Güncelleme Tarihi:
15. Kırmızı’da aşağıdaki işler ile Kırmızı kazandınız. Bize bu çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Nescafe için hazırladığımız 2 farklı ilan kampanyası ve artık geleneksel hale getirdiğimiz Koç 10 Kasım kampanyamızla bu yıl 5 kırmızı kazandık.
Nescafe’nin, kendine gelmek ve kahvenin ayık tutması üzerine kurduğumuz iletişim dili, “En İyi Gündem Bağlantılı Reklam” kategorisinde aldığımız Oscar işinin de temelini oluşturdu. Önce Miss Universe’te, sonra Oscar Ödül Töreni’nde yapılan dalgınlıklar Nescafe’nin mesajını hatırlatması için hem çok eğlenceli hem de yaratıcı bir fırsat oluşturdu.
Bir diğer Nescafe işimiz olan Gözler kampanyası ise iç görüsünü global stratejisinden aldı. Hayvanlar aleminin hızlı tepkileri üzerinden kahvenin uyandırıcı etkisini anlattık. Görsel anlamda da farklı ve özenilmiş bir iş olunca da hem “En İyi Hızlı Tüketim Ürünü Reklamı” kategorisinde hem de “En iyi İllüstrasyon” kategorisinde ödül kazandı.
Son yıllarda 10 Kasım’da neredeyse tüm reklamverenler iletişim yapıyor. Publicis İstanbul – Koç Holding özelinde ise bu durum biraz daha farklı aslında. 10 Kasım’da iletişim yapmak bizim için bir gelenek. Ekip olarak her sene bir öncekine göre fark yaratan iletişim yapmaya çalışıyoruz. Nitekim bu yıl da öyle oldu. Hem ilan çalışması hem de TV reklamı ile iki ayrı ödüle layık görüldü.
Bunların dışında sanıyorum 7 tane başarı ödülümüz de var. Her kategoride 1 ödül verildiğini düşünürseniz, kategori ikinciliğinde de üst sıralardayız diye düşünüyorum.
Ajansınızın reklam yaratıcılığı yarışmalarına yaklaşımı nedir? Yaratıcılık yarışmalarının sektöre katkısına ilişkin bir değerlendirme yapar mısınız?
Pubicis Grubun globalde aldığı bir kararla aslında yaratıcılık yarışmalarına bakış açımız biraz değişti. İstanbul ekibi olarak biz hala müşterilerimizle birlikte fark yarattığını, kategorisine bir yenilik getirdiğini düşündüğümüz işleri yarışmalara sokuyoruz.
“Nasılsa ödüllük çalışacağız” diyerek günlük brief’lere yeteri kadar önem vermemek out. “Yalnızca müşterilerin gönderdiği işler yarışmalara girebilir” kararı sonrası ödül kazanmamızın tek yolu en küçük brief’lere bile büyük bir ödül fırsatı olarak bakmak. Müşterilerimizi ödül alacağına inandırmak. Dolayısıyla günlük iş standardı hayli yukarı çıkmış durumda. Publicis’te yılın 1 ayı değil 12 ayı ödüller için ayrılmış durumda.
Kırmızı ile sizin ajans olarak ilk tanışmanız nasıl ne zaman oldu? Böylesi bir yarışmanın sektöre katkısı konusunda ne düşünüyorsunuz? Kırmızı gibi bir yarışma neden olmalı?
Publicis İstanbul’un Yorum yıllarından beri aslında Kırmızı ile tanışıklığı vardı. Geçtiğimiz senelerde yılın en iyi basın ilanları değerlendirilirken 15. Yılında yaptığı değişimle reklamın diğer disiplinlerinde de başarılı işleri ödüllendirmeye başladı. Bu değişimin sektöre de pozitif bir yansıması olacağı ortada. Sektörle özdeşleşmiş bir yarışmanın da değişim öncüsü olması şaşırtıcı değil.
Türk reklamcılığındaki değişimler nelerdir? Sektörün geleceğine ilişkin görüş ve beklentilerinizi paylaşabilir misiniz?
Benim bu işe başladığım günle bugün arasındaki temel fark; fikre verilen değer aslında. Eskiden fikir her şeyden daha önemliydi. Yıllar ilerledikçe müşteriler, test ve araştırma dünyaları, hatta satın alma süreçleri daha fazla dikkat çeken taraf oldu. Televizyonu açtığınız zaman kendiniz görüyorsunuz zaten. Neyse ki bunun böyle gitmeyeceğini anlayan markalar çoğalmaya başladı. Dünyadaki trend yine fikrin özüne, yani yaratıcılığa geri dönüyor. Daha güçlü içgörüler, daha sağlam uygulamalarla hayatımızda yer alacak ve kreatiflerin sesi daha çok duyulacak diye düşünüyorum. Ümit ediyorum desem daha doğru olacak.