Çayırhan'ı Ciner'e usulsüz vermişler

Güncelleme Tarihi:

Çayırhanı Cinere usulsüz vermişler
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 21, 2003 01:57

Sağ kolu Erhan Aygün'ün bürokratlara rüşvet verdiğinin mahkeme kararına girmesinin ardından, Sabah'ın patronu Turgay Ciner'e bir darbe de Yolsuzluk Komisyonu'ndan geldi. Komisyon, Çayırhan Termik Santralı'nın Ciner'e devrini ‘‘usulsüz’’ buldu.

TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu, Çayırhan Termik Santralı'nın ‘‘işletme devir hakkının’’ Sabah'ın patronu Turgay Ciner'in şirketi Park Holding'e devrinde usulsüzlük olduğunu belirledi.

Ciner'in sağ kolu Erhan Aygün, Çayırhan Termik Santralı ihalesi sürecinde TEAŞ Genel Müdürü Muzaffer Selvi ile Yardımcısı Ünal Peker'e toplam 130 bin dolar rüşvet vermekten hüküm giymişti. Bu olayın ardından şimdi de Ciner'in şirketi Park Holding bünyesindeki Park Termik Elektrik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'nin, Çayırhan Termik Santralı'nın devrini almasında usulsüzlük olduğu da ortaya çıktı.

Santralın Ciner'in şirketine devrindeki usulsüzlük Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu raporunun ‘‘792. sayfasında’’ şöyle anlatılıyor:

23 Haziran 2000 tarihinde imzalanan devir sözleşmesi, daha sonra yokluğu Ankara 7. İdare Mahkemesi tarafından saptanan 20 Haziran 2000 tarihli TEAŞ Yönetim Kurulu kararına dayandırılmıştır.

TEAŞ Ana Statüsünün 7. maddesinin 3. bendinde 'Yönetim Kurulu üye tam sayısının salt çoğunluğu olan en az 4 üye ile toplanır ve kararlarını üye tam sayısının salt çoğunluğu ile alır. Ancak yönetim kurulunun üye tam sayısı ile toplanması halinde oylarda eşitlik olursa başkanın bulunduğu taraf salt çoğunluğu sağlamış sayılır' denilmektedir.

Bu hüküm uyarınca yukarıda anılan toplantının enaz 4 üyenin katılımı ile gerçekleştirilerek, kararın da yönetim kurulunun salt çoğunluğu olan 4 üyenin olumlu oyu ile alınması gerekirken 3 üye ile toplanmak ve karar almak suretiyle TEAŞ Ana Statüsü'ne aykırı hareket edilmiştir.

Bu karar aleyhine açılan davada Ankara 7. İdari Mahkemesi 25 Mart 2002 tarih, 2001/675 esas ve 2002/267 sayılı kararla dava konusu işlemin yok olduğuna karar vermiştir. Dava temyiz aşamasındadır.

Çayırhan Termik Santralı, yok sayılan bu TEAŞ Yönetim Kurulu kararına dayanılarak, gerekli izin ve ruhsatlar alınmadan görevli şirkete (Park Termik Elektrik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi) devredilmiştir.

Babahan, Kapusuz'un açıklamasıyla ‘iş takibi’nde yakalandı

Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan'a görüştüğü AKP Grup Başkan Vekili Salih Kapusuz'dan tekzip geldi.

Babahan, ‘‘Karakter sınavı’’ başlıklı yazısında, şu görüşü savundu: ‘‘Yanımda ATV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Tezkan, Sabah Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya ve AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz'un basın danışmanı Ahmet Tezcan'ın da olduğu bir görüşmeyi iş takibi görüşmesine çevirmeye kalktılar.

..Biz , siyasi iktidarla haber ve gazetecilik dışında birşey konuşmadık, konuşmayacağız. Siyasi iktidardan gazeteci kimliğini kullanarak hiçbir talepte bulunmayacağız.’

Babahan, bu satırları yazarken, Kapusuz'un açıklamasındaki ‘‘ATV ile ilgili bir sorunu dile getirdiler’ cümlesini görmezden geldi. Trabzon'da bulunan Kapusuz, DHA muhabirlerinin ‘‘ATV ile ilgili sorunun ne olduğu’’ konusundaki sorularına özetle şu yanıtı verdi: ‘‘Biliyorsunuz ATV sözleşmeyle Dinç Bilgin'den Merkez Holding'e kiralanmış. ATV'nin de geçmişe dönük vergi borçları var. Kendileri vergi barışından faydalanmışlar. O kurumun borcunu küçültmek adına katıldıkları vergi barışından ilk taksit olan ve şu anda hatırlayabildiğim kadarıyla 6.5 trilyonu Maliye Bakanlığı'na ödemişler. Ama BDDK'nın bundan haberi olmuş ve ödemeye karşı çıkarak müdahale etmiş. BDDK kendilerine yazı göndererek, ‘Burada birinci derecede alacaklı benim. Siz nasıl olur da Maliye Bakanlığı'na vergi ödemesi yaparsınız? Bizden başkasına ödeme yapamazsınız' demiş. Böyle olunca da kendileri bana, ‘Biz şahıslara kaçırmadık bu parayı. Bir kurumun borçlarını ödüyoruz. Bu da devlete ödenen borçtur. Birşey yapmadık. Bu anlamda bir kolaylık sağlamanızı istiyoruz. Böyle bir sıkıntı yaşıyoruz. BDDK bize sıkıntı verdi. Bundan haberiniz olsun' dediler ve hükümetten ve bakanlıktan yardımcı olunmasını istediler.’’

