Güncelleme Tarihi:
“Her 10 kadından sadece 3’ü çalışma hayatında yer alıyor. Nüfusu bakımından yüzde 21.2’si yani 16 milyonu aşkın kişi yoksullukla mücadele eden Türkiye’de her 10 kadından 2’si yoksul. Türkiye’de kadınların işgücüne katılma düzeyi, OECD ve AB’ye üye ülke ortalamalarının çok altında. Yıllık verilere göre, 2016 yılında kadınların işgücüne katılma oranı Türkiye’de yüzde 32,5 iken; OECD üye ülke ortalamalarında yüzde 51,9, AB üye ülke ortalamalarında yüzde 46.”
Bu tespitler DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’nın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü nedeniyle hazırladığı rapordan. Amerika’nın Sesi’nin haberine göre raporda yer verilen tespitler iç açıcı değil. Peki, kadın örgütleri bu konuda ne düşünüyor?
ORAN YÜZDE 50'YE ÇIKABİLİR
Diyarbakır İşkadınları Derneği (DİKAD) Başkanı Reyhan Aktar, Türkiye’de kadının çalışma hayatına katılımının arttırılması gerektiğine vurgu yaparak, “Türkiye’de kadın çalışan oranı cüzi oranda da olsa artış göstermekte. Ama bu artış hala yeterli değil. Türkiye’yi diğer gelişmiş ülkelerle kıyasladığımız zaman bizde yüzde 30 çalışan kadın oranı oralarda, yüzde 45-50 bandında. Türkiye’de erkek çalışan oranının yüzde 70’ten yüzde 100’e çıkması mümkün değil. Bu sadece Türkiye’ye mahsus değil diğer dünya ülkelerine de mahsus bir şey. Ama yüzde 30 bir kadın çalışan oranı, Türkiye ekonomisinde yüzde 50’lere hayli hayli çıkabilir. Eğer şimdi Türkiye’de 2023 hedefleri varsa ortada bir milli gelir hedefi varsa bu kadın çalışanlar olmadan olmaz. Yüzde 30 bandının en az yüzde 45lere çıkmadan olması mümkün değil” dedi.
Bu mesleklerin kendi içinde standartlaşması ve yeni meslek kollarının getirilmesi gerekiyor. Bununla ilgili Türkiye’de bir çalışmanın yapılması gerekiyor. Bunlarla beraber, yeni iş kolları yeni iş alanları yaratıldığı gibi bu iş alanlarında çalışmak üzere kadınların, mesleki eğitimlerini sadece üniversiteler gibi dört yıllık değil daha kısa süreli eğitim ve programlarla mesleki eğitimler alabilmeleri gerekiyor. Tüm bunlarla beraber kadınların sahada eğitilebilmeleri gerekiyor. Diğer dünya örneklerine baktınız zaman yerel yönetimlerin bu konuda çok aktif olduklarını görüyoruz.
ÇOCUK SAHİBİ OLDUKTAN SONRA...
Kadınlar özellikle evlendikten ve çocuk sahibi olduktan sonra iş dünyasından belli bir süre uzak kaldıktan sonra geri dönmesi ciddi anlamda zorlaşıyor. Bu geri dönüşler kolaylaştırıcı adımların atılması gerekir. Kadınları girecekleri iş dünyasına daha hızlı hazır hale getirmek gerekiyor. Bunlar esnek çalışma modelleri ve bununla beraber çalışan kadınların çocuklarını bırakabilecekleri, kazandıklarının ciddi miktarını vermemek üzere yerler, çok düşük maliyetli yerler olması gerekiyor. Kazanılan gelirin ciddi anlamda çocuk bakımına verildiğini biliyoruz. Kadınların çocuklarını güvenilir bir yere bırakamama kaygısı, burada kadınlar kadar erkeklerin de sorumluluğu var. Kadınlara alan açılması gerekiyor” diye konuştu.
KADININ KATKISI ERKEKLERDEN FAZLA
Aktar, kadının ekonomiye katkısının erkeklerden üç kat daha fazla olduğunu savunarak, “Bir erkeğin girişimci olması ve kadının girişimci olması arasında yarattıkları etki bakımından üç kat fark yaratıyor kadınlar. Bu alanın ciddi anlamda açık olması, kadının ekonomi dünyasına girdiği zaman çarpan etkisini ciddi anlamda arttırıyor. Erkek çalışanlar konusunda bu pasta doymuş durumda. Kadınların kesinlikle iş dünyasına katılmış olması, erkeklerin üretimini üç katı oranında etki yaratacaktır. Kadının çalışması anayasal bir haktır sadece kadının mağduriyeti giderilsin diye demiyoruz. Biz bunu güçlü bir ekonomi için söylüyoruz” şeklinde konuştu.