Güncelleme Tarihi:
ATATÜRK Havalimanı’nın CIP salonu tarihi günlerinden birini yaşıyor. İçerisi tıklım tıklım. İçeridekilerin bir bölümü Fransa’da yapılan Mipim Fuarı’na, bir bölümü ise Schalke-Galatasaray maçını izlemek üzere Almanya’ya uçuyor. Bizim de istikametimiz Almanya’ya ancak amacımız başka. Eczacıbaşı Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı’nın davetlisi olarak Frankfurt Yapı Fuarı’na gidiyoruz. Bülent Bey bu fuarı çok önemsiyor. Ancak 2.5 saatlik rötarla başladığımız uçuş hüsranla bitiyor. Kar yağışı nedeniyle Frankfurt havalimanı kapatılınca Münih’e iniyoruz. Bülent Eczacıbaşı fuar ve ekonomiye ilişkin değerlendirmelerini Münih’te yapıyor. Konuşmasına dünya ekonomisiyle başlıyor: “ABD’de ekonomi yavaş yavaş toparlanırken siyasette kutuplaşma yaşanıyor. Avrupa Birliği’nde ise büyük ekonomik sorunlar devam ediyor. Gelişmiş ülkeler lokomotif olma rolünü kaybediyor. Gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş olanlar arasında fark da hızla kapanıyor. Örneğin kişi başına gelir farkı 1990’da 10 katmış. 2011’de 6 kat. 2017’de 5 kata ineceği tahmin ediliyor. Gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki payı artıyor. 2002’de 42, 2011’de yüzde 48. Bu gelişme nedeniyle dünyada risk haritası değişiyor.”
NE ZAMAN PATLAR BELİRSİZ
Türkiye’de 2011’in büyüme açısından yüz güldüren bir yıl olduğunu ancak cari açığın yüzde 10 düzeyinde olduğunu anlatan Eczacıbaşı, saatli bombaya benzettiği cari açığın durumunu bir Karadeniz fıkrası ile anlatıyor: “Temel yatağının altında tık tık tık diye bir ses duymuş. Karakolu arayıp ‘Komiserim yatağımın altında saatli bomba var’ demiş. Komiser de nereden anladın, diye sormuş. ‘Tık tık tık diye ses çıkarıyor’ yanıtını vermiş Temel. Komiser de ‘Tık tık tık diye ses çıkardığı sürece sorun yok’ demiş.” Bülent Eczacıbaşı, “Cari açık finanse edilebildiği sürece sorun yoktur’ demek biraz buna benziyor. Burada bir saatli bomba var. Ne zaman patlayacağı belli değil. Bugün patlamayacak, yarın patlamayacak ama bu fonlar akıyor. Günün birinde çıkma riskini beraberinde getiriyor. Bu nedenle başarılı bir operasyon yapıldı diye düşünüyorum 2012’de. 2013’te daha iyi sonuçlar beklemek mümkün. Bu bir tehlike olarak görüldü. Bir soğutma operasyonu devreye girdi. İsabetli bir politikaydı. Cari açık finanse edilebilir olduğu sürece sorun değildir görüşünün tehlikeli olduğunu kabul etmemiz gerekir. 2013’te sağlam zemin üzerine kurulan daha iyi bir yıl yaşayacağız” dedi.
BÜYÜME MODELİ DEĞİŞMELİ
Ekonomide artık yeni bir döneme girilmesi gerektiğini söyleyen Bülent Eczacıbaşı, “Bu güven varken, bizim büyüme modelini artık değiştirmemiz lazım. 2023 yılına yönelik olarak çok büyük hedefler koyduk. Bu modelle bu hedeflere gidebilir miyiz? Ben gidebileceğimizi düşünmüyorum” dedi. Bülent Eczacıbaşı ekonomideki genel değerlendirmelerin ardından sözü kendi şirketlerine getirdi. Gelişmiş ülkelere verdikleri ağırlığı azaltmayı hedeflediklerini belirten Eczacıbaşı “Bunun somut adımı Rusya’da yaptığımız yatırım. Gelişmekte olan ülke pazarlarına dikkatimizi yönelteceğiz. Üretim merkezlerini çeşitlendireceğiz. Bunların içerisinde Hindistan var” diye konuştu.
1985’te fuara kovayla gelmiştik
ULUSLARARASI Yapı Fuarı iki yılda bir yapılıyor.
Bu alanda dünyadaki trendlerin sergilendiği bir platform. Eczacıbaşı ise 1985 yılından bu yana fuarda. Biz ulaşamıyoruz ancak Frankfurt’a bizden önce giden gazeteci arkadaşımız Şükrü Andaç imdadımıza yetişiyor. Fuarı ve Eczacıbaşı CEO’su Erdal Karamercan ile yaptığı görüşmeyi bizlere de aktarıyor. Karamercan, Vitra’nın bu yıl 4 yabancı tasarım ofisinin elinden çıkan serilerle devlerin arasında iddiasını açıkça ortaya koyduğunu anlatıyor. Bu tasarımcılar Fransız Christophe Pillet, İngiliz Ross Lovegrave, Alman NOA ve Finlandiyalı Pentagon. Vitra’nın bugünkü başarısının uzun yıllar öncesinde aslında bu fuarda atılan sağlam temele dayandığını ifade eden Karamercan, şunları söylüyor: “İlk geldiğimizde 4 kişiydik. Kovalar, sıvalar, malalarla gelmiştik. 15 metrekarelik bir alanımız vardı. Bugün Vitra olarak şimdi aynı fuarda dünya devi markalarla rekabet ediyoruz.”
Eczacıbaşı’na göre Türkiye 10 yılda nasıl değişti
· Normalleşme ve güven artışı yaşadı Türkiye. Yaşadığımız krizler normal değildi. Şimdi bazı sorunlarımız elbette var. Ama ekonomiyi tarumar eden krizler yaşamıyoruz. Tam tersine krizleri atlatabiliyoruz.
· Hem yerli hem yabancı yatırımcının Türkiye ekonomisine güveni arttı. Büyük bir ekonomi olduğuna dair bir bilinç yerleşti.
· Kamu ekonomisine güven çok arttı. Kamu yönetiminin sorunlara hakim olduğu, yetkin insanların iş başında olduğu, gereken tepkilerin zamanında verildiği bilinci hepimizde yerleşti.
· Kendimize güven geld. Gerçek transformasyon. Çünkü, yıllarca ‘biz yapamayız, biz başaramayız, biz adam olmayız’ dedik. Girişimcilerimizde, yöneticilerimizde ve ekonomideki aktörlerde tam tersine bir psikoloji hakim oldu.
Üçüncü kuşak işe başladı
BÜLENT Eczacıbaşı’na sayahatinde kızı Esra da eşlik etti. Geçen yıl ekonomi ve sanat tarihi okuduğu Harvard Üniversitesi’ni bitiren Esra Eczacıbaşı holdingte çalışmaya başlamış. İstanbul Modern’de ilk projesini gerçekleştiren Esra, sanayiye de ilgili. ABD’de bir arkadaşı ile startup bir şirket kuran Bülent Bey’in oğlu Emre ise Türkiye’nin kaybolma tehlikesindeki sanat dallarına ait ürünleri buluyor ve pazarlıyor. Emre Eczacıbaşı da fırsat yaratıp Frankfurt’taki fuara katıldı.