Güncelleme Tarihi:
TBMM Genel Kurulunda, 2009 Bütçesi üzerinde AK Parti Grubu adına konuşan Canikli, yaşanan finansal krizin dünyanın 1929 buhranınından beri gördüğü en büyük kriz olduğu konusunda en küçük bir tereddüt olmadığını ifade etti. Krizin merkez üssünün finans ve bankacılık sektörü olduğuna işaret eden Canikli, reel sektöre etkisinin ikincil olduğunu vurguladı. Krizin tam olarak kavrandığından endişesi olduğunu kaydeden Canikli, “Öyle olsaydı burada Hükümete yönelik haksız eleştirilerde bulunulmazdı” dedi.
Canikli, krizde kapitalizmin parlak yıldızlarının birer birer söndüğünü, dünyanın en büyük beş yatırım bankasının tarihten silindiğini anlatan Canikli, ABD'de 14 bankanın battığını, mali yapısı bozulan 21 bankanın yardım kapsamına alındığını hatırlattı.
Başta ABD olmak üzere, dünya ülkelerinin kriz için 3 trilyon dolar harcadığını belirten Canikli, çok sayıda insanın da işsiz kaldığını ifade etti. “Krize rağmen Türkiye'de batan banka var mı?” diye soran Canikli, Türkiye'de ödeme güçlüğü içine giren, yapısı bozulan ya da mudilerine karşı görevini yapmakta sıkıntıya düşen banka olmadığını kaydetti.
Geçmişte dünyada en küçük bir krizin Türkiye'yi etkilediğine dikkati çeken Canikli, “ABD hapşırsa Türkiye zatürre olur” dendiğini anımsattı. Canikli, “Bugün dünyanın en büyük bankaları ölüm döşeğinde olmasına rağmen, Türkiye hapşırmadı bile... Bunun tespit edilmesi lazım. Bunun için Hükümete teşekkür edilmesi gerekmez mi?” dedi.
“TÜRKİYE'DE BATAN BANKA VAR MI?”
Geçmişte yaşanan krizlerde Türkiye'de bankaların battığını, bunun bedelini milletin ödediğini belirten Canikli, bu kez buna izin verilmediğini ve gerekli önlemlerin alındığını anlattı. Bankalara yönelik tedbirler hakkında bilgi veren Canikli, kamu bankalarının verdiği kredilerin geri dönüş oranının yüksek olduğunu kaydetti.
Kamu bankalarının iyi yönetildiği için batmadığını ve buna da izin verilmediğini belirten Canikli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hangisi milliyetçilik diye sormak lazım. Kamu bankalarının kaynaklarını çarçur ederek, kredilerinin yüzde 93'ünü batık kredi yapmak mı milliyetçilik yoksa bunları korumak mı? Bu krizde, AK Parti Hükümeti yerine, 1994-2002 arasındaki hükümetler iktidar olmuş olsaydı, bankaların büyük çoğunluğu batardı. Biz bankalar için paket hazırlamadık. Bizde bankalar iflas etmedi, kamu bankalarının içi boşaltılmadı ki... Risk yok, sistem çalışıyor. Sektörde en küçük bir sıkıntı yaşanmıyor. Bize inanmıyorsanız, dışarıdakilere sorun. Onlar da aynı şeyi söylüyor. Batmayan bir sistem için paket hazırlanır mı? Dünya kriz için 3 trilyon dolar para harcadı ama Türkiye tek kuruş harcamadı.”
Merkezi Bankasının “tarihi bir karar alarak” TL'nin değer kaybetmesi nedeniyle piyasaya döviz vermediğini anlatan Canikli, geçmiş hükümetlerin ise bu hatayı yaptığını, 21 Şubat 2001 akşamı saat 17.00'den sonra hem yerli hem de yabancı bankaların eski kurdan döviz alıp bir saat içinde trilyonlarca lira kazandığını anlattı. “Bu kez Merkez Bankası bir kuruş bile satmadı” diyen Canikli, bunun da AK Parti ve ekonomi yönetiminin öncekilerden farkını ortaya koyduğunu söyledi.
“ÖNLEM ALINMAMIŞ OLSAYDI...”
Canikli, Türkiye'de talep daralmasının Mart ayında başladığını, Hükümetin buna karşı önlemleri yürürlüğe koyduğunu, KEY ödemeleri, ek ödeme almayan memurlara ek ödeme verilmesi, belediyelere kaynak aktarımı, istihdam paketi ve diğer önlemlerle dar gelirlilerin harcama yaparak piyasayı hareketlendirmesine olanak tanındığını anlattı.
“Bu önlemler alınmamış olsaydı, Türkiye bu krizi çok daha ağır yaşıyor olacaktı” diyen Canikli, krizin reel sektöre etkisinin olacağını, bunu en aza indirmenin gayretinde olduklarını, ama hiçbir ülkede bu önlemlerin alınmadığını kaydetti. Canikli, Ocak ayından itibaren benzeri önlemlerin yine alınacağını ifade etti.
Türkiye'nin bu süreçte, gelişmiş ülkelerdeki gibi faizleri indirdiğini hatırlatan Canikli, oysa daha önceki krizlerde faiz artırımı yoluna gidildiğini savundu. Canikli, “Türkiye krizden önce de iyi yönetiliyordu, krizden sonra da iyi yönetiliyor. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın” dedi.
“IMF'E NİYE GİDİYORUZ?”
Türkiye'nin bugüne kadar “ekonomideki kötü gidiş nedeniyle” 17 kez “tıpış tıpış IMF'nin kapısına gittiğini” anlatan Canikli, muhalefet sıralarından,”niye gidiyorsunuz?” lafı atılması üzerine, şunları söyledi:
“2-3 aydan beri IMF ile müzakereler sürüyor. Bizim ödemeler dengemizde, döviz rezervimizde sıkıntı mı var? Bankalarımız battı mı, onun için mi gidiyoruz, gitmiyoruz. Acil paraya ihtiyacımız var, onun için mi gidiyoruz, gitmiyoruz. İthalatın finansmanında problem mi var, onun için mi gidiyoruz, gitmiyoruz. Niye gidiyoruz, biliyor musunuz? Başta anamuhalefet partisinin Sayın Genel Başkanı, 'Hükümet IMF ile anlaşmada geç kaldı, bundan dolayı ekonomide sıkıntı çıkarsa sorumluluk onların' diyor. İçeride ve dışarıda herkes elbirliği içinde “IMF'ye gidin' diyor. Paraya ihtiyacımız yok, IMF'nin önerilerine de ihtiyacımız yok. Paramız da var. Dünyanın en büyük krizini IMF'siz geçirdik. Hiç bankamız battı mı? Dünyada bankalar batarken bizde battı mı, batmadı mı? IMF'nin parasına da önerilerine de ihtiyacımız yok. Ama sadece psikolojik olarak, IMF'nin kredibilitesi nedeniyle, sadece psikolojik...Onun için gidiliyor ve kendi şartlarımızla gidiyoruz. Böyle bir ekonomiye sahip olmayan ülke yönetimi, böyle gidebilir miydi? Can havliyle giderdi. Bizim acelemiz de yok. Şartlarımızı da kabul ettiriyoruz.”