Yalanlar ve gerçekler

SABAH: Milpa, Formula 1'i duyunca hemen arazi kapattı.

GERÇEK:
Söz konusu arsa projesi 1997'de başladı, Formula 1 2002'de kesinleşti. Bölgede sadece Doğan Grubu'nun değil birçok büyük holdingin benzer arsa yatırımı var.

SABAH: Binlerce lüks villa yapılacak.

GERÇEK:
İSKİ yönetmeliğine göre 600 villa yapılabilir.

SABAH: Arsa Formula 1 arazisine 4 kilometre mesafede.

GERÇEK:
Milpa arsası ile Formula 1 arasında kuş uçuşu 10.7 kilometre mesafe var.

SABAH: Turizm teşvikleri gelecek inşaat maliyeti düşecek.

GERÇEK:
Arsanın bulunduğu yer için böyle bir teşvik ve uygulama yok. Olması da mümkün görünmüyor.

SABAH: İzale-i şüyu Formula 1 onaylandıktan sonra oldu.

GERÇEK:
İzale-i şüyu davası Formula 1'den çok önce başladı ve Formula 1'in yeri belli olmadan sonuçlandı.

SABAH: Paravan alıcılar kullanıldı.

GERÇEK:
Milpa'nın projesi 1997'de 33 ortakla sözleşme yapılarak başladı. Bu kişiler alıcı değil arsaların ilk ve asıl sahipleridir. Bu kişilerden bir kısmı arsa hisselerini satmak istedi. Bunları da projeye ilgi duyan kişiler aldı.

SABAH: Milpa arsaları satın alarak çalışanlarına ve yakınlarına para aktardı.

GERÇEK:
Sözkonusu alımlarda para ödemesi gerçekleşmedi. Projede sözleşme gereği devir için ödenmesi gereken vergilere esas rayiç bedel olarak tespit edildi. Milpa'dan bu konuda para ödenmedi.

SABAH: İlksan'ın arsası kapatıldı, ucuza alındı.

GERÇEK:
İlksan arsası sorunlu olduğu için izale-i şüyu davası açıldı ve mahkeme kararı ile açık artırmada satıldı. Arsa bölünmediği için Milpa bu açık artırmaya proje gereği girmek zorunda kaldı, en yüksek teklifi verdi ve ilk artırmada arsayı aldı. Eğer arsa ikinci artırmaya kalsaydı üçte bir fiyata da alınabilirdi.

Yücelen: Ben şerh düştüm

TBMM Yolsuzluklarla Mücadele Komisyonu raporunda Etibank Trona Madeni ihalesini Turgay Ciner'in lehine yönlendirmekle suçlanan Eski Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, bir açıklama yaparak, komisyonu kendi görüşlerine başvurmadan iddiada bulunmasını eleştirdi.

Yücelen, açıklamasında özetle şunları söyledi:

Yasaya göre, KİT'lerde ihaleler bu kuruluşların yönetim kurulları tarafından yapılır. Bu ihaleler tasdik için bile bakanın önüne gelmez. Bu çerçevede onay için benim önüme gelmemiştir.

Bu ihalede benim yaptığım tek şey, konsorsiyum tarafından gelen bir mektubu üzerine şerh düşerek kuruma iletmek olmuştur. Devlet, her türlü talebi ilgili kuruluşlara havale etme yükümlülüğündedir. Bu havaleyi yapmamam da sorumluluk doğurabilirdi.

Kaldı ki, bana intikal eden, konuyla ilgili başvuru evrakı üzerine ‘‘Trona önemli bir madendir. Bu anlamda üretime geçiş için süre, teknik kapasite, kurum menfaati gibi konuları gözönünde bulundurarak değerlendirmenizi rica ederim’’ şeklinde bir şerh düştüm.

Devletin menfaatini korumak için düşülmüş bu şerh nedeniyle bana sorumluluk atfedilemez. Daha önemlisi, komisyon, bu güne kadar hiçbir şekilde benim bilgime başvurmamıştır. Doğrusu, herhalde bu suçlamaları yapmadan önce benim de görüşlerimin alınması olurdu. Salt bu durum bile komisyonun siyasi mülahazalarla davrandığını göstermeye yeter.

19 yıllık milletvekilliğim süresi içerisinde- ki bu sürenin 7 yıla yakın bir süresi Bakan olarak geçmiştir- yaptığım her türlü tasarrufun hesabını her zaman her yerde vermeye hazırım.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!