Bunu çevreyi koruyarak yapacak teknolojiye de sahibiz. ”
Güneydoğu için destek bekliyoruz
Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, terörün yıkıma neden olduğu Güneydoğu’daki bazı kentleri; tarihi mirası ve kültürel değerleri koyarak yeniden ayağa kaldıracaklarını belirterek, “Silopi’de 374 binada hasar gördük ama hepsinden önce çok büyük su sorunu var ki ilçeye üç günde bir su verilebiliyor. Altyapı ve yol sorunu var. Bu alanları bir an önce kentsel dönüşüme sokarak, oradaki vatandaşlarımızın hayat tarzlarına, kültürüne uygun dönüşüm yapmak istiyoruz. Cizre’de de aynı şekilde. Sur’da kentsel sit alanı ilan edilmiş ama 2012’den beri belediyeler hiçbir adım atmamış. Sur çok özel bir alan ve tarihi dokuyu ortaya çıkaracak bir çalışmaya ihtiyaç var. Özel sektörün buradaki projelere katkı sağlamasını bize destek olmasını istiyoruz. Gelin doğu ile batı arasındaki köprüyü birlikte inşa edelim. Teröre karşı en büyük cevabı da böyle vermiş oluruz. Siz müteahhitlerden proje üretme noktasında katkı bekliyoruz” dedi.
Müteahhitler bakana ne dedi
ERDEN TİMUR (NEF): “Büyük bir kentsel dönüşüm fırsatı var. Bu defa doğru olanı yapmak çok önemli. Bir master plan, genel kentsel tasarım rehberleri olacak mı? Bu konuyu çokö nemsiyoruz” diye konuştu.
ÖZCAN TAHİNCİOĞLU: “Biz doğudaki her türlü çalışmada her türlü desteği vermek istiyoruz. Maddi manevi destek için hazırız” yorumunu yaptı.ALİ DUMANKAYA (DKY): “Sayın Bakan bizim çözümlenmeyen bir ‘müktesep hak’ meselemiz var ki artık dünyaya gayrimenkul satıyoruz ve daha da önemli hale geldi. Düşünün iskana kadar ortada bir hak yok ve bazen çok ciddi mağduriyetler söz konusu olabiliyor” dedi.