Güncelleme Tarihi:
Demirer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sosyoekonomik ve kültürel açıdan güçlü misafirlere yönelmek isteyen turizm destinasyonlarının, ziyaret ettikleri yer ve kültürlere kendilerini kaptırmak isteyen turistlerin ilgisini çekmek için son dönemde en etkin silah olan gastronomiye yöneldiğini söyledi.
Alım gücü yüksek turistin artan harcama potansiyelinin, bölgede daha dengeli bir dağılımı sağladığını ve tüm turizmin değer zinciri üzerinde olumlu etki oluşturduğunu ifade eden Demirer, şunları kaydetti:
"Gastronomi turizmi, daha az ziyaret edilen yerlere turizmi yönlendirme potansiyeline sahiptir. Bu da bu bölgeler için yeni fırsatlar ve ekonomik kalkınma açısından radikal bir iyileşme anlamına gelir. Gastronominin mevsimi de olmadığı için Türkiye'de turizmin 12 aya yayılmasına katkı sunabilir. Sadece gastronomik deneyim yaşamak için seyahat eden kişilerin dünyada yarattığı gastronomi turizminin büyüklüğü bugün itibarıyla 150 milyar doları aşmıştır. Türkiye'nin de gastronomi açısından eli çok güçlü. Elimizdeki potansiyeli iyi değerlendirirsek kişi başı turist gelirimizi 650 dolarlardan 1000 dolarlara çıkarabiliriz. Bu da cari açığımızdaki büyük bir yaranın merhemi olabilir."
Demirer, hedef pazarlar arasında Uzak Doğu'nun ve Latin Amerika ülkelerinin mutlaka olması gerektiğini vurgulayarak, bu bölgelerdeki ülkelerin yeme, içme ve araştırmaya çok para harcadıklarını dile getirdi.
Bu bölgelerde Türk dizilerinin de büyük ilgi gördüğünü, Türk yemeklerinin bu dizilerde yoğun bir şekilde işlenmesi gerektiğini aktaran Demirer, "Gastronomi kamu diplomasisine bile destek oluyor." dedi.
"KİŞİ BAŞI TURİST GELİRİNİ BİN 200 DOLARLARA ÇIKARMAK HAYAL DEĞİL"
Demirer, deniz, kum, güneş turizmi için gelen turistin sosyal kültürel harcamalarının az olduğunu, geldikleri ülkeye az para bıraktığını belirterek, "İspanya'nın gastronomisi çok güçlü, onlar da bunu pazarladılar. İspanya bize çok iyi bir örnek, 650 dolardan aldıkları kişi başı turist gelirini bin 200 dolarlara çıkardılar. Bizim de bu rakamlara çıkmamız hayal değil. Kamu ve özel sektör birlikte 10 senelik program yaptılar, önce şef yetiştirdiler, sonra şef pazarladılar, ondan sonra insanları ülkelerine davet ettiler. 10 yıl gibi kısa bir sürede de kişi başı turist harcamasını ikiye katlamayı başardılar." diye konuştu.
Kamu ve özel sektör iş birliğinin artması gerektiğini vurgulayan Demirer, şunları kaydetti:
"Lokantalarda yabancı kredi kartı ile topladığımız paraya KDV iadesi verilsin, ama para bize verilmesin. Hazine ve Maliye Bakanlığı bunu Kültür ve Turizm Bakanlığına versin ve 'Bunu ben lokantalardan topladım, sen bunu gastronomi için kullan' desin. Bunun gibi birkaç önerimiz daha var. Ondan sonra bizi istediğiniz gibi kullanın, bizi çalıştırın, 'Tanıtım fonunu hazırladım, hadi gelin gastronomiyi tanıtalım' dediklerinde biz o zaman ne yapacağımızı, gastronomiyi kime tanıtacağımızı biliyoruz. Ülkelerin, şefleriyle, restoran yatırımcılarıyla, STK'larıyla sürekli istişare halindeyiz. Bundan sonrası rota belirlemek."
ENFLASYONLA TOPYEKUN MÜCADELE PROGRAMINA TURYİD'DEN DESTEK
Demirer, Enflasyonla Topyekun Mücadele Programına TURYİD olarak destek vereceklerini belirterek, bunun gönüllülük esasına göre yapılacağını dile getirdi.
Yiyecek, içecek işletmelerinin elindeki stokları eritme adına dönem dönem yaptıkları bir kampanyalarının olmadığını ifade eden Demirer, "Diğer sektörlere göre bizim elimizi taşın altına koymamız çok önemli. Hiçbir restoranda indirim sloganı, kampanyası görmemişsinizdir. Bunu işletmecilerin yapıyor olması ülkesine olan inancının göstergesidir." diye konuştu.
Demirer, girdi maliyetlerinde azalmanın önemine işaret ederek, "İşletmeler, işverenler bu kampanyayı destekliyor. Çalışanlarımızın da kampanyada kendi paylarına düşeni yapması lazım, belli bir dönem zammı düşünmemeleri gerekir. Çalışanların, '2019 sonuna kadar zam beklemiyorum' demesi lazım." dedi.